Ödemelerle ilgili birçok işlem artık bankalar aracılığıyla yapılıyor. Gittikçe daha çok vatandaş bankacılık hizmetleriyle tanışıyor. Bankacılık hizmetlerinin yaygınlaşması, banka müşterilerinin çoğalması, ekonominin kayıt altına alınması açısından da önem kazanmaktadır. Fatura ödemelerinin, para transferlerinin ve diğer işlemlerin bir kısmının tamamen bankalar aracılığıyla yapılıyor olması beraberinde bazı sakıncalar da getiriyor. Müşteri memnuniyetine yeterince dikkat edilmediği, kaliteli hizmet sunulması alışkanlığı ve yükümlülüğünün istenen seviyeye yükseltilmediği ülkemizde, birçok vatandaş mağdur edilmektedir. Bazı acil durumlarda işlem yapılamıyor, sık sık tekrarlanan arızalar da uzun süre giderilemiyor. İstedikleri cezayı ve ücreti anında alabilen bankalar, hizmet kalitesini yükseltmekte aynı hassasiyeti gösteremiyorlar. Vatandaş Ahmet Bey'in anlattıkları, çoğu banka müşterisinin hislerine tercüman olacak türden. Ahmet Bey, yıllarca bankalara bulaşmamaya dikkat etmiş. Kredi kartı almamış, cebindeki parayı bilmiş, bununla yetinmiş... Günün birinde, eş-dost ısrarlarına daha fazla dayanamayan Ahmet Bey, büyük bir bankamızda hesap açtırmış, faturalarını ve diğer ödemelerini bu hesap aracılığıyla yapar olmuş. Banka kartıyla evinin yakınında bulunan ATM'ye gidiyor, yeterli miktarda parayı yatırıyor, sonra da rahatına bakıyor. Ama bunda yaşanan aksamalar artık Ahmet Bey'in canına tak etmiş: "Bu köşeye birkaç yazı gönderdim hepsi de firmalara teşekkür içindi. Ne yazık ki bu yazacaklarım bir sitem, bir şikâyet yazısı olacak... Yenibosna'da oturuyorum. Evimin hemen yanında bulunan bir bankanın ATM'sine para yatırmaya gittim, 'Para sıkıştığından işlem yapılamıyor' yazısı çıktı ekrana. Hemen yakınımızdaki bir başka ATM'ye koşturdum, onun ekranında da aynı ikaz! Bu parayı o akşam yatırmam lazım olduğu için hemen bankamın Yenibosna-Çarşı şubesine koşturdum. Heyhaaat! Ekranda şöyle bir yazı: 'Sistem devre dışı!' Arkadaşlarımın yanında anlattığımda, bahsettiğim bu arızaların sık sık olduğunu öğrendim. Nitekim üç gün sonra aynı olayı yine yaşamasaydım bunları yazmayacaktım. Şimdi bu bankamın yetkililerine soruyorum: Böyle büyük bir bankanın aynı semtteki bütün ATM'leri nasıl aynı anda arızalanır? Diyelim ki arızalandı. (Yerden ta uzaydaki istasyonun bile arızasının giderildiği teknolojinin kullanıldığı bir çağda) Merkezden bu arıza anında görüldüğü halde, niçin hemen giderilmez? Diğer bankaların ATM'lerinde de sık sık para sıkışması oluyor mu? Oluyorsa çaresi nedir?" İlgililer Ahmet Bey'e bir açıklama yapmalılar. O arızaları anında gidermelerinde bir zaaf mı var, yoksa müşteri ciddiye mi alınmıyor? >> Cami kapıları namaz vaktinde kilitli mi olur? Görevim icabı çok gezen bir insanım. Sık sık başıma gelen bir olayı, bir hafta sonu tatilinde yine yaşadım. İstinye, Tarabya ve Yeniköy civarında, birkaç bölgede, sabaha karşı balık tutmak için organizasyon gerçekleştirdik. Sabah namazı vakti geldiğinde, namazımızı kılmak için camiye gitmeye karar verdik. Emirgan, Arnavutköy, Sarıyer ve Tarabya'da dört-beş cami dolaşmamıza rağmen, sahildeki bütün camilerin kapılarına kilit vurulduğunu gördük. Sabah namazı vakti girmesine rağmen, ne bir imam, ne müezzin ne de cami görevlisi vardı. Biz de Emirgan'daki caminin avlusunda bankların üzerinde namaz kılmak zorunda kaldık. Camilerin kapısına neden kilit vuruluyor?.. Camiler Müslümanların ibadet yeri değil mi?... Camide görev yapan imamın, o vakitte camide bulunması gerekmez mi?... Gezdiğimiz camilerin hepsi Osmanlı eseri. Yeni camiler de değil. Bu camilerde cemaat olmadığı için mi kapılarına kilit vuruluyor?.. İbadet yerleri, iş yerleri değildir. Kepenk kapatılamaz. Bir cami sadece o semtin camisi değildir. Bir imam cemaat olmaması sebebiyle, caminin kapısına kilit vurmak hakkına sahip mi?... Dünyanın hiç bir yerinde görülmeyen bu uygulamalar, son yıllarda Türkiye'de, özellikle İstanbul'da çok artmaya başladı. Görevim sebebiyle gezdiğim birçok bölgede, cemaati olmayan camilerin kapısına kilit vurulduğunu ve imamların ortalarda görünmediğini fark ettim. Camiler imamlara ait mekanlar değildir. Diyanet İşleri Başkanlığının Müfettişleri yok mu? Camilerimize neden iyi bakılmıyor, onlara kıymet verilmiyor? Mezarlıklara bile bekçi tayin edilirken, çinileri, halıları çalınan camilerimizin neden bekçileri yok. Bu bilgi notunda özellikle cami ismi vermek istemiyorum. Üzüm yerken, bağcı dövülmesin!.. Yetkililer bu duruma kulak versinler. Ülkemizin milli, manevi değerlerinin en güzel göstergesi camilerimize sahip çıksınlar. > Muhammed Sırrı Önür >> Türk gençliği geleceğini yurt dışında görüyor Bağımsız Eğitimciler Sendikası'nın eğitimci, araştırmacı ve akademisyenlerden oluşan ARGE Kurulunca, ortaöğretim, üniversite öğrencisi ve mezunlarından oluşan gruplarla yaptığı araştırma-çalışma sonuçlarına göre, gençlerimizin büyük bir çoğunluğu Türkiye'deki hayat standartlarını düşük buluyor ve geleceklerini yurt dışında görüyor. Türk gençleri tarafından en çok tercih edilen ülkelerin başında ise Avustralya, Kanada, Yeni Zelanda ve ABD geliyor. BM, OECD ve Dünya Bankası'nın verilerine göre, 18-40 yaş arasında Türkiye'den yurt dışına gerçekleşen beyin göçünün ülkeye maliyetinin milyar dolarla ifade edildiği söyleniyor. Beyin göçünün büyük bir bölümünü Türkiye'den yüksek öğrenim için yurt dışına giden ve eğitimden sonra bu ülkelerde kalan öğrenciler oluşturuyor. Yeni Zelanda, Avustralya, ABD ve AB ülkelerine vatandaşlık başvurusu kabul edilen on binlerce yüksek eğitim almış Türk genci bulunuyor. Yüksek öğrenim almış bir gencin Türkiye'ye yalnızca eğitim maliyetinin 39 ila 88 bin dolar arasında olduğu düşünülürse, gelişmiş ülkeler hazır eğitimli işgücünün üzerine konuyor. Öte yandan ABD, Almanya, İngiltere, Kanada, Belçika, Avustralya, Fransa ve Türk Cumhuriyetlerine giden Türk öğrencilerinin sayısı 100 bini geçmiş durumda. Yalnızca ABD'de 30 bin civarında öğrenci eğitim görmekte. Resmi verilere göre Türk öğrenciler yalnızca ABD'ye eğitim için bir yıllığına bir milyar dolara yakın bir para harcıyor. >> Hep taksi tutmak zorunda mıyız? Afyonkarahisar'ın Sinanpaşa ilçesine bağlı Kırka kasabasının yolcu taşıma hizmeti yıllardır bir türlü düzelmiyor. Sinanpaşa ve kasabaları seçmen çokluğu bakımından ilçeler arasında 3. sırada, ancak yıllardır hiç yatırım yapılamayan bir ilçe. İş sahası yok. En çok Denizli, İstanbul, İzmir gibi illere olmak üzere, devamlı göç var. Kırka'nın nüfusu 3000, 1991 yılında kasaba oldu. O yıl Türkiye'de 51 beldede seçim vardı. Birisi de Kırka idi. Kasabaya kimler gelmedi ki; zamanın bakanları, parti liderleri... Hemen o yıl 2 adet minibüs alındı. Kasabalı çok sevindi minibüs alımına, ancak bu sevinç çok kısa sürdü, Sinanpaşa Belediyesi ile birleşti. Bu birleşmeden sonra yolcu taşıma, hep sıkıntılı oldu hâlâ da olmaya devam ediyor. İstanbul'daki veya Denizli'deki bir aile Afyonkarahisar'a iniyor, Kırka'ya gidecek ama Sinanpaşa minibüsüne biniyor. Sinanpaşa'da yolcu indiriliyor. "Kırka'ya çıkar bizi" deyince de, "yasak, çıkaramayız" diyor. 3 kilometrelik yolu yaz-kış, gece-gündüz, ya yaya olarak çıkacaksın ya da 5 YTL'ye taksi tutacaksın veya kasabaya giden bir traktöre bineceksin... 2 adet belediye arabası ve şoförleri yatacak, devletten maaş alacak... Bu yolcu taşıma işini en iyi çeviren ve hizmet eden Şuhut ile Çay ilçelerinin yetkililerini tebrik etmek lazım, garajdan her 15 dakikada bir araba çıkarıyorlar. Bizim belediye de böyle bir hizmet sunamaz mı? Bu sıkıntımızın mutlaka giderilmesini istiyoruz. Bir haftada 3 defa taksi tutmak zorunda kaldım. 15 YTL ödedim. Vatandaş bu parayı vermeye mecbur mu? Olan var olmayan var... > İsmi mahfuz >> Meslek Yüksek Okulunu bitirenlerin lise mezunundan farkı yok mu? Biz, ülkemizdeki üniversitelerin, şu an faal 515 Meslek Yüksek Okulunu (MYO) bitirmiş 1 milyon 563 bin 441 mezun ve halen 2006 kayıtlarına göre, okuyan 441 bin 352 Meslek Yüksek Okulluyuz. Biz, memurun, işçinin, esnafın, emeklinin çocuklarıyız; ailelerimiz hariç 2 milyonu geçtik. Bu okulu bitirince lise mezunundan farkımız yok. İş hayatında lise mezunu amirimiz, askerde lise mezunu çavuşumuz... Biz, diplomasında üniversite yazan bu MYO'nu niye okuyoruz? Bir kanun tasarası hazırlandı Meslek Yüksek Okulluları için ve TBMM'ye sunuluyor. Lütfen bu defa bize de mankenler, futbolcular kadar değer verin...