Bu yangını bir an önce söndürün!

A -
A +

Son zamanlarda her gelen mektup bir öncekini aratır oldu. Vatandaşın sıkıntısı son krizle birlikte iyice arttı, feryatlar dinmiyor. Herkesin tek isteği var; bu yangının bir an önce söndürülmesi. Vaatlere, kuru laflara kimsenin tahammülü kalmadı. Saniye bile geçirmeden bu felakete müdahale edilmesi isteniyor. Kimsenin daha fazla dayanacak takati kalmadı çünkü... İsminin yazılmasını istemeyen okuyucumuz, feryat edercesine "bu devlet ne zaman sesimizi duyacak, yeter artık!" diye haykırıyor: "Biz asgari ücretle çalışan bir aileyiz. Allah aşkına, size yalvarıyoruz, yetkili mercilere sesimizi duyurun. Millete kemerleri sıkın diyorlar. Kemerde yer kalmadı. Kendileri dolgun maaş alırken, bizler asgari ücrete talim ediyoruz. Onlar geçinemiyorlar, biz nasıl geçinelim? Tüpgazı 7.200.000 TL'ye aldım, iki gün sonra 8.200.000 olmuş. Elektriğe yine %10 zam geldi. Ekmek zamlandı. Benzine, çaya, şekere... kısaca her gün her şeye zam gelmesinden yıldık artık... Yetkililere soruyorum Allah aşkına ne oluyor, bana yardımcı olun! Ben bir bayanım. Çocuğumdan ayrı kalıyorum, çalışabilmek için. Haftada 2 gün çocuğumu görebiliyorum. Aldığım para belli, maaşı bugün alıyorum, akşama birşey kalmıyor. Bıktım, yıldım, yani millet kendini öldürsün mü? Zam yapıp fakir fukaradan bu açığı kapatmaya çalışmasınlar. Devleti sömürenlerden, rüşvetçilerden, dolandırıcılardan alsınlar. Şu anda 500 milyon almayan fakir sınıfına bile giremiyor. Peki bizim halimiz ne olacak? Cevap istiyorum, yetkililer biraz halkın içine girsinler ve acı gerçeği görsünler..." Maaşlar yetmez oldu Nazilli'den yazan Mehmet Yol da emekli maaşıyla geçinmek zorunda bırakılanların çilesini anlatmış: "Anlatmak istediğim konu şu: Ben TEAŞ'dan Mart 1995 senesinde -o günkü kanuna göre- 25 seneyi doldurduğumdan resen emekli oldum. Aldığım maaş'ın 3/1 oranında emekli maaşı bağlandı. Şu anda aldığım maaş çalışanın 5/1'ine düştü. O yetmiyormuş gibi yanlış ekonomi politikası nedeniyle %50 maaşlar kayboldu. Bu da yetmiyormuş gibi gelen zamlarla %15 artı bir kaybımız daha oldu. Şu anda elektrik, telefon, su parası da 40 milyon dolayında. Çık dışarıya alış-veriş yap. Neyle, ne alacaksın? Karnımızı zor doyuracağız. İş yok ki çalışalım. Oğlan boşta, ben de öye. Bu ev nasıl dönecek? Bu ev nasıl dönecek? Sıkalım sıkalım diyorlar da, neyi sıkalım? Birileri harıl harıl götürürken, birileri yok oluyor. Birisi bir gevrek için 15 yıl yiyor; ötekisi katrilyonları götürüyor, az bir ceza veya af!.. Eski işime aynı şartlarda geri dönmemi sağlamak için yardımcı olsunlar; ya da maaşlarımıza, günün şartlarına uygun 4 kişilik bir ailenin geçinebileceği kadar zam yapsınlar. -Daha kolay bir şey var: Kendileri 1 ayda nasıl geçiniyorlarsa bize de öyle maaş versinler. -Daha da başka çözüm: Kendi aylıklarından -sayın Hükümet üyeleri, parlamenterler bizlere, ekonomi düzelene kadar yardım etsinler. - Daha birçok çözüm bulunabilir. Birileri ekonominin bütün ağır şartlarını karşılayacak, birileri dolarlar marklar savuracak. olmaz öyle şey...! Bunları birileri görmüyor mu?" Fiyat söylemeye utanır olduk Antalya'dan yazan Bahattin Yavuz da değişen fiyatlar yüzünden müşterilere karşı mahcup olduklarını, kimsenin yüzüne bakamadıklarını belirtiyor: "Bir markette çalışmaktayım. Hükümet memura %40, işçiye %20 zam verme konusunu düşüne dursun, ticaret piyasası şimdiden patladı. Dolara endeksli bu piyasa, zamları %20-%40 arası uyguladı. Ama hâlâ Hükümet kendi çalışanlarına zam yapmayı geciktiriyor, ne yapmak istiyorlar? Biz insanlara ürün satmaya çalışırken fiyat söylemeye utanır olduk. Yeter, biraz da çalışanların hakkı verilsin, hem biz, hem de Türkiye rahatlasın..." Şiran esnafının feryadı Diğer il ve ilçelerdeki esnaf gibi, Gümüşhane'nin ilçesi Şiran'ın esnafı da çığlığını yükseltmeye başladı: "Günümüz şartlarında 4 kişilik bir ailenin mutfak masrafının neredeyse yarım milyarın üzerine çıktığı açıklandığı halde, emekli olan bir Bağ-Kur'luya 75 milyon maaşı çok gören yetkililer; primini bir ay ödeyemeyenleri icra ve hatta hapisle tehdit edebilmektedirler. Bir Bağ-Kur'lu bugün 8. basamak primi olan 43 milyon lirayı her ay zorunlu olarak yatırmaktadır. Küçük esnafın sözde kredi diye nitelendirilen paraya %110 faiz ödediği, acaba Bağ-Kur yetkilileri veya Devlet büyüklerinden herhangi birinin aklına gelmedi mi? Bir kişi aynı faizle bir yıllık Bağ-Kur primini 15 yıl boyunca bankaya yatırırsa, bu para kaç trilyon eder? 25 yılda ise muazzam bir para ettiğini hiç hesapladılar mı? Bir kişiden 15 veya 25 yıl boyunca sömürürcesine bu primi alıp, sonra da 75 milyon maaş vermektense; bu kişinin bir yıllık primini 15 yıl sonra içerisinden sağlık masraflarını çıkararak toplu olarak vermeyi deneseler daha iyi olmaz mı? Esnaf olarak derdimiz bundan ibaret değil tabii ki. Evine götüreceği ekmeğin parasını dahi kazanamadan dükkanının kapısına kilit vuran esnafın vergisini, özellikle son çıkarılan Hayat Standardı adı altındaki vergiyi nasıl ödeyeceğini bir an olsun düşünen oldu mu acaba?"

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.