Bal yemeyene, balın tadını anlatamayız. Yemesi lazım.
Gidip de görmeyene, Uludağ'da kış manzarasının güzelliğini anlatamayız. Görmesi lazım. Türkiye gazetesini eline alıp okumayan da, içinde ne olduğunu bilemez. Okuması lazım.
Ben, kırk yıl önce, bu gazeteyi güvenerek alıp, evime soktum ve "acaba hangi bozuk ideolojiye ait yazı vardır" diye, endişe etmeden çocuklarıma okuttum.
Türkiye gazetesi bir ayna gibidir. İyi söyleyen kendi iyiliğini, kötü söyleyen kendi kötülüğünü söylemektedir.
Dikkat ederseniz, bu gazeteyi sevenler, her yönüyle müspet insanlardır...
Türkiye Gazetesi, vatan sevgisini güçlendirir, sahibi olan merhum Enver Ören Ağabeyimiz gibi; insan sevgisini öğretir, iyiliği, doğruluğu, güzelliği anlatır ve her şeyden önemlisi de adildir, yalan ve sansasyon habere yer vermez. Bölücü değil, birleştiricidir.
İstiklal, Çanakkale ve Birinci Cihan Harplerinde, çeşitli cephelerde, iman birliği ile birbirine kenetlenerek, düşmana karşı tek vücut olmuş ve bu yolda şehid olmuş bu vatan evlatlarının torunlarını; ırkçılık tohumları ekerek, birbirlerine düşman etmeye çalıştılar. İttihatçılarla başlayan bu bölücülük, bugün, başka unsurlarca devam ettirilmektedir. Halbuki aynı bayrak altında ve aynı vatanı paylaşan bütün insanlarımızı kucaklamamız gerekir.
Hükümetimiz, bugün, bu yanlış politikayı düzelterek, yeniden milli birlik ve beraberliği sağlamaya çalışmaktadır. Buna barış süreci diyorlar. İşte bu gazete, sapık ideolojilerle bir ilgisi olmadan, millî değerlerimize ve kültürümüze sadık kalarak, devletimiz ve milletimizin mutluluk ve refahı için çalışmaktadır.
Ecdadımızın yaşadığı İslamiyeti bozmadan, İslam âlimlerinin bildirdiği şekilde, dinini öğrenmek isteyenlere bilgi veriyor.
Bu gazete, memleketimiz için iyi olan her faaliyeti, her icraatı desteklemekte; sansasyonel habercilik kaygısıyla ülke menfaatlerine ters yayına yer vermemektedir.
"Ben ülkemi, milletimi, dinimi seviyorum, çocuklarıma da bu sevgiyi aşılamak istiyorum" diyen bir vatandaş için Türkiye gazetesini okumak ve okutmak bir lüks değil; bir görev ve zarurettir. Bunu çok iyi anlamamız lazım. Kuru lafla veya nutuk çekmekle iş bitmez. İstikrarın, kalkınmanın devamı nimeti, külfet karşılığıdır.
Bu ülkeyi, bu milleti seven herkes, parti ve başka taassupları bir yana bırakarak, Türkiye gazetesine abone olmalıdır... Bir okuyucu
10 yılda 11 hükümet
Önceki hafta sonu Maltepe Belediyesi, Başkanlık rejiminin konuşulduğu bir panel düzenledi.
Konuşmacılardan CHP'li Hakkı Süha Okay, "ben hukukçu kimliği ile buradayım" demesine rağmen, başından sonuna kadar Tayyip Erdoğan'ın aleyhine konuştu. Prof. Fazıl Sağlam; "Tayyip Erdoğan, Yargı'dan Yasama'ya kadar her şeyde etkili olduğu halde, daha ne istiyor da Başkanlık rejiminde ısrar ediyor, doğrusu anlamış değilim. Bu kaygıma kimsenin de cevap vereceğini zannetmiyorum" dedi. Panel Başkanı Sabih Kanadoğlu da yine "Kurucu Meclis" iddiasına dayanarak, yapılacak yeni anayasanın da Başkanlık rejiminin de meşru olamayacağını ileri sürdü. Av. Ümit Kocasakal ise İstanbul Barosu'nun problemlerinden bahsetti ve dinleyenlerin sık sık alkışlayacağı stratejik sözler kullanarak, âdeta bir siyasetçi gibi nutuk attı. Başkanlık sisteminin, en iyi işleten Amerika'da bile büyük aksaklıklarının olduğunu söyledi. Ali Sirmen ise hâlâ 12 Eylül'ün etkilerini altında olduğumuza dikkati çekti.
Özet olarak, bütün konuşmacılar Başkanlık rejimi aleyhine konuştular, iyi taraflarından bahseden yoktu. Daha doğrusu Başkanlık rejiminden bahsedecek kimse davet edilmemişti. Dinleyicilere söz verilmedi.
Eğer söz verilseydi, Tayyip Erdoğan'ın Başkanlık konusundaki ısrarını anlayamadığını ve anlatacak kimsenin çıkamayacağını söyleyen, sayın Prof. Fazıl Sağlam'a cevap olarak şunları söyleyecektim: "Halkın içinden biri olarak soruyorum: 10 yılda 11 koalisyon hükümeti kurulmasına fırsat veren bu rejimin iyiliği nerede kaldı? İstikrarsız hükümetler sebebiyle, bugüne kadar nükleer santral kurulamadı. İleri devletlerin hepsinde nükleer santral mevcut. Enerjinin pahalı olmasının bir sebebi de bu. Bugüne kadar uydularımızı bile gönderemedik. Borçlardan kurtulamadık, borç bile alamadığımız zamanlar oldu . Enflasyon hiç düşmedi vs. Bizi koalisyon hükümetlerinden kurtaracak sistem lazım. Bu imkanı da Başkanlık rejiminde bulabiliriz. Başkanlık'ta hiç koalisyon olmaz. Erdoğan memleketini düşünerek; kendisinin siyaseti bırakması durumunda veyahut çoğunluğun kaybedilmesi durumlarında, mevcut istikrarın devam etmesini istiyor. Bunun için, anayasa değişikliğini yapabilecek çoğunluğu yakalamışken, Başkanlık rejimini getirmek istiyor. Başkanlık rejimi sadece koalisyon hükümetlerinden kurtarmıyor. Daha başka faydaları var.
İbrahim AŞ (İstanbul)
Emniyet Genel Müdürlüğü'nün açıklaması üzerine...
Emniyet Genel Müdürlüğü'nün köşenizde verilen açıklaması doğru; ancak, 1/4 derece ve ek göstergesini 2200 olarak açıklamışlar. Diğer kurumlarda çalışan memurların 1/4 dereceden emekliye ayrılan üniversite mezunları 3600 ek göstergeden emekli oluyorlar. Mesela, 1/4 derecedeki bir astsubay 3600 ek göstergeden emekli olmaktadır.
Dolayısıyla, 3600 ek göstergeden emekli olan üniversite mezunu bir memur, 2200 ek göstergeden ayrılan bir polis memurunun emekli maaşının iki katına yakın maaş almaktadır. Ayrıca emekli ikramiyesinde de yarı yarıya fark bulunmaktadır.
Bir Polis Memuru
Adres: İhlas Medya Plaza 29 Ekim Cad. No:23 Yenibosna/
İSTANBUL Tel: (0212) 454 38 22 Faks: (0212) 454 31 00