Boğaz Köprüleri'nin olmadığını bir an için düşünün; bu durumda İstanbul'daki trafik felç olmaz mı? Karşı tarafa gitme işini sadece vapurla sağlamak mümkün mü? E-5, E-6 otoyollarının da yapılmadığını tahayyül edin. Trafik ne halde olurdu? Bu şehirde yaşamak nasıl mümkün olurdu? Ama bir zamanlar bu saydıklarıma karşı çıkmışlardı. Kimler mi? Şehircilik uzmanları, Mimarlar, akademisyenler, aydınlar, siyasi partiler... Türkiye'yi ileriye, aydınlık yarınlara götüreceklerini iddia edenler; çağdaşlaştıracaklarını söyleyenler... "10-15 yıl sonraki öngörüleri bu kadar sakat olanlar nasıl aydın, bilim adamı, akademisyen olur?" diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Haklısınız, zaten Türkiye'nin sıkıntısı da bu. Tahsilleri arttıkça ufukları daralıyor, hoşgörüleri azalıyor... Mesela herhangi bir köyde, vatandaşlarımızın ayırım yaptığını duydunuz mu, gördünüz mü? Buralarda kimse kimsenin giyimine, inanışına, yaşayış tarzına karışmaz. Ya üniversitelerde, bazı Anayasa Profesörleri bile, kendileri gibi düşünmeyenlere üniversiteye giriş hakkı veriyor mu? Şimdi de İstanbul'a gelecek "Körfez Sermayesi"ne takıldılar. O yatırımlarla, binlerce gencimizin iş sahibi olacağını, ülkemize katmadeğer katacağını akıllarına bile getirmiyorlar. Kendilerinin işleri tıkırında, tuzları kuru. Refah seviyelerine başkalarının da ortak olmasını istemiyorlar belki de. Kendileri hep iltimaslı kalsın, bazı avantajlar sadece onlarda bulunsun, diğerleri yine köylerine dönsünler... Yeni karayolları da yapılmasın. Raylı sistem ve deniz yolu dışında ulaşım için yatırım yapılmasın. Hele alternatif karayolları, tüneller... Bunların sözü bile edilmesin. Kendilerinin özel otoları var, her yere özel otolarıyla gidiyorlar nasılsa. Özendirme yapılıp da halk kitleleri de otomobil sahibi yapılmasın, onlar da otolarıyla şehir merkezine girmesin... Geçmişte cesur politikacılar bu dar görüşlere karşı direnmiş, Boğaz Köprüleri ve otoyollar yapılmıştı. Şimdiki politikacıların da aynı cesaretle, milletimizin menfaatine olacak projeler için direneceklerine inanıyorum... >>> Zamlar hakkaniyet ölçüsü içinde yapılmalı Son 6 aydır, memura verilecek ek zam konuşuluyor. Bu konuda da "dağ fare doğurdu" diyeceğimiz. Yine bazılarına çok verilecek, bazıları kayrılacak; mevcut ücret adaletsizliği daha da katlanacak... Olması gereken, hak edene, ücreti az olana zam vermek değil mi? Bu da yapılmayacaksa, hiç olmazsa herkese eşit dağıtın. Bazı meslek gruplarına verip, öbürlerini görmezden gelmek doğru mu? Mesela, vilayetlerde 40-50 memurun yaptığı işi, ilçelerde 1-2 memurla yapan Kaymakamlık personelinin suçu ne? Şu anda en çok iş yapan, kendilerine en çok iş yüklenen bu kurum memurlarından daha az maaş alan var mı? Yoğun iş yükü sebebiyle, hemen hemen tüm kaymakamlıklarda, başka kurumlardan geçici görevle gelmiş çok sayıda personel çalışmakta ve gelenler bu kurumun personelinden fazla maaş almaktadırlar. Kaymakamlık personelinin işi zor, maaşı az olduğu için, kadrolarının çoğu boş. Neden Maliyenin bir hizmetlisi, Kaymakamlığın hizmetlisinden 350, memuru da 400 YTL fazla alsın? İlgililer, akşamları hükümet konağı önünden geçerken, hangi dairenin ışıklarının yandığını, kimlerin çalıştığını iyi incelesinler. Çalışan ya adliye, ya tapu, ya da Kaymakamlıktır. Ama maaşları en az olanlar da yine bunlardır. Zam yapılacaksa, iş yapana ve hakkaniyet ölçüsü içinde zam yapılmalı. > Bir grup kamu çalışanı ------ Tel: 0 212 454 38 22 Fax: 0 212 454 31 00