Otoyol ve köprü ücretleri, insafla bağdaşamayacak kadar arttırıldı. İstanbul'un bir tarafından öbürüne arabayla gitmeye kalkışsanız, yol ve köprü parası olarak günde 12 milyon lira vermeniz gerekiyor. Beylikdüzü'nde oturan bir vatandaşın işyeri Kartal'da ise, gitmek için her gün bu parayı vermesi gerekecek. Aylık 360 milyon ediyor. Pazarlar çıkarılsa, 312 milyon eder. Bu paraya, ateş pahası olan penzin dahil değil, bunu da ilave edince varın siz düşünün... Bırakın maaşla çalışan birisini, bu yüke dayanabilecek kaç esnaf kaldı? Hal böyle olunca, herkes parasız yolu (E-5) kullanıyor. Bu yol da sabah-akşam tıkanıyor. İstanbul'da yaşayanlar, her gün saatlerce bu işkenceyi çekiyor. Gişelerin şehir dışına çıkarılacağı zaman zaman söylendi, ama buna pek niyyetlerinin olmadığı anlaşılıyor. Halkın rahat etmesi yetkililerin işine pek gelmiyor. Bunlar adeta hayatı zorlaştırmak, çekilmez hale getirmek için o görevlere geliyorlar. Belli ki halkın özel arabalarıyla işlerine gitmesini istemiyor, Türk insanını buna layık görmüyorlar. İnsafsızca yapılan bu tür zamlar ve uygulamalar bütçe açıklarını kapatmaya yetmez. Zaten bu engellemeler yüzünden herkes işini kaybetmek üzere. Sefalette eşitlik sağlanacak böylece. O zaman o mevkileri işgal edenler dHesabını kim verecek? Sağlık Eğitimi Genel Müdürü Sayın Bülent Ulutaş'ın dikkatine; Hakkari Sağlık Meslek Lisesi birinci sınıf öğrencisi N.K'nın velisiyim. Bu öğrenci, 2000-2001 öğretim yılında, baraj dersi Edebiyat'a takılınca, diğer bazı öğretmenler de bu doğrultuda kanaat belirtti, sınıfta kaldı. Okul yönetimine, bu çocukların hayatını bu şekilde karartmasına yetki verdiniz mi? Çocuklar, dışarıdan derse giren bir öğretmenin vicdanına nasıl terk edilir? Bu çocukların hayallerinin sönmesinin hesabını kim verecek? Zaten sancılı olan meslek liselerinde bu gibi durumlarda okul yönetimi neden yardımcı olmaktan çekiniyor? ¥ A. Kerim Kaya - HAKKARİe şimdiki saltanatı sürecekleri parayı bulamayacaklar... "Mazhar Osman Hastanesi" istiyoruz Kırıkkale'de bir park vardır ki; çay, kahve, meşrubat içilmez; simitçi, börekçi de gelmez... Sabah erkenden dolar, hep emekli... Günde 2-3 kişi kalpten rahmetli olur, kurtulur. Çoğu da bunalımda, ben de dahil... Hastane çok, sağlık ocağı çok, ama gidemiyoruz. Farkını, yüzdesini ödeyecek paramız yok. Sayın Yaşar Okuyan'dan ricamız, buraya bir "Mazhar Osman" hastanesi kursun... ¥ H.K. - KIRIKKALE Tarhanayı fuara kabul etmediler "Dünya mutfakları" çerçevesinde, Türkiye mutfağında reçetesi bin yıllık ve benim kültürüm olan "tarhanayı" tanıtmak için çağrıldığım İzmir Fuarı'ndan maalesef kovuldum. Benim kültürüm, benim yerli malım teşhir edilsin diyerek çağrıldığım fuardan Türkiye mutfağımdan beni kovdular. Neden Türkiye'nin Kemal Dervişlere "aman kurtar bizi" dediğinin kanıtı adeta.. ¥ Mustafa Yeldanlı - UŞAK Kanayan yara Güzelim ülkemin yıllar sonra parselleneceğini hiç düşünmezdim. Yıllar sonra farklı siyasi görüşteki kişilerin bir araya gelerek insanlarımı gittikçe bir darboğaza sürükleyeceklerini aklıma bile getirmezdim. Siyasi ve idari çarpıklıklar; şan, şöhret, mevki ve mal hırsı; yabancılara özenti 70 milyonluk koskoca ülkemizi çaresizliğe itti. Bunun için de kurtarıcı Amerika'dan getiriliyor... Türkiye'de bu kanayan yarayı saracak, masaya yumruğunu vuracak tek kişi bile yok mu? Ne yazık!.. ¥ Hasan Akgül