Yeni evliyim, çalışıyorum tekstil üzerıne. İlkokul terk, halkın gözünde cahil, ama insanlık bakımından, merhamet bakımından çok bilgili bir insanım... Benim moralimi bozan, içime dert olan konu, insanların bazen çok çirkefleşmesi, rezilleşmesi... Bir yanda aç, parasızlıktan ölen insanlar; diğer yanda kendilerine sosyete yakıştırmasında bulunan pisliklerle dolu bir dünya... Olmaz, olamaz; insanlar bu kadar acımasız, bu kadar duyarsız olamaz. Çok şaşırmışız, çok; Allah sonumuzu hayretsin... Gazetelere bakıyorum, içim yanıyor, "gramı 20 milyona domates tohumu alıyormuşuz", Tarım Bakanımıza tebrikler!. Mübarek toprağımıza ne ekersen bitiyor, buna rağmen bu sefalet; okumuş insanlarımıza tebrikler!... Koskoca Keban Barajımız, diğer barajlarımız ne için yapıldı? Sabah akşam aynı şey; Avrupa Birliği. Olsa ne olur, olmasa ne olur? Bizim yöneticiler ne yapıyor, varsa yoksa zam! Ezdiler, süründürdüler, başka çare akıllarına gelmiyor. Öbür dünyada hakkımızı helal edeceğimizi mi sanıyorlar? Orada dokunulmazlık da yok! Bakalım o garibanların haklarının altında nasıl kalkacaklar?... Ben ne teröristim, ne de militan; ben bu ülke için askerliğini yapmış, gerekirse canını bile seve seve verebilecek bir insanım. Bu güzel ülkede olanları, içine düşürüldüğümüz durumu görünce dayanamıyorum... > Murat İbiş - BURSA Zorunlu Deprem Sigortası için çözüm önerisi Geçen yıl çıkarılan bir kanunla, konut sahiplerinin deprem sigortası yapması zorunlu kılınmış; ev, kat, daire alım satımlarında da sigorta yaptırılmış olma şartı aranmaya başlanmıştır. Ancak, ne yazık ki son meydana gelen Afyon-Sultandağı depreminde, mülk sahiplerinin %20'sinin dahi bu sigortayı yaptırmadığı görülmüştür. Bunun birkaç sebebi olduğu kanaatindeyim; vatandaşlara bu sigortanın önemi basın yoluyla iyice anlatılmalı, hasar veya yıkım meydana geldiğinde mutlaka poliçe tutarı tazminatlarını alabilecekleri yolunda ikna ve bilgilendirme yapılmalı, sigorta yaptırma işi basitleştirilmelidir. Zira, geçen gün 4 ayrı sigorta şirketini dolaştım; ikisi "poliçe yok" dedi, birisi "görevli arkadaş öğleden sonra gelecek", biri de "biz muameleyi yapalım, bir hafta sonra gel poliçeni al" dedi. Üstelik benim dairem sigortalı idi, ancak şirket ikaz etmedi, ben de unutmuşum, süresi dolalı 15 gün olmuş... Madem bu sigorta "Afet Fonu Zorunlu Deprem Sigortası"dır, Emlak Vergileri alınırken bu sigorta primi peşin, veya Emlak Vergisi gibi 2 taksitle, bu vergiyle beraber iki sütunda ayrı ayrı gösterilerek alınsın ve otomatik olarak sigorta yapılmış sayılsın. Bu paralar Başbakanlık Afet Fonu'nda toplanacağına göre, ayrıca bir poliçeye ve aracı şirketlere komisyon ödemeye de lüzum kalmasın, pratik hale getirilsin. > Sefer Metin - İSTANBUL AÖF mezunlarına yapılan haksızlık Ben de Açık Öğretim Fakültesi mezunu, kısaca "AÖFzede" denilenlerdenim. Diğer örgün üniversitelerde 30-40 puanla sınıf geçilirken, bizler 49 puanla sene kaybettik. Öğrenciyken başlayan bu haksızlık, mezuniyetten sonra da devam etti. Birçok iş ilanında, "AÖF hariç, üniversite mezunu elemanlar alınacaktır" sözüyle bizlere büyük bir haksızlık yapılmaktadır. Peki, ne diye çıkardılar bu AÖF'yi? Kadrolarına Profesör, Doçent gibi ünvanları kazandırmak isteyen üniversite mensuplarının işi midir bu AÖF? Yoksa lise mezunlarına iş imkanını oluşturmayı beceremeyen aciz siyasi kadroların, biz gençleri böyle bir yemle kandırma oyunu mu? Böylece, psikolojik olarak bir süre kendimizi üniversiteli olarak hissetmemizi sağladılar. Ancak bugünkü işsizliğimizin de başlıca müsebbibi oldular. Hayatımızın en güzel ve verimli 4 yılını çaldılar (sınıfta kalanlarda bu süre daha da arttı). Yazık değil mi, biz binlerce gence? Yararsız ve amaçsız bir tahsil yaptırdılar... Keşke lise diplomasıyla bir işe girseydim, AÖF ile harcamasaydım yıllarımı. Biz yandık, bari kaldırın da başkaları yanmasın! Şu anda tahsilimle ilgisiz, ilkokul mezununun yapabileceği bir işi yapıyorum. Yazık değil mi bana, yok yere giden yıllarıma?.. > A. Öztürk - İSTANBUL