5-16 yaşlarında iken çaldıkları birkaç elma, ya da benzeri bir şey yüzünden hayatları kararan insanlarımızın durumunu daha önce de dile getirmiştim. Bu kişilerin basit hataları, bazı işgüzarlar yüzünden alınlarına yapışan bir kara leke olarak "fişlenme" ile neticelenmiş; sonraki yıllarda hiç suç işlemedikleri, okuyup üniversiteyi bitirdikleri halde karşılarına hep engel olarak çıkarılmış, hayatları karartılmıştır. "Umut" rumuzuyla yazan okuyucumuz, haklı olarak yetkililere soruyor; "Şahsınızla ilgili kanun maddesini değiştirdiniz. Peki benim ve benim durumumdaki kişilerle ilgili, aşağıda belirteceğim konu ve ilgili kanundaki haksızlığı dağiştirmeniz gerekmez mi? Biz 15-16 yaşlarımızda basit bir hırsızlık yaptık. Bunun çok kötü bir davranış olduğunu biliyoruz. Tasvip edilecek hiçbir yanının bulunmadığını da kabul ediyoruz. Ama takdir edersiniz ki, insan hata yapabilir. Önemli olan da hatayı anlayıp, tekrarını asla yapmamaktır. Bugün aradan 8-10 yıllık bir zaman geçti. O olayı ve bizi mahvetmesini hiç unutmadık ve acısını hep içimizde çektik. Bugün üniversite mezunu olmuş, topluma karşı sorumluluk duygusu hisseden ve bunun için çaba sarfeden bir kişi olarak soruyorum; çocuk denecek yaşta yapılan basit bir hatanın bedeli bu kadar ağır mı olmalı? Şöyle ki; 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 48. maddesine göre hırsızlık suçundan ceza almış bir kişinin memur olması imkansız. Tabii ki azılı bir hırsızın bekçi olmasını savunmuyoruz. Ama çocuk yaşta kuş çalmak, kiraz çalmak gibi basit bir konudan hakim karşısına sadece bir defa çıkmış ve cezası ertelenmiş bir çocuk bütün hayatı boyunca memur olamıyor. Bugün, günde 16-17 saat ders çalışıp, hayattan kendini soyutlayan ve bu çabası sonucu üniversiteyi kazanan; gündüz ve tatillerde çalışan, parası yetmediği zamanlarda su-ekmekle karnını doyurarak üniversiteyi, hem de Türkiye'nin en kaliteli üniversitesini ve yüzbinlerin isteyip de gidemediği bölümü bitiren bir insan, bırakın ağzıyla kuş tutmayı, koskoca kartalı tutmuş sayılmaz mı... Lütfen 657/48. maddede gerekli değişikliği yapın, çocukların da hata yapabileceğini hesaba katın!.." Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek bu çok önemli konuyla ilgilenip, gerekli işlemler için öncelik verirse, yapılmış birçok hatayı düzeltmiş olacaktır... Hepimizin arazisi gaspediliyor İçişleri Bakanlığı'nın dikkatine; İş hayatında insanın başına gelebilecek en kötü durumlardan biri de hakkının gasp edilmesidir. İşte ben bir süredir bu duyguyu yaşıyorum. İstanbul İli Küçükçekmece İlçesi İkitelli Organize Sanayi Sitesi Pafta: 61 ve Parsel 2503'de tapuya kayıtlı taşınmazın hissedarıyım. Komşu parsellerin sahipleri olan M. A. kardeşler, aramızdaki 38 metre derinliğindeki dere yatağını doldurmak suretiyle inşaata başlamış ve bizim arsamıza tecavüz etmişlerdir. Deprem bölgesi bir yerde dere yataklarını doldurmak suretiyle inşaat yapılmasına izin verilmesini ve ruhsata aykırı inşaat yapılmasına göz yumulmasını anlamış değiliz. İkitelli Sanayi Sitesi'ndeki arsamın 1500 metrekarelik alanı bu kişiler tarafından resmen gasp edildi. 15 metre bizim yerimize geçen bu şahıslar, sadece bizim yerimizi değil aynı zamanda Hazine Arazisi'ni de işgal ediyorlar. Bizden 1500, Hazine'den 4500 metrekare olmak üzere toplam 6 bin metrekareyi haksız yere elinde tutan bu insanlar karşısında çaresiz kaldık. Büyükşehir Belediyesi'ne, İstanbul Valiliği'ne verdiğimiz dilekçeler sonuçsuz kaldı. Ortada bir yetki kargaşası var. Tüm yetkili makamlara başvurmamıza rağmen, hiçbir yetkilinin bize cevap vermemesini anlayamıyoruz. Üstüne üstlük söz konusu şahıslar bizi de tehdit etmekten geri kalmıyorlar. Hissedarlarımızın girişimleri de sonuçsuz kaldı. İstanbul'un göbeğinde başka hiç kimse inşaat yapamazken, bu şahıslar inşaatlarını, hiçbir evrakları olmamasına rağmen sürdürmekteler. Bu durum açıklanabilir mi? Vergisini ödeyen, namusuyla çalışan insanlar olarak devletimizden bu sorunumuza çare bulmasını bekliyoruz. Zaten devletin de bu arazi işgali yüzünden zararda olduğu ortadadır. >Nuri Özbek - İSTANBUL Yazıklar olsun! 1. Vizyonsuz ve ufuksuz olup, ülkenin yakasını bırakmayan politikacılara yazıklar olsun! 2. Muhalefet olsun diye muhalefet yapan, dolayısıyla proje üretmeyen ve alternatif çözümler getirmeyen zihniyete yazıklar olsun! 3. TBMM'yi, sırf geçim kaynağı olarak düşünenlere yazıklar olsun! 4. Gecekondu yıkımında, yalnız binayı inşa edeni cezalandıran; inşaata menfaat karşılığı göz yuman yetkilileri soruşturmaya tabi tutmayanlara yazıklar olsun! 5. Bankaları hortumlayanları serbest bırakanlara yazıklar olsun! 6. Tedricen olması gerekirken, bir gecede "mini kur ayarlaması"ndan, dalgalı kur sistemine geçerek, cari işlemleri (ihracat-ithalat) zora sokan ve bazı çıkar çevrelerini zengin eden uygulamalara yazıklar olsun! 7. Eğitim sistemimizi ıslah etmeyerek, gençlerin başarısız ve bunalımlı hale gelmesine yol açanlara yazıklar olsun! 8. Üniversiteye girmeyen gençleri yüzüstü bırakanlara yazıklar olsun! 9. Orman vasfını kaybetmiş arazilerin satışı, ya da SİT alanlarının yeniden düzenlenmesi gibi teşebbüslere, ayrıntıya bakmadan, işi anlamadan karşı çıkıp engelleyenlere yazıklar olsun! 10. İş barışını bozanlara, üretimi engelleyenlere, ekonomimizi olumsuz yönde etkileyenlere yazıklar olsun! 11. Tribün terörünü teşvik edenlere, taraftarlıkla bağdaşmayan davranışlarda bulunanlara yazıklar olsun! 12. İnşaat malzemelerinden çalarak, felaketlerde insanlarımızın ölümüne yol açanlara ve bunlara göz yumanlara yazıklar olsun! 13. Ülkemizin kalkınmasına, ekonomisinin düzelmesine engel olanlara; huzurumuzu bozanlara, ülkemizi karıştıranlara yazıklar olsun!.. >Necdet Akman - İSTANBUL