Büyük şehirlerin problem yumağı haline geldiği herkesçe bilinmektedir. Oysa yatırımlar ülkenin her tarafına, kırsal kesimlere bile dengeli biçimde yayılsaydı; şehirler anormal göç algısıyla karşılaşmayacak, gecekondulaşma furyası yaşanmayacaktı. Köyün ve toprağın terk edilmesi; tarım ve hayvancılığı ihmal noktasına getirmiştir. Halbuki, küresel ısınmanın da artmakta olduğu günümüzde, tarım ve hayvan ürünlerinin önemi giderek artmaktadır. ARAZİLER EL DEĞİŞTİRİYOR İkinci olarak; başta Güneydoğu ve Doğu bölgelerimizde olmak üzere, birçok yerde yapılan kadastro çalışmalarında; sebze ve meyve yetiştirilen bahçe niteliğindeki tapu belgeli bazı araziler, bazı hatırlı kişilerin verdiği raporlar doğrultusunda, vatandaşların ellerinden alınarak, orman hudutları içine alınmıştır. Bazı bilirkişilerin hüsnüniyetine güven olmadığı gibi, neyin orman, neyin orman olmadığının kriterlerini iyi bilememekte, tespitleri üstünkörü yapmaktalar. Emekli Orman Mühendisleri bile bilirkişi olabiliyor. Hatta orman kadastrosu yapılmayan yerlerde, orman mevzuatı ile ilgisi olmayan Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü'ne bağlı ekiplerin yaptığı tespitlerin de geçerli sayılması dikkat çekicidir. BAHÇEMİZ KURUMAYA TERK EDİLDİ 1987 yılına kadar mülkiyet hakkına riayet edildiği halde, 1988 yılında Anayasa Mahkemesi'nin kararıyla, "kadastro bilirkişisi bir araziyi orman hudutları içine alıyorsa, tapu belgeleri geçersizdir" hükmü ittihaz edilerek, Anayasa'nın 30. maddesindeki mülkiyet hakkı gözardı edilmiş oluyor. Ben de, Güneydoğu'da arazisini bu gerekçe ile kaybedenler arasındayım. Senelerce yetiştirdiğimiz, gözümüz gibi baktığımız bahçe şu anda kurumaya terk edilmiş durumda. Buldozer kiralayarak, yol bile getirmiştik. Bu araziyi para ile satın almış, senelerce emlak vergisini vermiştik.. Elimizden alınmasaydı, her yaz sezonunda bahçeme gidecektim. Arazisini benim gibi kaybedenlerin şehre göç etmelerinden daha doğal ne olabilir ki! Şimdi de devlet köye dönüş için çeşitli projeler ve teşvikler peşinde. Anayasa'nın ilgili maddesinin ve Orman yasasının mutlaka vatandaş lehine belirgin hale getirilmesi lazım. Balkan Harbi, Sarıkamış dramı, Birinci Dünya Harbine sokulmamız ve demokrasimize sık sık yapılan müdahaleler hep bu bürokrat hatalarıdır ve ülkemize büyük zararlar vermiştir. Şehre bu şartlarda gelen köylünün, uyum sağlamada bocalayacağı açıktır. Herkes mutlu olabileceği yerlerde yaşamalıdır. Mutlu olmayanların sağlığı bozulur. Bunun da devlet bütçesine ne yükler getirdiği ortadadır. Bütçeyi zorlayan sağlık harcamaları yüzünden devlet gerekli altyapı çalışmalarına pay ayıramamakta, çalışanına ve emeklisine yeterli bir gelir sağlayamamaktadır. Necdet Akman >> Katsayı adaletsizliği Sayın Başbakan'ın dikkatine; Şu an itibariyle bir Mühendisin ve emrinde birçok mühendis çalıştıran ve birçok ilin bağlı olması sebebiyle sürekli mesuliyet altında olan bir Bölge Müdürünün 30 yıllık hizmetinden sonra alabileceği emekli ikramiyesini yazıyorum. Bu bilgi emekli sandığı web sayfasında mevcuttur. İsteyen herkes oradan da bu sonucu görebilir. 30 yıllık bir mühendisin emekli ikramiyesi: 52.392 TL, 30 yıllık bir Bölge Müdürü'nün ikramiyesi: 41.826 TL. Bu iki değer bile ek gösterge adaletsizliğini çok iyi anlatmaktadır. Bölge Müdürlerinin 3000 olan ek göstergesi acilen en az 3600 yapılmalı ve bu adaletsizlik telafi edilmelidir. Bu husustaki haksızlığı daha önce de dile getirmiştim, ama yetkililer konuyu duymazdan gelmiş olmalı ki herhangi bir açıklama veya düzenleme yapılmadı... İsmi mahfuz >> Tarihî eserdir YIKILABİLİR! İstanbul'un Kâğıthane ilçesinde bulunan Kâğıthane Sıbyan Mektebi binası çürümeye terk edildi. Sıbyan Mektebi bir zamanlar bakımlı ve muhteşem görünüşe sahipti; Osmanlı döneminin köklü eğitim kuruluşlarındandı. Fakat restorasyon çalışmaları tam bir kargaşaya döndü. Yıllardır bir başlandı bir bitti derken maalesef tarihî eser bitirilemedi... Kâğıthane merkez trafiğe kapatılarak meydan açılması ile tarihî eser gün yüzüne çıktı... İnternette biraz araştırma yaptığımda 1999 yılından beri çalışmaların devam ettiğini öğrendim. Bir zamanlar ilim yuvası olan bu tarihî mekanın, tuvalet yapılması bile birileri tarafından bir ara düşünülmüş. Yetkililerin bu ilgisizliğine büyük tepki gösteren esnaf ve çevre sakinleri; bir an önce bu tarihî eserin aslına uygun şekilde restore edilmesini istiyor. Ömer Karabulut