Ülkemiz, 1929 yılındaki ekonomik krizden sonra en büyük sıkıntı içinde bulunmaktadır. Makro dengeler tamamen bozulmuş; güven, istikrar ve huzur ortamı kaybolmuştur. Her kesim ve kişinin gelecek hakkındaki kaygıları mevcuttur. Ülkenin bu hale gelmesinde, popülist politikalar takip eden siyasi kadrolar ve bürokratların payı oldukça büyüktür. İnsanlarımızın ekonomik güvenceleri olmadığı gibi, hayatları bile düşündürücü bir şekilde riske edilmiştir. Yeraltı dünyasının yargısız infazları, küçük kız çocuklarının iğfal edilerek öldürülmeleri, aile cinnetleri vs. gibi hadiseler bunun kesin kanıtlarıdır. Kronikleşmiş sorunlarımızı palyatif değil, radikal yaklaşımlarla çözebileceğimiz artık gün ışığına çıkmıştır. İstikbalimizin aydın olabilmesi için, acilen reform niteliğinde şu konulara el atmamız gerekir: 1) Milli ve manevi değerlere ağırlık veren bir eğitim programına acilen gidilmelidir. (Ahlak dejenerasyonu önemli boyutlara ulaşmıştır.) 2) Ciddi ve uygulanabilir bir vergi reformuna ihtiyaç vardır. Akademik kariyeri olan gizli ve açık işsizlerin belli bir eğitim sürecinden geçirildikten sonra, vergi kadrolarına alınmaları, bu sayede teşkilatın güçlendirilmesi gerekir. Vergi yükünün azaltılması, tabana yayılması ve kayıtdışı ekonominin kayıt içine çekilmesi için sert tedbirlerin alınması gerekmektedir. Kayıtsız hiçbir işlem olmamalıdır. İşyeri kurulduğu zaman vergiler gelir durumuna mütenasip, sıkıntı oluşturmadan ve ürkütülmeden tahsil edilmelidir. Peşin vergi kaldırılmalıdır. 3) Muallakta bulunan gecekondu imar yasasına ciddi bir şekil verilerek, insan sağlığını tehdit eden gayrimenkullerin yıkılması; diğerlerine ise tapu belgelerinin son defa temini ile çok büyük bir kaynak oluşturulabilmelidir. 4) Hazine arazilerinin parsellenerek satılması; devletin büyük bir kaynağı elde etmesi sağlanmalıdır. 5) Sulamaya elverişli bahçe (sebze ve meyvecilik) niteliğinde olup, orman hudutları içine alınmış arazilerin eski maliklerine iade edilmesi veya satılması işlemi yapılmalıdır. 6) Büyük kentlerde mal ve hizmet üretecek yatırımlara ruhsat verilmemeli; bu yatırımların Anadoluya yayılması teşvik edilmelidir. 7) Büyük şehirlerde, hiç zaman kaybetmeden toplu taşımaya ağırlık verilmelidir. 8) Adalet, Emniyet ve Silahlı Kuvvetler dışındaki tüm kurum ve kuruluşların özerk veya özelleştirilmeleri yoluna gidilmelidir. 9) Tüm cari kanunların revize edilerek değiştirilmesi; adaletin kısa zamanda tecellisi için mahkeme kararlarının kısa ve münasip bir zaman dilimi içerisinde alınması gerekir. Yukarıda belirttiğim ve hatta yeni ilaveler de yapılabilecek konulara, aynı çerçeve içerisinde yaklaşım sağlanması için yepyeni, mazisi temiz ve icraatçı bir ekibin varlığına ihtiyaç vardır. * Necdet Akman - İSTANBUL SSK emeklilerine "refah payı" yok mu? Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'na; Bizler "TÜFE"ye bağlı SSK emeklileriyiz. Malum, bizi enflasyon artışı kadar zamla "TÜFE"ye bağladınız. İyi, kabul ettik, kanun gereği bunu yapıyorsunuz; ama bir de kanunun öbür yüzü var. Memur emeklisine enflasyon oranına ilaveten 2 puan "refah payı" veriyorsunuz da bize bunu neden vermiyorsunuz? Bizim hesapladığımıza göre işçi emeklileri olarak, 2000 ve 2001 yıllarından 4'er puanlık alacağımız var. Bu durumu incelemenizi, bize de refah payı vererek mağduriyetimizi gidermenizi bekliyoruz. * Mehmet Gümüş Biz üvey evlat mıyız? Sayın Hüsamettin Özkan'ın dikkatine; Üniversite mezunu, 2/3 derece ve kademedeki bir din görevlisinin aldığı maaş 218 milyon, aynı durumdaki bir öğretmenin aldığı maaş ise 360 milyon lira olmaktadır. Arada 150 milyonluk bir farkın bulunması adaletsizlik değil midir? Sayın Bakanımız'dan, bu durumları dikkate alarak, aşağıdaki isteklerimiz doğrultusunda çalışma yapmasını bekliyoruz: 1- Din görevlilerinin maaşları, diğer kurumlarda çalışanlarınkinin çok altına düşmüştür. Bu fark, alınan tazminattan kaynaklanmaktadır. 2- Din görevlileri, eğitim camiası ile aynı tutulmalıdır. 3- Din görevlilerine, daha faydalı olabilecekleri ek iş imkanları tanınmalıdır. 4- Din görevlilerinin sıkıntıları ile ilgili bir sempozyum tertip edilmelidir. 5- Din görevlilerine, hastane, çocuk yuvası, ilköğretim okulları gibi kurumlarda görevler verilmelidir. * İsmi mahfuz - ZONGULDAK İşte adalet! Cumhurbaşkanı : 900 000 000 TL. Kamu işçisi : 900 000 000 TL. Devlet Memuru : 250 000 000 TL. Sayın Kemal Derviş, memleketimizde yapılacak ilk iş, yukarıdaki tabloda gösterilen çarpıklığın giderilmesidir. Bunun için; "eşit işe eşit ücret" ilkesinden hareketle, kamuda çalışan herkes aynı kanuna tabi olsun. Kimseye farklı olarak, ek bir ödeme yapılmasın. 25 yılını dolduran işçi ile memurlar da hemen emekli edilsin. Sosyal tesisler de ilk fırsatta satılsın... * Ahmet Tanrıverdi - SAMSUN Kablo TV neden yok? Türk Telekom yetkililerine; Ben, Kağıthane'deki Birleşim Siteleri'nde oturmaktayım. Burada 35-40 adet blok apartman mevcuttur, yani kalabalık bir vatandaş topluluğu oturmaktadır. Böyle kalabalık bir yerleşim yerinde, kablo TV tesisatının neden bulunmadığını merak ediyorum... * Ali Bülbül - İSTANBUL Kalkınmanın yolu eğitimden geçer Ben 18 yaşında, hayata dolu dolu bakan, geleceğe dair büyük umutlar taşıyan bu memleketin bir genciyim. Ama günümüz öyle bir hal aldı ki, artık ne kendim, ne de başkaları için neredeyse olumlu düşünemez oldum. Yaşamakta olduğumuz bu büyük ekonomik kriz yüzünden, herkes zaruri ihtiyaçlarını bile kısmak zorunda kaldı. Problemlerin çokluğundan, ben bile karmaşık duygular içerisindeyim. Ama bana göre en büyük problemimiz, şu anda şuursuz bir şekilde yetişen gençlik. Eğer Türkiye'nin kalkınması, gelişmiş ülkelerin seviyesine gelmesi isteniyorsa, bu kesinlikle eğitimden geçer. Eğitim sistemimiz yeni baştan ele alınıp, kaliteli bir hale getirilmeli. Bilinçli bir toplum, kalkınmış bir ülke istiyorsak, bunun başka bir yolunun olmadığı kanaatindeyim... * Eyüphan Başkan - K. MARAŞ