Milli Eğitim Bakanı Sayın Erkan Mumcu'ya; Maddiyat için değil, gerçekten mesleğini seven ve hak için görev yapan öğretmenler; bazı öğretmenler ve idareciler tarafından yolunacak kaz gibi görülen, horlanan, şikayet edeceği merci bulamayan, patlamaya hazır bomba haline gelmiş milyonlarca öğrenci ve veli adına bunları yazıyorum: 1. Özellikle son 5 yılda atanan İl Milli Eğitim, İlçe Milli Eğitim, İlçe Milli Eğitim Şube ve Okul Müdürleri, Milli Eğitim kitaplarını basan personel ve gerek görülen diğer personelin mal varlıkları incelenmelidir. Okul Müdürleri ile İl, İlçe ve Şube Müdürleri için yeni bir statü hazırlanmalıdır. 2. Öğretmen ihtiyacı olan ülkemizde, binlerce öğretmen, öğretmen evlerinde işletmecilik yapmakta. Bunlar en kısa zamanda okullara öğretmen olarak dönmeli ve mal varlıkları incelenmelidir. Öğretmen evleri eski TÖB-DER'e benzetilmiş, bir öğretmen sendikasının şubesi gibi çalıştırılmaktadır. Bu mekanlar da aynen okul kantinleri gibi, kira karşılığı özel şahıslara kiralanarak işletilebilir. 3. Bilindiği gibi, depremden sonra İstanbul'da en az 350 okul hasar gördü. Bunların hasarlarının giderilmesi, diğer okulların depreme karşı dayanıklı hale getirilmesi, depremden korunmalı çelik sıraların alınması, laboratuvar ve bilgisayar eksikliklerinin giderilmesi için ayrılan para; FİSKO-BİRLİK'in elinde kalmış, bozuk-çürük fındıklara ve Tariş'in elinde kalmış bozuk-çürük incirlere harcandı. O sıralarda birçok öğrencinin bu bozuk yemişlerden zehirlenerek hastanelere kaldırıldığı gazetelere haber olmuştu. Bu olaylar ve sorumluları mutlaka araştırılmalıdır. 4. Eğitim ve öğretimde kalitenin yükseltilmesi için, öğretmenlerin yalnızca Eğitim Fakültelerinden, Din Bilgisi Öğretmenleri de İlahiyat Fakültelerinden mezun olmalı, 3 yılda bir de imtihana tabi tutulmalıdırlar. Geçerli not alamayanlar için başka tedbirler düşünülmeli. 5. Özellikle son göçle Bulgaristan'dan gelenlerin Bulgaristan'dan aldıkları diplomalara bakılmalı, nasıl hemen öğretmen oldukları, en merkezi okullarda görev aldıkları, Bulgarca ve Rusça bildikleri gerekçesiyle önemli miktarda lisan tazminatı aldıkları araştırılmalı, bunların verdikleri eğitim incelenmelidir. 6. Kendi öğrencilerine para karşılığı ders veren, hatta bu dersleri almaları için not tehdidine başvuran, okullarda zorla dergi ve kitap satan, bu şekilde öğretmenlik mesleğini ve itibarını ayaklar altına alan öğretmen ve idareciler acilen ayıklanmalıdır. Artık iyilerle kötüler, dürüstlerle vurguncu-menfaatçılar, vatanımızı-milletimizi-değerlerimizi sevenlerle bunların düşmanları bir tutulmamalı. Bu mesleği rant kapısına çevirenler, mal varlıkları incelenmek suretiyle süratle ayıklanmalıdır. Eski idareciler önceki yıllarda imtihan oldular, bu imtihanda skandallar yaşandı. Buna rağmen zamanın yönetimine fikri yönden yakın olanlar atandı, şimdi bunlar müdür. Kesinlikle yeni bir sistemle idareci atamaları yapılmalıdır. Her devirde ve herkesle işlerini yürütebilen menfaatçı kişiler yerine, ülke insanına faydalı olabilecek, mesleği için gönlü çarpan kadrolar yer almalı. Çünkü biz insanımızla, istikbalimizle, en değerli varlığımızla ilgileniyor, onları yetiştiriyoruz. İstikbalimiz olan gençlerimizin, çocuklarımızın ehil olmayan ellere teslim edilmesi, altından kalkılamayacak bir vebaldir. >Bir öğretmen Böyle şeref aylığı olur mu? Hükümet'in dikkatine; Bizler Kıbrıs Gazileriyiz. 1974 yılından beri çeşitli Hükümetler geldi geçti, her parti kendi adamlarını kadrolara yerleştirdi, biz gaziler safdışı bırakıldık. 1991 yılında şeref aylığı bağlandı. Ancak bu aylık şu anda 132 milyon, böyle şeref aylığı olur mu? Bu para neyimize yeter? Maliye eski Bakanı Sümer Oral bunu düzelteceğini söylemişti, ama verilen sözler tutulmadı. Memurlara seyyanen verilen 75 milyonluk zamdan biz gazileri de yararlandıracaklarını söylediler, bu söz de unutuldu. Yetkililerden, bu gülünç maaşı, ismine yakışır bir düzeye getirmelerini istiyoruz. Yabancı ülkeler gazilerine onca değeri verirken, neden bizimle kimse ilgilenmiyor? > Azim Balcı (Kıbrıs Gazisi) -ERBAA Bu rezalete dur deyin! Ben Gaziosmanpaşa Arnavutköy Merkez Mahallesi'nde oturuyorum. Bizim buranın sıkıntıları saymakla bitmez. Herşeyden önce, Sultançiftliği Arnavutköy yolunun çok dar olduğunu söylemeliyim. Çok çukur oluşmuş bu yolda günde enaz 2-3 kaza olmakta. Dar, virajlı bu yolda kum taşıyan kamyonlar da çok olunca durum daha da vahim oluyor... Beldemizde kanalizasyon yok, bu iş için evlerin muhtelif yanlarında çukurlar açılıyor; bu lağımlardan sızan sular arasında gitmek zorunda kalırsınız. Kokusu çekilecek gibi değil. Çocuklarımız okula 1 kilometrelik lağım suyu akan çamurlu yolda yürüyerek gidiyor. Bu rezillik anlatılır gibi değil... Evimizin suyu 15 günde bir akıyor, o da çamurlu. Çocuklarımız 15 günde bir yıkanıyor. Korkuyorum, bulaşıcı hastalığa yakalanacaklar diye... Başta Sağlık Bakanımız olmak üzere, Milli Eğitim Bakanı ile Ulaştırma Bakanı'nı göreve çağırıyoruz, bu rezalete dur demelerini istiyoruz... > Dursun Beşlioğlu - İSTANBUL