15.08.2002 tarihinde bültenlerde şöyle bir haber okundu: "Her türlü meslek liselerinden genel liselere geçiş serbest bırakıldı:" Haber güzeldi. Ama ben çok şaşırdım. Çünkü; yüzlerce meslek lisesi idarecisini mağdur eden, 19.10.1998 tarih ve 106 sayılı "meslek liselerinden genel liselere geçişi yasaklayan" genelge, Danıştay 8. Dairesi tarafından 22.03.2001 tarih ve 2001/1134 sayılı karar ile iptal edilmiş; bu karar İdari Dava Daireleri Genel Kurulu tarafından 12.10.2001 tarih ve 2001/668 sayılı karar ile onanmış ve kesinleşmiştir. Ama kamuoyuna duyurulması yaklaşık 1 sene sonra ve ne tesadüf ki, Metin Bostancıoğlu'nun gidişinden sonra olmuştur. Neden vaktiyle duyurulmadı? Çünkü; zamanında "nakil yasağı" gibi Anayasa'ya ve hukuka aykırı genelge ısrarla uygulanmıştı. "-ki, meslek liselerinden genel liselere geçen öğrenciler, geldikleri meslek liselerine geri döndürülmeye kalkışılmış, ancak öğrenciler Danıştay'a başvurunca, işlemin hukuka aykırılığı sebebiyle davalarını kazanarak genel liselerde okuma hakkını elde etmişlerdi. Bu durumda Metin Bostancıoğlu bir defaya mahsus, bu öğrencilere af genelgesi yayınlamıştı (!)" Gelelim işin diğer boyutuna... İdareci olduğum meslek lisesinde bir öğrencim "ailevi nedenlerle" tasdiknamesini alıyor ve bir liseye kaydını yaptırıyor. Kabul edilen lisenin idarecileri de ne hikmetse hiçbir işlem görmediler. Bizden de gittiği okul tarafından dosyası isteniyor. Okul müdürüm, göndermemi söyleyerek, bana dosya isteme yazısını sevk ediyor. Resmi yazı ile istendiği ve okul müdürü onayladığı için ben de dosyayı gönderiyorum. Kısa bir süre sonra müfettişler geldi, iki dakikalık soruşturma yaparak, başka bir okula tayinimi öneren raporu verdiler. Bu rapor İl Teftiş Kurulu'nca onaylandı. Savunmam alınmadan işleme kondu... İdari mahkemeye açtığım dava lehime sonuçlandı, sağlık ve ailevi nedenlerle birçok zorluklar çektim, ama yine bazı usulsüzlükler yapılarak benim sürgünümde ısrar edildi. Ben de bu zorluklara daha fazla dayanamayarak görevimi bırakmak zorunda kaldım. Şimdi, yanlışları ısrarla sürdüren, insanları kıdemine, başarısına, siciline bakmadan bir kalemde yerinden edip; meslek haysiyetleri ile oynayanlara sesleniyorum; bu yaptıklarınız vicdanınıza sığıyor mu? Eğer bu olay suç sayılsa bile, birinci derecede sorumlu olması gereken okul müdürlerine dokunmayıp, biz yardımcıları sürerek, istikbalimizle oynamanız hak, hukuk, adalet ve vicdanla bağdaşır mı? Uğradığım maddi zararı bir kenara bırakın, yıllardır çektiğim, hem de zerresini haketmediğim üzüntü ve mağduriyetimi nasıl telafi edebilirsiniz? Yanlışlarınızı Meclis akladı, ama ben affetmem, bedel istiyorum!.. > İsmi mahfuz - ANKARA Yeni Bakanımız ümit verdi Adalet Bakanı Sayın Aysel Çelikel'in dikkatine; Adalet Bakanımız'ın, mahkumlara ve onların yakınlarına cezaevlerinde yapılan kötü muamelelerle ilgilenmesi ve bunların düzeltilmesi için kararlı olması bizleri çok sevindirdi. Bu zamana kadar; Nüfus İl Müdürlüğü'nden yakın akraba bildirim formu almamıza rağmen, görevli gardiyanların keyfi uygulamaları nedeniyle, her seferinde savcılıktan aldığımız özel izinlerle yakınlarımızı ziyaret ediyorduk. Soyisim bahanesiyle istediğini alma, istemediğini almama; üst araması yapılırken sarfedilen kaba sözler ve yırtılan kıyafetler, sergilenen olumsuz davranışlar... Bu olumsuzlukların farkında olan yeni Bakanımız'ın bu olumsuzlukları kalıcı olarak gidereceğine inanıyoruz. Gardiyanların 17-18 sene bir yerde görev yapmalarını da anlayamadığımı belirtmeliyim. > Ekrem Culfa - K. MARAŞ Bir de bunu deneyin! Maliye Bakanlığı'na; Neden işi zor tarafından tutuyorsunuz? Elim yazmaya, dilim söylemeye varmıyor. Bugüne kadar takip ettiğiniz yolla tahsilat yapamayacağınız belli idi, şimdi taktik değiştirdiğinizi söylüyorsunuz. Yine netice alamayacaksınız. Birkaç kişinin canını yakmaktan başka işe yaramayacak; korkudan bir avuç insan gelecek, hepsi o kadar. Binlerce, milyonlarca insanla uğraşmaya lüzum yok. Kendinize iş arıyorsanız ona bir diyeceğim yok. Anladığım kadarıyla sizler için zamanın değeri yok; zira tuzlarınız kuru... Devamlı basit çareler öneriyoruz, dinlemiyorsunuz. Yapacağınız çok basit. Af işini âdet haline getirmiş olanlar çok az ve belli şahıslardır. Elinizi şöyle bir savursanız, hepsi önünüze dökülür. Sonra da gidin üzerlerine. Yeni çıkaracağınız kolaylıklardan istifade edemeyeceklerini tebliğ edin, işlerini kısa zamanda bitirin. Millet de yaptıklarınızı takdir etsin... Faiz gelir değildir; bırakın "ana para bu kadar, faiz şu kadar" demeyi, yedi düveli kendinize güldürmeyin. Gelelim esas çoğunluğa; bunlar vergilerini ödemeyenler değil, sayenizde ödeyemez hale getirilenlerdir. Şu anda himmetinizi bekliyorlar. "Faiz koymayın" demiyorlar, koyduğunuz tefeci faizini kaldırın, makul bir faiz koyun, ödeme kolaylığında akıllıca bir yol takip edin. Belirli bir tarih koyun. "Ay, gün, hafta demeden; eline ne geçerse getir alıyoruz, yalnız ödemeden kazmayın" deyin. Verilen tarih sonuna kadar bitirme mücadelesi verin, hepsi bu kadar. İnanın bir hafta içinde şahane bir netice alacaksınız. Küçük bir operasyonla "vergi affı avcılarını" sizler avladınız. Geriye kalan, milyonları bulan mağdurları da daha fazla üzmeyin, ezmeyin. Daha fazla bekletmeden yapın bu işlemi. Beyler, eğer istediğinizi size vermezse, sırtınızda yumurta küfesi yok ya, "olmuyor" der, "eski hamam, eski tas"a dönüverirsiniz. Bir hafta, bilemedin on gün kaybedersiniz... > Rıza Birik - BANDIRMA