Bu kadar da olmaz ki...

A -
A +

30 Eylül tarihli köşenizde, aynı teşkilatta çalıştığım bir arkadaşın yazısını üzülerek okudum. Ben de o arkadaşın kazanmış olduğu ve her zaman övündüğüm Gevher Nesibe Sağlık Eğitim Enstitüsü mezunuyum. Şu anda da Ankara Numune Hastanesi'nde Tıbbi Teknolog olarak çalışmaktayım. Okul 1961 yılında 555 sayılı kanunla açılmıştır. Şu an Osmaniye, Kayseri, Ankara ve Kırıkkale'de açılan okulla birlikte 4 (dört) tanedir. Okulda okuyan öğrenci arkadaşlar hem 555 sayılı kanunun, hem de 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun yükümlülüklerini yerine getirmekle mükelleftir. Bu ne demektir? Bunun manası, öğrenci hem 555 sayılı kanunun öğrencilere tanımış olduğu hukuki ve sosyal haklardan (mesela devamsızlık hakkı, ders olmadığı gün ya da saatte okula gitmeme) yararlanmakta; hem de 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun tanımış olduğu hukuki ve sosyal haklardan yararlanmaktadırlar. Bu haklar, devlet memurunun tedavi, kademe ilerleme, derece, terfi kısaca bir memurun sahip olduğu tüm özlük haklara sahiptir. En önemlisi, yazıyı yazan arkadaşın yazma nedenini oluşturan para konusu. Dünyada ve Türkiye'de eşi benzeri olmayan ve şu yeryüzünde tek olan bir sistemle o arkadaş okuduğu için, evet sadece ama sadece o size şikayet ettiği okulda okuduğu için devletten normal bir devlet memuru gibi maaş almaya, özlük haklarını kullanmaya devam edecektir. Üniversitelerde okuyan nice Sağlık Bakanlığı'na bağlı kurumlarda çalışan devlet memuru arkadaş, gündüz okuluna devam edebilmek için geceleri nöbet tutmak zorundadırlar. Bir size yazan arkadaşın konumunu, bir de diğer okumak için çabalayan arkadaşların konumunu gözünüzün önüne getirin. Takdir sizin... Daha bitmedi; o arkadaş masraf dökümünü yapmış. Fakat eksik ve abartılı rakamlar yazmış. Şöyle ki; Ankara Numune Hastanesi'ndeki Sağlık Kurulu Raporunun maliyeti 27.500.000 ila 49.750.000 TL arasındadır. (150.000.000 TL değil). Ayrıca, Devlet Memuru olduğu için, o kişinin şu an oturduğu ilden Ankara'ya tayini çıkacaktır. Bu da demektir ki, kilometreye göre değişmekte olmasına rağmen, 80 km olan bir yerden nakil için bile 300.000.000.TL ödeyen devlet o şahsa da yol harcı ödeyecektir. Bitmedi: Gevher Nesibe Sağlık Eğitim Enstitüsü Yaşatma Derneği'ne yatırılması istenen 150.000.000 TL'lik meblağ, Yönetim Kurulunca belirlenir ve dönemin Sağlık Bakanı'nın onayı ile tahsil edilir. Ayrıca bilgi mahiyetinde söylemek istiyorum ki, Osmaniye Sağlık Eğitim Enstitüsü 500.000.000 TL, Kayseri SEE 250.000.000 TL talep etmektedir. Hani beterin beteri var. O yazıyı yazan arkadaşa şunları da sormak isterdim: 1) 270.000.000.000 (İkiyüzyetmiş milyar)'ı nasıl hesaplamış. Çünkü benim hesaplarıma göre 150.000.000x200=30.000.000.000 (otuz milyar) ediyor. Hoş, kayıt yaptırmaya hak kazanan öğrenci sayısı 80. 2) Beğenmediği şikayet ettiği okula girebilmek için kaç Milletvekili ile temasa geçmiş?!. Saygın bir eğitim kurumu ile ilgili verilen yanlış bilgilerden duyduğum üzüntüden dolayı bunları yazdım... > İsmi Mahfuz Temiz siyaset adına... Türkiye her şeyden önce "üretim" kavramını konuşmalıdır. Kim üretecek, ne üretecek, nasıl üretecek?.. Üretim yapmadan, işsizliği, enflasyonu, eğitimsizliği ve diğer sıkıntıları aşamayacağımız gibi, bu sıkıntıları konuşamayız bile. Açıklanan AB Raporu, "politika pazarında umut tacirliği yapan tüccarların" ayıbını yüzlerine vurdu. Avrupa Birliği'nin yolu üretimden, ihracattan, turizmden geçer... Hepimizin geleceği için olmazsa olmaz şart olan üretimi yapabilmemiz için gerekli olan "derinlik kazanmış ve tabana yayılmış" sermaye birikimini ancak ortaklık hukuku ile tesis edebiliriz. İki müteşebbisimizin bir araya gelerek lokanta dahi işletemediği (ortaklık yapamadığı) bugün, "ortaklık hukuku"nu gerek kültür boyutuyla, gerekse mevzuat boyutuyla siyasette tartışmamız lazım. Ortaklık hukukunun hayata geçirilebilmesi marifetiyle sermaye birikimi oluşturarak, üretim yapılabilmesi için gerek ve yeter şart, güvenilir bir devlet yapısıdır. Bu toprakların öz gücünden doğmuş nice şirketleri, vatan evlatlarını elinin tersiyle iten, başka çaresi kalmadığı için de IMF'ye teslim olan siyasi yapılarla Türkiye bir yere varamaz. Güvenilir devlet yapısına kavuşabilmemiz için halkımız "adam gibi adamları" Meclis'e göndermek zorunda. Bir milletvekili adayı olarak hassasiyet gösterdiğim önemli bir husus şudur; hiçbir vatandaşımız, vereceği oyun karşılığı olarak basit menfaatlerin peşine düşmesin. Siyaseti al-ver ilişkisinden kurtarmamız gerekir. Halkımız şunun farkına varmalı ki; bazı menfaat ilişkileri ile seçilen milletvekili, "ben zaten milletvekili olmanın diyetini seçilirken ödedim, bundan sonra halka yapacak bir şeyim yok" diye düşünebilir. Bu anlayış yüzünden gerektiği gibi hesap da sorulmuyor... Unutulmasın ki; 120 gün ödenmiş sosyal güvenlik primi olmadığı için çocuğunu tedavi ettiremeyen ana-babaların, tedavi olamayan, sakat kalan, ölen çocukların, çocuğuna süt alamadı diye ölüme giden ebeveynlerin, geçim sıkıntısı yüzünden dağılan yuvaların vebali hepimizin üzerinedir. > Murat Kuş (Yurt Partisi Bitlis 1. Sıra Milletvekili adayı) Kısa kısa Türkiyede değişim artık topla tüfekle değil, kalemle olacaktır. İnsanların derdi sadece seçim zamanları sorulmamalıdır. Evrensel düşünmeliyiz ve olumlu fikirleri desteklemeliyiz. Şairler, yazarlar milletin sesidir, onlara sahip çıkmalıyız... Selçuk Halil Nacar

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.