Vatandaş çileden çıktı, el ele verip vatandaşı çileden çıkardınız. Bankalar habire faiz şişiriyor. Şimdi bir deyim ezberlemişler; dert anlatmaya çalışana, "o bizim sorunumuz değil" deyip rahatlayıveriyorlar. Vatandaşın sorununun aynı zamanda kendi sorunları olduğunu da algılayamıyorlar... Gelelim başka bir konuya, Esnaf Kefalet'ten %70 ile kredi aldınız, daha birinci taksidini ödeme hazırlığı içinde iken, küçücük bir kağıda, "kredi faiziniz %100 oldu" diye yazıp, onlar da rahatlayıveriyorlar. Ya da rahatladıklarını sanıyorlar. Esnaf ne yaparsa yapsın; malını kredi ile almış, sattığının tahsilatını yapamamış, bunlar kimseyi ilgilendirmiyor. Bereket bunlarla yüzyüze gelmiyoruz, "sizin sorununuz" cümlesini işitmiyoruz. Böylece bugünlere geldik... Bizim konularımız bankaları ilgilendirmediği gibi, SSK'yı da ilgilendirmiyor. Şakır şakır para tahsil ediyorlarmış gibi, hâlâ prim yükseltmeye gidiyorlar. Beyler, siz zamdan başka bir şey düşünemez misiniz? Mesela bir bölgede primler düşürülse, sene sonu hasılatına bakılsa, neticeye göre karar verilse... Maksat bu kurumun daha çok para toplaması değil mi?.. Ayrıca, işveren çıkardığı işçisini yeniden alacak, göğsünü gere gere yeni işçilerini devreye sokacak; istenen bu olmamalı mı? Maliye'yi de adeta hiçbir şey ilgilendirmiyor. Millet bas bas bağırıyor, kaldırın şu tefeci faizini, herkes anapara borcunu bilsin, bak bakalım ödeme yapılıyor mu, yapılmıyor mu? Bu, borç silme değil, kafadan koyduğunuzu kaldırmaktır. İşin kötüsü, millet yeni tahakkuk eden vergileri de ödeyemez hale geliyor, işini kaybediyor... Maliye'nin umurunda mı?.. Vatandaş kimsenin umurunda değil. Bildiklerini okuyor, devleti küçülteceklerine habire şişiriyorlar. Şirketler kapanmış, esnaf iflas etmiş, işsizlik çığ gibi büyümüş... "Onların sorunu" değilmiş... Belediyeler de habire çöp, emlak, su parasını istiyor. Kardeşim vatandaş ölmüş. Ölüden gözyaşı beklenir mi? Maliye, bankalar, SSK, belediyeler, TEDAŞ, TELEKOM vb. kurumlar; tefecilerin mesleğini ellerinden aldınız. Yakında tefeciler size dava açarsa hiç şaşırmayın!.. Sayın Adalet Bakanımız; doğru değil mi? Bunların yaptığı tefecilik değil mi? > Rıza Birik - BANDIRMA Milli Takım biracılara mı kalmış? Anayasamız'da, "Devlet gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu, kumar ve cehaletten korumak için gereken tedbirleri alır" denmektedir. Buna rağmen bazı gazetelerin spor sayfalarında alkol düşkünlüğünü teşvik edici reklamlara yer verilmektedir. Sporla biranın ne alakası var? Sadece sponsorluk aldatmacalarıyla, gençleri biraya alıştırmak gayesiyle böyle bir kampanya yapmak doğru mu? Her gün içki yüzünden meydana gelen kazaları, sönen ocakları medyadan öğreniyor; içkinin korkunç zararını müşahede ediyoruz. Bunlara trafik canavarı diyerek içkinin kötülüğü anlatılırken, öbür yandan spor sayfalarında biranın reklamı yapılarak alkollü maddelerin methedilmesini anlayamıyorum! Koca bir Türkiye'de Milli Takımı destekleyecek, sponsorluk yapacak başka bir kurum mu yok? Genç beyinler şimdiden alkole alıştırılarak elden çıkarılıyor. Sonra da ayyaş, sarhoş bir gençlikten hayır bekliyoruz. Gazeteler bu sorumluluğu nasıl alıyor? Bunları teşvik edeceklerine içkinin zararını, kötülüğünü anlatsalar daha iyi olmaz mı? > Hasan Çelik - İmranlı / SİVAS Biz üvey evlat mıyız? Maliye Bakanlığı'na; Devlet memurlarının tıkanan terfilerinin, yapılan bir düzenleme ile 01.01.2002 tarihinden itibaren düzeltildiği, mağduriyetlerin giderildiği belirtiliyor. Ancak "Lise mezunu 3. derecedeki bir memur 4.1'e terfi edebilecek, ve yükseldiği derecedeki maaş hakkını alacak" dendiği halde; bu dereceye yükselen bütün memurlar da ek gösterge ücretine hak kazanırken, "Yardımcı Hizmetler Sınıfı"ndaki memurlara bu hak neden tanınmıyor? Yıllardır mağdur ediliyoruz. Ek Gösterge verilmeyince, ücret bakımından terfinin önemi olmuyor. Biz devletin memuru değil miyiz? Biz üvey evlat mıyız? Yetkililerin bizim bu mağduriyetimizi bir an önce gidermelerini bekliyoruz. > Bir Grup Memur ADANA Çok zor durumdayız Fen-Edebiyat Fakültesi mezunları olarak oldukça zor durumdayız.1994 yılında öğretmen olmak isteği ile Fen-Edebiyat Fakültelerini tercihlerimiz arasına aldık.1998 yılında bu fakülteyi bitirdiğimizde öğretmen olacağımızı zannediyorduk.1999'da DMS, 2000 DMS Öğretmenlik ve 2001 KMS sınavlarına girdik; fakat hiçbir sonuç alamadık. Binlerce Fen-Edebiyat Fakültesi mezunu genç hâlâ öğretmen olma hasreti ile bekliyor. Buna karşılık hâlâ yüzellibine yakın öğretmen açığı olduğu söyleniyor. 2002 Temmuz ayı içerisinde KMSS (Kamu memur seçme sınavı) olacağı söyleniyor Fen Edebiyat mezunları olarak tekrar hayal kırıklığına uğramak istemiyoruz. Bu sefer de bize engel olarak 1.5 yıllık tezsiz yüksek lisans yapmış olma şartını koymalarını istemiyoruz. Zaten dört yıllık eğitimimiz esnasında Öğretmenlik Pedagojik Formasyon belgesini aldık. Sınavlarda da Eğitim Fakültesi mezunlarının birçoğundan yüksek puan aldık. Yeni bir sınava yaklaştığımız şu dönemde Fen-Edebiyat Fakültesi mezunlarına bir çare bulunmasını istiyoruz. > Tuna İşleyen - Tavşanlı KÜTAHYA Bu gençlerimize sahip çıkalım YÖK Başkanlığı'na; Bazı gençlerimiz liseyi bitirdikten sonra, Milli Eğitim Bakanlığı'ndan dosya almış, Türk Cumhuriyetlerine gidip, oradaki devlet üniversitelerinde okumuş, bunun için 5 yıllarını ve çok miktarda para harcamış. Şimdi bu gençler birikimlerini Türkiye için harcamak istiyor, bunlara kolaylık gösterileceğine, bunca zorluk neden? Bunların diplomalarına neden denklik hakkı verilmiyor. Bunların avukat tutacak, mahkemede uğraşacak kadar paraları da yok. Buna ne gerek var? Bunların o ülkelerde okuyup okumadığını araştırmak zor değil, bunu yapıp hukuki haklarını tanımak varken neden bunca eziyet çektiriliyor? > Bir grup veli adına Ahmet Aydın - ARTVİN