Biz bir grup üniversite öğrencisiyiz. Bizim amacımız, üstün zekalı, zeka şampiyonu Celal Çetin'in bir sokak çocuğu konumunda olmaması, okuyup devletine, milletine faydalı olmasıdır. Onu bulmak, ona sunulan imkanlardan yararlanmasını sağlamak istiyoruz. Zeka Kulübü'nün Başkanı Sayın Ali İhsah Bey, kulübün kapatıldığını, Tübitak'la bağlantı kuracağını veya Türkiye Zeka Vakfı'yla birleşeceklerini; Celal Çetin'e ulaşılması halinde yardımcı olacaklarını söyledi. Biz de bu kardeşimizi bulup, topluma faydalı hale getirme hususunda çok kararlıyız... Şu anda Celal Çetin'e ulaşamıyoruz, nerede olduğunu bilmiyoruz. Bulunduğu yeri bilenler bizimle irtibat kurarlarsa, bu güzel işe katkıda bulunmuş olurlar. Celal Çetin kimdir? 1992 yılı Gaziantep Safa Dersanesi STS sınavında üstün başarı belgesini aldı, 1994 yılı STS sınavında Gaziantep birinciliği,1999 yılı İstanbul Elit Bilgisayar Kursu kurs ikincisi, 2002 yılı İstanbul zeka şampiyonu... İşte bu başarıların sahibi bu genç, şu anda sokaklarda. Kendisine verilen zeka ödülünü Kocaeli'ndeki depremzedelere bağışlayacak kadar asil olan bu genç, şu anda sokaklarda neler ile mücadele ediyor? Hasta annesinin merakla yolunu gözlediği bu gencimiz, Türkiye'nin geleceği için büyük işler başarabilecek bir insan olan bu kardeşimiz kimbilir hangi parklarda uyuyor? Bu üstün zekasıyla sokaklarda gurur mücadelesi veren bu genci topluma kazandırmak, hepimizin borcu. Kocaeli'ndeki bazı insanların kitap ve sıcak çorbasıyla zeka şampiyonluğunu kazanan bu genç, şampiyonluğu kazandıktan sonra, onlara kazandığı para ödülünü gönderecek kadar da yürekli... Sokak çocuğu olan 4 arkadaşını kaybetmesi, aile ile problemleri olması, annesinin rahatsızlığı... Ödül töreninde gözyaşları içerisinde burnunun kanlarıyla yaptığı konuşmada ne kadar insancıl biri olduğuna tören alanında bulunan herkes şahittir. "Ben bir sokak çocuğu değilim, ama beni toplum bu konuma koydu. Belki çoğunuz üst düzeydesiniz. Bu ödülün benim açımdan hiçbir değeri yok, sadece hasta annem için kazanmak amacıyla geldim ve tüm kapasitemi bu sınava harcadım. Üniversite okumak istedim, ama sınava girdiğim an, yaşadığım bazı olaylar sıfır puan almama yolaçtı. İsteseydim kazanırdım, ama anladım ki hepsi boş... Çok zengin olabilirsiniz, ama insanları sokak çocuğu olarak yargılayamazsınız. Ben de bir yuvam olsun istedim, ama hep insanlar duygu sömürüsü dedi. Duygu sömürüsü nedir bilir misiniz? Benim kimsenin duygusunu sömürmeye ihtiyacım yok.. Sizlerin depremzedelere yapamadığını, sokak çocuklarına yapamadığını ben yapacağım. Kendinizle gurur duyunuz, evinizde rahat uyuyunuz. Çünkü sizlerin bir mevkisi var. Belki bendeki başarı sizde yok. Ben sizin gibi olabilirdim, sizin gibi olup da insanları unutmaktansa sokak çocuğu olarak kalmayı tercih ederim. Buradan Kocaeli'ne seslenmek isterim. Kocaeli'ndeki Oğuzhan Hoca'ya, mühendis Sinan Beye, Polis ve ailesine, bana bir tas çorbasını ikram eden Yahyakaptan'daki o güzel insanlara, Kocaeli Vali Yardımcısı Caner Beye ve ismini buradan söyleyemeyeceğim diğer kişilere teşekkür ederim." Basın mensuplarının sorularına cevap vermeyen bu genç, elindeki plaketi yere atıp, tepkisini göstererek salonu terketti. Ortadan kaybolan bu gencin nerede olduğunu bilen varsa, lütfen irtibat kuralım!.. > Bir grup üniversiteli İşkenceli yolculuk Ben Sivas Cumhuriyet Üniversitesi'nde okuyan bir öğrenciyim. Sivas'a iki otobüs firması çalıştığı için, Ankara-Sivas arasında mutlaka bunlardan biri ile gitmek zorunda kalırsınız... "Huzurlu yolculuk" sloganı ile otobüs işletmeciliği yapan bu firmalardan biriyle 20 gün önce, huzurlu değil, işkenceli bir yolculuk yaptım. Havalar soğuk olmasına rağmen, klimalar soğuk olarak çalıştırıldı; işkenceli, çekilmez bir 12 saatlik yolculuk geçirdik. Sivas'a geldik, "oh çile bitti" derken, otobüsten indikten sonra cüzdanımı çaldırdığımı fark ettim. Kaptana söyledik, ama o garajda yerinden kalkıp bir "geçmiş olsun, otobüsü arayın, belki düşmüş olabilir" demeyi bile düşünmedi. Sadece,"siz telefonunuzu verin, biz sizi ararız" dedi, ama o da sözde kaldı... Bizim cüzdan gitti, kimlikler, kartlar, bir miktar para hepsi gitti. Kimliklerimin ve benim için manevi değeri bulunan bazı şeyler için çok üzüldüm. Umarım bu firmanın yetkilileri durumun vahametini öğrenir de bundan sonra böyle çileli yolculuklar olmaz... > Yunus Gündoğan - BALIKESİR Aman dikkat Almanya'da çalışan gurbetçinin biri Türkiye'ye tatile gelmiş. Arabasıyla İzmir'de gezerken buna arkadan bir araba çarpmış. Şoförler arabalardan inip hasara bakmışlar. Vuran adam gurbetçiye, "Suç bende. Senin arabanın tamir parasını ben vereceğim" demiş ve bir tamircinin adresini vermiş. "Sen arabayı tamir ettir. Sakın para filan da ödeme, ben hallederim" demiş. Gurbetçi arabasını verilen adrese götürüp tamir ettirmiş. İzin süresi bittiğinde bizimki Almanya'ya geri gelmiş. Tesadüfe bakın ki, 2 gün sonra yine bir araba buna arkadan dannn diye vurmuş. Üstelik vuran bir Türkmüş. Olay yine aynı şekilde gelişmiş. Vuran adam bir tamirhanenin adresini vermiş ve arabasını tamir ettirmesini söylemiş. Bizim gurbetçi çaresiz kabullenmiş. O arada Alman polisi bunları görmüş ve ne olduğunu anlamak için yanlarına gelmiş. Bizimki her şeyi olduğu gibi anlatmış ve aynı olayın Türkiye'de de başına geldiğini söylemiş. Polisler hemen "HALT!" (dur) deyip arabayı polis garajına çektirmişler. Gurbetçinin arabasını parçalamışlar ve sonunda da tam 50 kilo eroin bulmuşlar. Meğer bu arabaya çarpanlar çeteymiş. Yurtdışına uyuşturucu çıkarabilmek için gurbetçilerin arabalarına arkadan vurup, kendi adamlarının tamirhanesinde uyuşturucu yerleştiriyolarmış. Alman polisi de zaten bu olayı bildiğinden adamların oyununu hemencecik ortaya çıkarmış. > İsmi mahfuz