657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 4. maddesine göre, kamu kurum ve kuruluşlarında çalıştırılacak kişiler dört farklı şekilde istihdam edilebilirler: 4-A olarak bildiğimiz memur, 4-B olarak sözleşmeli personel, 4-C olarak geçici personel, ve 4-D ise işçilerdir. Kimi rivayetlere göre, bizler de bu kanunun 4-B olarak geçen maddesine tabi, sözleşmeli personeliz. Ama genel olarak kendimizi şöyle tarif edebiliriz; Bizler, 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 49. Maddesi'ne ve 5302 sayılı kanuna göre istihdam edilmiş, çoğu mimar, mühendis, avukat, veteriner gibi meslek unvanlarına sahip, kadro karşılığı tam zamanlı çalışan "mahalli idareler" sözleşmelileriyiz. Türkiye'de görev yapan çoğu üst düzey bürokratın ve hatta birçok bakanın bile bilmediği, bu sınıfta olmanın yıllardır tarifi mümkün olmayan acılarını yaşıyoruz. Okuldan mezun olur olmaz, büyük bir idealle, eğitimini aldığımız mesleğimizi icra etmek için yollara koyulduk. Kendimizi yerel yönetimler içerisinde, güzel ülkemizin hizmetçileri olarak bulduk. Belki kanun açısından, bu ülkede yok sayıldık ama geçtiğiniz viyadüklerde, gezdiğiniz parklarda, dolaştığınız sahillerde, ailenize kavuşmak için gittiğiniz yollarda hep bizlerin emeklerini ve çabalarını gördünüz. Yerel yönetimlerde yapılan çalışmaların ve gayretlerin en büyük şahidi de Başbakanımız, Sayın Recep Tayyip Erdoğan'dır. Genel seçimlerden önce, Sayın Başbakanımızdan, "sözleşmeli olan bütün personelin kadroya kavuşacağı" müjdesi geldi. Diğer sözleşmeliler gibi bizler de kadromuza kavuşacağımıza inandık. İlgili Kanun Hükmünde Kararnameye (KHK) dayanılarak, gerekenler yapıldı. Bu KHK dışında kaldığımızı öğrenince, neye uğradığımızı şaşırdık. Her türlü sorumlulukta eşit haklara sahip olduğumuz diğer sözleşmeli arkadaşlarımızdan ayrılarak, kadrosuzlukla cezalandırıldık. Bu eşitsizliği Sayın Başbakanımız da fark etmiş olacak ki, seçimlerden önce, katıldığı muhtelif programlarda, bu durumun seçimlerden sonra Meclis kurulur kurulmaz çözüleceği sözünü verdi. O günden sonra gerek Çalışma Bakanımız Sayın Faruk Çelik, gerekse de Başbakanımız yine katıldıkları birçok programda, bu meselenin en kısa sürede çözüleceğine dair müjdeler verdiler. Şimdi verilmiş sözlere ve maruz kaldığımız eşitsizliklerin verdiği acıya dayanarak duyarlı vicdanlara sesleniyoruz; 1- Neden bütün dosyalarda normal bir memur gibi imza atıp, her türlü sorumluluğu paylaşıyoruz da kadroya gelince aynı muameleye tabi olmuyoruz? 2- Neden KPSS'ye girip memur olmaya hak kazanınca, 657-4B kanunları bizlere hatırlatılıp, "bir yıl beklemeden atanamazsın" deniliyor da 657-4B'ye tabi bütün sözleşmeliler kadroya alınınca, "siz 657-4B değilsiniz" deniliyor. Bu çelişkinin sebebi nedir? 3- Neden meclis üyelerinin ve farklı dış etkilerin baskısı altında, işimizin gerektirdiği kanunlarla, sözleşmemizi uzatacak ve maaşlarımızı belirleyecek meclis üyelerinin illegal talepleri arasında tercihe zorlanıyoruz? Bu hangi iş kanununa uyuyor? 4- Neden sanki hiçbirimiz işimizi kaybetmeyecekmişiz gibi bir izlenim verilip, sadece bu sene bile işten atılan ve sözleşmesi uzatılmayan arkadaşlarımız görmezden geliniyor? Sözleşmesi uzatılmayan yüzlerce arkadaşımız var. Neden bu gerçek görünmek istenmiyor ve sanki bizler ömrümüzün sonuna kadar iş garantisi olan bireyler gibi gösteriliyoruz? 5- Neden bizlere de geleceğe güvenle bakma ve çocuklarımızın geleceği üzerinde plan yapma tasarrufu ve imkânı sağlanmıyor? Bu psikoloji ve bu huzursuzluk ile çocuklarımıza nasıl sağlıklı bir eğitim ve ahlaki değerleri verebiliriz? 6- Neden her seçimde yerel yönetimler değiştiğinde, kendi ekibini kurmak için, daha çalışma tempomuzu, gayretimizi bile görmeden en önce harcanacak sınıfına bizleri dâhil eder? Bu nedenler saymakla bitmez, ama biz her şeye rağmen, siyaset kurumunun son yıllarda ulaştığı saygınlığa inanmak, yetkilileri tarafından verilmiş sözlerin tutulacağına dair inancımızı diri tutmak istiyoruz. Bu zamana kadar kangren olmuş ve birikmiş problemleri çözen hükümetimizin, bu meseleyi de, mahkemelere bırakmadan çözeceğine dair en ufak bir şüphe içine girmedik. Sayın Başbakanımızın ve diğer yetkililerin bu feryadımızı duymalarını bekliyoruz. 5393 ve 5302 Sayılı Kanuna Göre Çalışan Mahalli İdareler Sözleşmelileri Engelli öğretmenler atansın Milli Eğitim Bakanlığı'na; Bizler, "engelli öğretmen adayları" olarak, bilindiği üzere, 29 Nisan'da ÖMSS'ye (Özürlü Memur Seçme Sınavı) girdik. Bizler de kendi mesleğimiz olan öğretmenliği yapmak istiyoruz. İlgili kurumlarla yaptığımız yazışmalar sonrası, engelli öğretmen alımı yönünde herhangi bir çalışmanın olmadığını öğrenmekteyiz. Eski Milli Eğitim Bakanı Sayın Nimet Çubukçu döneminde, 2010 yılında engelli öğretmenlere 1000 kontenjan verilmiştir ve başvuruda bulunan arkadaşlarımızın hepsi atanmıştır. Büyük bir heyecanla bu sınavın sonucunu beklemekteyiz, ama bize kontenjan verilip verilmeyeceği konusunda farklı bilgiler verilmektedir. Kılavuzda sınav sonuçlarının nerede kullanılacağına ilişkin olarak şu husus yer almaktadır: 1.5 Bu sınavın... sonuçları; "c) 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa göre; Devlet memuru istihdam eden diğer kamu kuruluşlarına özürlü personel alımlarında kullanılacaktır. Millî Eğitim Bakanlığı'nca yapılacak özürlü öğretmen alımlarına ilişkin yerleştirme işlemleri de, ÖMSS sonuçlarına göre ilgili Bakanlık tarafından yapılacaktır." Ancak, Milli Eğitim Bakanlığı'na ulaşmaya çalışan engelli öğretmen adaylarına, "engelli öğretmen alımının olmayacağı" yönünde bilgi verilmektedir. Biz engelli öğretmenler de öğrencilerimize kavuşacağımız günü beklemekteyiz. Atama Bekleyen Engelli Öğretmenler Adres: İhlas Medya Plaza 29 Ekim Cad. No:23 Yenibosna/ İSTANBUL Tel: (0212) 454 38 22 Faks: (0212) 454 31 00