Ben, tarıma gönül vermiş bir çiftçiyim. 8 yaşımda tarımla tanıştım, 60 yıldır bu işi yapıyorum. 26 yaşımdan sonra tarım üzerine denemelere, araştırmalara başladım. 31 marka tescili yaptırdım. Küçük çiftçiyim, patentin vergisi gücümü aşınca, patentleri alamadım. Bildiklerimi, birikimlerimi insanlarla paylaşmak, tarımımızın gelişmesi için elimden geleni yapmak bana mutluluk veriyor; bu doğrultuda çaba gösteriyorum. Bilinçsizce yapılan tarımımızın içinde bulunduğu duruma üzülüyorum. Türkiye gibi 3-4 ülkeyi beslemeye yetecek toprağımız olduğu halde; bazı tarım ürünlerini dışarıdan almak zorunda kalmış olmamızı hazmedemiyorum. Bir köylü, kuru tarım yapıyorsa, 25-30 dönüm toprakla geçimini sağlayamaz. Bir çiftçinin yan geliri olmalı. Hayvancılığı ihmal etmemeliyiz. Hayvancılık, bir çiftçi için altın bilezik gibidir. Tarım hayvansız olmaz, hayvancılık da tarımsız olmaz; bir köylü ikisini birlikte yapmalı. Yılın çoğu günlerinde yan gelip yatmakla çiftçilik de olmaz geçim de. Hazıra dağ dayanmaz. Türkiye'de tarım hiçbir zaman bitmez, batmaz. İşi bilinçli yapanlar zarar etmez, bilinçsizce yapanlar ise batmaya mahkumdur. Bu zengin vatan topraklarında meslektaşlarım neden zayıf düşmüştür; durup bir düşünsünler. Çiftçilikte de diğer meslekler gibi, küçük yaşlardan itibaren yapılarak öğrenilirse başarılı olunur. Devamlı yeni gelişmeleri, bilgileri öğrenmeli, kendini geliştirmelidir. Çiftçinin toprağı çok ise sırayla kanola, buğday, arpa ve ayçiçeği ekilebilir. Bu 4 çeşit mahsul sırayla ekilirse, ayçiçekleri verem otundan kurtarılabilir. Senelerdir bir sene ayçiçeği, bir sene buğday ekiliyor; toprak bu iki mahsule doymuş, bıkmıştır. İnsanlar bile devamlı iki çeşit yemek yerse bıkar. Benim yöremde bu sene buğday ve kanolada verim az oldu, neden? Kanola, buğday çiçekte iken havalar soğuk ve rüzgârlı geçti, verim düşüklüğü bundan oldu. Benim yöremde Eylül'ün 15'inde buğday, arpa, kanola ekilmemeli; Ekim'in 10'undan sonra ekilmeli. İnsanlar bildiklerini uygulamalı. Bilinçli çiftçiler de ödüllendirilmeli, teşvik edilmelidir. Çiftçi öğrenmeli, öğrendiklerini uygulamalı ve çalışkan olmalıdır. Tek ürüne bağlı kalmamalı; sebze, meyve ve hayvancılığı ihmal etmemelidir. Mehmet Keskin-SİLİVRİ Emekli böyle mi kalmalı? Valilik ve Kaymakamlık yetmedi, Belediyeler de emeklilere yönelik yardımları geri çekti. Yıllarca çalışıp, ileride rahat eder, çoluk çocuğumla huzur içinde yaşarım diye düşünen emekliler hayal kırıklığından kurtulamıyor. Aldıkları emekli maaşı, oturduğu evin kira bedelini zor karşılayan birçok emekli çeşitli işlerde çalışmaya başlıyor; kimi tuvalet bekçiliği, kimi çorap satıcılığı, kimi inşaatlarda gece bekçiliği, kimi simit satarak ve kimi de kahvehanelerde garsonluk yaparak geçimini sağlamaya çalışıyor. Valilik, Kaymakamlık veya Belediyelerden gerekli kömür, gıda, giyim ve az da olsa para yardımı yapınca bir nebze olsun rahatlıyor, şükrediyorlardı. Ama sonunda "emeklisin, dur bakalım, sen bir daha yardım alamazsın" dediler... Emekliye yapılan yardımı kesen yetkili mercilere soruyorum; siz normal bir emekli maaşıyla geçinebilir misiniz? Bu maaşın tamamı bile oturduğunuz evin kirasını karşılar mı? Tamamına yakını kiraya gidince, emekli vatandaş nasıl geçinsin? Uykuları kaçmış, ayakta zor duran emeklilere, "gidin, başınızın çaresine bakın" derseniz, sizi; onca emeklinin bedduası, ahı tutmaz mı? Bu haksız kararın bir örneğini Pendik'te yaşadık. Ahmet Bahar yüzde 95 özürlü rapora sahip bir emekli. Eşi 4 çocuğuyla evi terk ediyor ve resmen ayrılıyor, bir başka kişiyle evleniyor, velayeti üzerine alınca 4 çocuk için nafaka kesintisi oluyor. Ahmet Bahar'ın maaşından geri kalan para, evinin elektrik ve su giderlerini karşılıyordu. Geri gelen iki çocuğu okuyordu, evinde ne gıda, ne yatacak yatakları, ne de giyimleri vardı. Durum Pendik Sosyal Hizmetler Müdürlüğü'ne itikal etti; eve memurlar geldi, 20 gün oldu ses seda yok. Gerekçe de ilginç; "emeklisin" dendi Ahmet Beye. Kader Bahar 13 yaşında gururlu bir çocuktu, bu ilgisizlik yüzünden günlerce ağladı. Kardeşi Murat Bahar ise küçüktü, hiçbir şeyden haberi yoktu. Pendik Çamçeşme İlköğretim Okulu yönetimi, Kader ve kardeşine sahip çıktı; ayakkabı, çanta ve kalemlerini temin ettiler, ardından Pendik Belediyesi Halkla İlişkiler Müdürü Metin Tavukçu okul ihtiyacını bir nebze de olsa karşıladı. Peki ya sonrası? Halen evlerinde gıda yok, çocukların yatağı, yorganı yok... Emekli bu halde mi olmalı?? Necip Yozgatlı Adres: İhlas Medya Plaza 29 Ekim Cad. No:23 Yenibosna/İSTANBUL Tel: (0212) 454 38 22 Faks: (0212) 454 31 00