Cumhuriyet tarihinin en ağır ekonomik krizinin yaşandığı bir dönemde üniversiteden mezun olduk ve haliyle yıllarca işsiz gezdik. Ama biz iş bulma telaşında iken, maddi imkansızlıklardan dolayı üniversite yıllarında aldığımız ama süresi içinde ödeyemediğimiz çok küçük miktarlardaki öğrenim ve harç kredilerine, daha verdikleri ilk günden itibaren faiz uygulanmaya başlanmış. Zaten imkanımız olsa hemen öderdik, ki ilk ödeme imkanım doğduğu ayda borcumun peşine düşmem bunu gösteriyor. Şimdi bu günlük işletilen faiz sarmalından, bu çıkmazdan bizi kim kurtaracak? Böyle bir uygulama hangi vicdana sığmakta, hangi sosyal devlet anlayışıyla bağdaşmaktadır? Katiller, kapkaççılar, arsızlar, sapıklar, hırsızlar afla kurtuldu; yıllarca ödenmeyen su, trafik vergi borçları ve daha ismini saymadığım kamu alacakları affedildi. Biz üniversite okumuş gençler olarak af değil sadece uzlaşı istiyoruz. Telefonları yüzümüze kapatarak, alaycı tavırlarla telefonda bizi tersleyerek, hiçbir şekilde taksitlendirme önerilerimize cevap verilmeyerek ne yapılmak isteniyor? 18 yaşıma yeni girdiğim bir dönemde, devletime güvenip imzaladığım bir senedin başıma böylesine işler açacağını hayal bile edemezdim. Ülkemdeki ekonomik kriz, siyasal istikrarsızlık, istihdam yetersizliği gibi sebeplerle iş bulamadım, borcumu ödeyemedim. Bunun cezası da şu an %350'lerde işletilen faizler olmamalı. Bütün suç bizde mi, o ortama sebep olanların hiç mi suçu yok? > Caner Ark > İşten atılmamız kimsenin umurunda değil mi? Milli Eğitim Bakanlığı'na; Milli Eğitim Bakanlığı bünyesindeki okullarda, büyük umutlarla işe başlamış ve yıllarca öğretmenlik yapmış olan biz sözleşmeli öğretmenlerin feryadını duyan bir yetkili hala çıkmadı. Okullar kapanmadan işten atıldık, sözleşmemiz feshedildi. 3500 kişiyiz, Ankara'da eylem yaptık, yetkililere sayısız e-mail ve faks gönderdik ama hala sesimizi duyan çıkmadı. Geçici işçiler kadroya alındı, ama 4 yıldır öğretmenlik yapan bizlere el uzatılmadı, ilgilenen olmadı. Geçindirmekle yükümlü olduğumuz ailelerimiz var, hayatımızı idame ettirmek zorundayız. Ama böyle bir zamanda işsiz, aşsız bırakıldık. Yazık değil mi? Öğretmene bunca ihtiyaç var iken, bizim gibi tecrübe kazanmış meslek erbabını sokağa atmak doğru mu? Lütfen bu hatadan dönün, elimizden alınan işimizi tekrar verin, ekmeğimizle oynamayın. Kendinizi biran için bizim yerimize koyun... > Müge Turan > Dondurma diye muhtevasını bilmediğiniz buzları yemeyin Şeker yerine sağlıksız yapay tatlandırıcılar, doğal salep yerine suni salep, süt yerine su ve süt tozu, meyve yerine yapay meyve boyası katarak dondurmayı dondurma olmaktan çıkardılar. Şimdilerde çoğu ürün ve marka için dondurma diye sunulan ürünlerin sadece adı dondurma, içeriği ise buzlu yiyecek. Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliği'ne "Dondurma Tebliği" ve "Yenilebilir Buzlu Ürünler Tebliği" olmak üzere iki ayrı tebliğ var. Piyasada dondurma zannıyla tüketilen bu ürünlerin çoğu dondurma değil. Bunların ezici bir kısmı içinde süt bile barındırmayan 'yenilebilir buzlar'. İçindeki katkıların bir kısmı ise dünyanın birçok ülkesinde yasaklanmış katkılardan oluşmaktadır. Ancak Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı EC (E) kodlu bu katkıların hemen hemen (bir istisna hariç) hiç birini yasaklamış değil. > Kemal Özer (Tüketiciler Birliği Genel Başkan Yardımcısı) > Tel: 0 212 454 38 22 Fax: 0 212 454 31 00