Malatya'da, üç kişinin boğazları kesilerek katledilmeleri, tüylerimi diken diken etti. Böyle bir cinayet nasıl işlenir, anlamış değilim... Söylenenlere bakılırsa, din değiştirme ve misyonerlik faaliyetleri gerekçeleriyle bu cinayetler işlenmiş. Maddi çıkarlar vaadiyle bazı kişilerin din değiştirmeye ikna edildiği belirtiliyor. En mükemmel din olan İslamiyet'i bırakıp, bazı menfaatler için başka dini seçenlerden kime ne fayda gelir. Aklı başında olan hangi insan böyle bir tercihte bulunabilir? Ama asıl düşündürücü olan, bu kişilerin İslamiyet'i bilmemeleri. Bilseler, bu mükemmel dini bırakıp başka dine girmeleri mümkün mü? Akıl, izan sahibi biri bunu yapar mı? Asıl suçlular, çocuklarımıza dinimizi öğretemeyen bizler değil miyiz? Bu sorumluluğu taşıyabilir miyiz? Çağdaşlaşmak namına, bağırıp savaş açmışız kendi dinimize. Böyle bağıranlara sorunuz: Kaçınız dinimizin kurallarını bilmektesiniz, uymaktasınız? İslam'a zaten yabancılaşmış perişan halimiz meydanda iken, misyonerler boşa para ve emek harcamadalar. Belki de, benliğimize yabancılaşmış yaban otlarından bizi kurtararak, arınmamıza hizmet edecekler... "Yaradılanı hoş gör, Yaradandan ötürü" diyen, karıncayı bile incitmekten uzak durmamız gerektiğini belirten bir dinin mensupları olduklarını belirtenler, nasıl böyle bir cinayete tevessül eder? 77 yıllık yaşantımdaki gözlemlerime dayanarak, bugünkü hastalıklarımızı açık şekilde görebiliyorum. En büyük suçlu; bizi eğitenler ve eğitimdeki gücü ellerinde bulunduranlardır. Anadolu'yu yurt edinebilmemiz ve Avrupa içlerine kadar insanlık değerlerini taşımamız, dini inançlarımızın aşk ve heyecanı ile olmuştur. Bunu fark eden rakiplerimiz, yenilgilerinde bu hususu dile getirmişler ve bu özelliklerimizin yok olması için mücadele başlatmışlar. Nihayet kendi ellerimizle, çağdaşlık gibi sloganlarla manevi değerlerimizi yıkmaktayız. İslam'ı gerçekten tanıyan; ona kara sevdalı olur, onu bırakır mı hiç? > Opr. Dr. Ethem İlhan Olgay > Öğretmenim, ama işsizim!.. Milli Eğitim Bakanlığı'na; Yüz binlerce öğretmen atama bekliyor. Çalış demişiz, çalışmışlar, üniversiteyi kazan demişiz, kazanmışlar. Kutsal meslek olan öğretmenliği seçin ve eğitim meşalesini siz dalgalandırın demişiz, onu da yapmışlar ve şu anda işsizler. İçlerinde yıllardır tayin bekleyenler var. Kamu Personeli Seçme Sınavı'nda (KPSS) çok iyi derece elde edenlerin sayısı da az değil. Yani mezuniyet sonrasında da kendilerinden ne istendiyse yerine getirmişler. Ama nedense, devlet onları hâlâ görmezlikten geliyor. Kadro açmıyor... Artık Ağustos 2007 KPSS sınavının biz öğretmenler için son bulmasını umuyoruz! Öğretmen olup tekrar dershane kucağına düşüp, Matematik, Türkçe vb. test çözmenin insan onuruyla bağdaşmadığını, zaten öğretmen olan bizlerin tekrardan 26-27'li yaşlarda sınava sokulmasının, aslında "plansızlığın örtbas edilmesi" olduğu açıktır. Halen 200 binimiz işsiziz! Yaşlarımız 25-30 arası. Ve 200 binimiz de şu an dershane kucağındayız. Ve maalesef 170 binimiz yine işsiz kalacak. Ve bu sayı her yıl 50 bin artacak! Neler yapılmalıdır? Yol yakınken, Eğitim Fakülteleri kontenjanları düşürülmelidir. Zamanla, Eğitim Fakülteleri, Polis Meslek Yüksekokulu gibi olmalı, ne kadar ihtiyaç var ise o kadar kontenjan ayrılmalıdır. İnsanların hayalleriyle, emekleriyle, onurlarıyla oynanmamalıdır. Unutmayın, bu mağdur insanlar bu ülkenin çocuklarını yetiştirecek öğretmenlerdir! > İşsiz Öğretmenler > Tel: 0 212 454 38 22 Fax: 0 212 454 31 00