Atalarımızın bize bıraktıkları mirasları hor kullandık. Yurdumuzu abad edemedik; ağaçlarını kestik, çorak bir toprak parçasına çevirdik. Tarihi eserleri koruyamadık, harap ettik. Yurdumuzu güzelleştirmeyi bırakın, hep kirlettik, zevksizce beton yığınlarına dönüştürdük. Bu vurdumduymazlığımız, sorumsuzluğumuz diğer alanlara da sirayet etti; çocuklarımıza, gençlerimize de sahip çıkamadık, terör örgütlerine, kötü niyyetli odaklara maşa yaptık. Bunun böyle gitmeyeceği ortada. Yeni bir başlangıçla bu kötü gidişe son vermeliyiz. İçi yanan okuyucumuz Reşat Çavuş'un belirttiği gibi bize bırakılan mirasa, emanetlere yeniden sahip çıkmalıyız. "Bu vatan bize kendiliğinden kalmadı, atalarımız canlarını feda ederek bize bıraktılar. Ama biz kıymetini bilemedik. Bu yaz 10 gün İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizin bir kısmını gezme fırsatım oldu. Yüreğim parçalandı, hasta oldum. Bu kadar vurdumduymazlığı, ihmalkârlığı içime sindiremedim. Bu memleket sanki bize kiralık bırakılmış; kiralık bırakılsa bile bu kadar hor kullanılamaz. İnsan kiralık evini bile temizler, badanasını yapar, bahçesini düzenler... Ne oralarda yaşayan insanlar bir fidan dikelim diye düşünmüş, ne de Orman-Tarım Bakanları, o bakanlıkların uzmanları, valiler, kaymakamlar, köy muhtarları, siyasetçiler bu hususta çalışmış. Gezdiğim yerlerde nefes almakta bile zorlandım. Halbuki çam ağacı, 'beni taşa ekin olurum, 125 kişiyi de oksijen gazımla beslerim' dememiş mi? Uğradığım bir evin 2 dönümlük bahçesi vardı, hemen kıyısında da meyve vermeyen bir ağaç. Sen mi diktin diye sordum ev sahibine, o dikmemiş. Gerekçe de ihmalkârlık... Sayın Orman Bakanı, bütün yetkililer; bu vurdum duymazlığı bırakalım artık. Halkı uyarın, eğitin, yönlendirin. Bütçeniz bu iş için yeterli değilse başka çare bulun, ama mutlaka yapın. Bu yıl bir kampanya başlatalım, yurdumuzun her köşesine ağaç dikelim. Herkes elini taşın altına koysun, her vatandaş sorumluluk alsın; ama bu iş mutlaka yapılsın. Medyamız da bu kampanyaya katılsın, atalarımızın mirasını layıkıyla koruyalım, yeşillendirelim, ağaçlandıralım, yaşanabilir bir yurt yapalım. Bu gidişle, çoraklaştırdığımız bu topraklar çöle dönüşür, ne atalarımız, ne de gelecek nesiller bizi affetmeyecek!.." Diğer işyerleri de eczaneler gibi çalışamaz mı? Yurdumuzun bütün illerinde, ilçelerinde, kasabalarında binlerce eczane bulunmaktadır. Çok düzenli çalışıyorlar; sabah 8'de açılıp akşam 19'da kapanıyorlar. Diğer zamanlarda da nöbetçi eczaneler çok düzenli bir şekilde işlerini yapıyor... Diğer işyerlerinin ise bir düzeni yok. Ne saatleri belli, ne de çalışma düzenleri. Bazıları saat 12'ye, bire kadar açık kalarak halkı rahatsız ediyor. Bu yüzden o saatte içki alanlar kumar oynayanlar oluyor... Sonra da trafik kazaları ve başka olaylar... Bu tür yerler saat 21'den sonra kapansa, vatandaş evine döner, o tür olaylarda da ciddi sir azalma olur. Onlar da eczaneler gibi nöbetçi bıraksalar olmaz mı? Abdullah Bolat-Ankara