Bu kadar bürokrasi olur mu?

A -
A +

Sağlık Bakanı, büyük bir gayretle güzel şeyler yapıyor. Ama yılların köhnemiş çarklarını değiştirmek kolay olmuyor. Ambulans şoförü Ahmet Erçakır'ın anlattıkları okununca, "sevk için bunca bürokrasi olur mu, böyle şey olur mu?" dememek mümkün değil. "10.03.2004 tarihinde, 8 gündür Pamukkale Üniversitesi Hastanesi'nin Yoğun Bakım Servisi'nde yatmakta olan bir hastanın GATA Askeri Hastanesi'ne götürülmesi için işlemler yapıldı, hasta yoğun bakım ünitesinden alınarak ambulansa nakledildi. Yanımızdaki görevli sağlık personeli, sevk işlemlerinin yapılmadığını gördü, yetkililerden izahat istedi. Yetkililer de, sevk işlemlerinin Denizli Devlet Hastanesi Plastik Cerrahi Servisi'nden yapılacağını söylediler. Devlet Hastanesine gittik, hastane yetkilileri hastanın Ankara'ya gitmesine gerek olmadığı, orada yoğun bakımda kalması gerektiğini söylediler; ama ne hikmetse bizi tekrar Üniversite Hastanesine gönderdiler. Üniversite Hastanesi yetkilileri, kendileriyle bir işimizin olmadığını, hastane yetkilileriyle telefonla görüştüklerini belirterek tekrar Devlet Hastanesi'ne gitmemizi istediler... Bu işlem, saat 10.30'dan akşam 18'e kadar, tam 4 defa tekrarlandı. Sonunda isyan ettim, hasta da, sedye de sizin olsun; ben bu hastayı ambulansta ne yapayım diyerek çıkıştım. Sonunda sevkimiz İzmir Atatürk Araştırma Hastanesi'ne yapılınca derin bir oh çekerek yola çıktık, hastamızı ilgili servise ulaştırmanın mutluluğunu yaşadık." Ahmet Erçakır, haklı olarak, yoğun bakımda bulunması gereken bir hasta sevk bahanesiyle 10 saat ambulansta bekletilir mi, en kısa zamanda ilgili yere götürülmesi gerekmez mi, diye yetkililere soruyor... Hasta bu esnada ölseydi, sorumluluk kimin olacaktı? Psikolojim bozuldu, 78 kilodan 42 kiloya düştüm Başbakan Yardımcısı Sayın Abdüllatif Şener'in dikkatine; Bu yazıyı hastanenin psikoloji servisinde, tedavim esnasında yazıyorum. Aşırı sıkıntıdan depresyon geçiriyorum. İmar Bankası'yla, banka kapatılmadan 3 ay önce, devletimin en güvendiğim; ancak bankanın da yetkili olduğunu zannettiğim "Hazine Bonosu" satın alarak tanıştım. 3 ay sonrasında ise, ödeme sıkıntısından dolayı, paramı geri alma zorluğundan, üzerine ilave yaparak mevduat hesabı açtırdım. Sonra da bankaya el kondu. Şu anda elimde mevduat cüzdanıyla, paramı alamayarak, elim-kolum bağlı, hastane köşelerinde dolaşıyorum. Sebebi, önceden bono alıp; sonradan mevduata dönmüş olmam olarak gösteriliyor. Kapatılma sonrasında yaptığınız açıklamada, Hazine Bonosu dahil, mevduatın güvenceniz altında olduğunu söylediniz. Bir ay bir gün önce para alanla 29 gün önce bonodan mevduata dönen vatandaşın arasındaki fark ne? Elimizdeki son durum belgesi olan mevduat cüzdanının hükmü yok mu? Topu topu 3 ay oldu İmar Bankası ile tanışalı. Devleti biz mi hortumladık? Televizyonda Hazine Bonosu ile ilgili yapılan reklamlar denetimsiz miydi? Devlete güvenmenin bedeli bu mu? Sayın Bakanım, varım yokum hepsi mevduat hesabımda. 78 kilo iken, şu an 42 kiloya düştüm. Tüm kapılar yüzümüze kapalı. Ne olur bize yardımcı olun. Belki hata yaptık, yasaları takip edemedik. Ama devletimizin büyüklüğüne güvendik. Lütfen bize yardım edin. Hukuki muhatabımız hangi merci, lütfen bildirin, bir yol gösterin... Çaresiz İmarzede

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.