Böyle planlama olur mu?

A -
A +

Aşağıda Milli Eğitim Bakanlığı'nın öğretmen alımına ilişkin kontenjanları ile, sadece bir ilimizin ihtiyaç listesi görülmektedir. Böyle planlama olmaz. Kontenjanlar arasında ilk göze çarpan ise uçurumlar. Asağıdaki tabloda da açıkça görülebileceği gibi, memleket tam bir uçuruma gidiyor. Kontenjanlara bir bakın. Anlaşılan, Bakanlık tarafından, krizde nasıl yaşanılacağını öğretmek için Genel Yetenek ve Ev Ekonomisi eğitimlerine ağırlık verilmesi planlanmış. Rakamlar açık: Benden Eğitimi: 1000, Resim: 350, Müzik: 750, Sekreterlik:100, İş-Teknik: 200, Ev Ekonomisi: 300... Diğer yandan, ülkemiz için çok da gerekli olmayan(!) alanlara, örneğin Fizik, Kimya, Biyoloji, Coğrafya ve Tarih'e bir bakın. Gençliğin bilimden ve milli kimlikten uzaklaşması için her ortam hazırlanmış sanki... Koskoca ülkenin 1000 tane Beden Eğitimi Öğretmenine, 750 Müzik ve 100 tane de Sekreterlik Öğretmenine ihtiyacı varken; bir Fizikçiye (55), Kimya, Biyoloji, Coğrafya, Tarih Öğretmenlerine nasıl oluyor da 30 kişi kontenjan ayırabiliyor. Olacak şey değil. Bir diğer garabet ise, Branş öğretmenlerinin İlköğretim Sertifikası varken, bu alana da başvuramamaları. Nedeni? Bunlar 24 kredi almışlar. Diğer yandan, Fen Edebiyat Fakültesi mezunlerı ise başvurabiliyorlar çünkü onlar İlköğretim Sertifikası için 33 kredi ders almışlarmış. Hem öğretmen olarak yetiştirileceksin, hem diğer branşa yönelik sertifikaya da sahip olacaksın, ama eğitim dışından gelenlere öncelik verilecek. Onlar da başvursunlar, ama Eğitim Fakültesi mezunlarının önleri niçin Bakanlık tarafından tıkanıyor? Hekimlerin diplomaları gaspediliyor! Sağlık Bakanlığı'nın dikkatine; Bilindiği gibi, Sağlık Bakanlığı yeni mezun pratisyen hekimlere 1 sene mecburi hizmet koydu. Bu gerekçeyle diplomalarına el koyup, vermiyorlar. Ama 2 aydan beri tayinleri de yapılmıyor. Sağlık Bakanlığı yetkilileriyle görüştüğümüzde, "Maliye Bakanlığı kadro vermiyor" cevabını veriyorlar. O zaman mecburi hizmeti kaldırın, diplomaları verin diyoruz, onu da yapmıyorlar. Anadolu'nun ücra köşelerindeki insanlarımız tedavi olmak için doktor bulamıyor, belki de bu yüzden vefat ediyor. Koruyucu hekimlik hizmeti yapılmıyor. Taşrada uzun süre çalışmış emekli bir hekim olarak bu duruma üzülüyorum. Maliye Bakanı'na faks çektim, Tabib Odası'nı aradım. Umarım bu yanlışlık biran önce düzeltilir. >Opr. Dr. B. Ferit Yalçın - İSTANBUL Bu şekilde para toplanmaz Geçen günkü yazısında görüşlerini belirten Rıza Birik arkadaşımıza aynen katılıyorum. Ben 12.07.2000 tarihinde Edirne'de trafik cezası yedim. (Yanlış yere park etme yüzünden.) Bu kağıdın bana gönderileceği ve vergi dairesine yatırmam gerektiğini söylediler. 6 ay sonra arabayı sattım. O zamana kadar vergi dairesinden herhangi bir kağıt gelmedi. Biliyorsunuz, araba alım-satımında vergi borcu, arabanın cezası var mı yok mu diye bakılır, öyle satılır. Bana "cezan yok" dediler. Birkaç ay sonra yine işgüzarlık edip vergi dairesine gittim, vergi borcum veya cezam var mı diye sordum; " yok" dediler. Bugün kağıt geldi (tarih 27.08.2002), aradan geçmiş 2 yıl. Ve cezam faizi ile beraber olmuş 50.700.000 TL.. Şimdi ben enayi miyim, yoksa vergi dairesindeki sistem mi uyanık? Kararı sizlere bırakıyorum. Sistemin bir yerlerinde hata var, ama neresinde. Makro düşünüp büyük paralar peşine düşmek yerine, küçük hataları düzeltseniz, belki devlet daha fazla kazanacak. Belki de en iyisini işadamları yapıyor, bunca dertle uğraşıp kafa yoracağına, yurtdışına yatırım yapıp, hem iş gücü maliyetini düşürüyor, hem de Avrupa pazarına yakın oluyor, en az 5 yıl vergi vermiyor. Yoksa ben de mi yurt dışına çıkıp bir iş bulayım!. >Tayfun Üst - KIRKLARELİ Mağdur edildik!.. Bayındırlık Bakanlığı'na; Ben Adapazarı'nda 17 Ağustos depremini yaşayan bir kişiyim. Babamdan kalan, ablam ile ortak bir dairemiz var idi, depremde yıkıldı. Eşimin sağlam evi bulunması nedeniyle hiçbir hak tanınmadı. Aradan 3 yıl geçti. Karaman'da deprem konutlarında oturanların konuşmalarını duyunca üzüldüm. "Babamın eski kulübesinde oturuyordum, bana ev çıktı" deniyordu. Oysa ben bu dairenin vergisini verdim, tapusu bana aitti; şimdi maalesef boş bir kağıttan ibaret... Karaman deprem konutlarında oturanların bir kısmı depremi yaşamamış, başka şehirlerden gelen kişiler. Konutların camlarında, kiralık olduklarını belirten levhalar; gerçek mağdurlar ise kiralarda sürünüyor. Bazı konutların önünde lüks arabalar, konutlar 3. kişiler (torunlar) tarafından yazlık olarak kullanılıyor. Bizim gibi bazı hak sahipleri mağdur edildi... >İsmet Yalçın - SAKARYA

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.