Büyük Türkiye ve küçük düşünen Fransa

A -
A +

22 Aralık 2011 Perşembe günü, Fransa Parlamentosu tarihî 1915 olaylarını gündemine alarak, Ermeni soykırım iddialarını inkâr etmeyi suç sayan yasayı, 570 kişilik parlamentoda 50 kişinin katıldığı oylamada, 38 oyla onayladı. Bu şu anlama geliyor: Bir Fransız vatandaşı, kendi memleketinde, özgür bir şekilde "Ermeni soykırımı olmamıştır" dediğinde, (ki olmamıştır) bu yasaya göre, bir yıl hapis ve 45 bin Euro para cezası ile cezalandırılacak. Özgürlüğün sembolü ve öncülüğünü sözüm ona yapan AB üyesi ülkenin, ne derece özgürlükleri kısıtladığını göstermez mi? İşte özgürlüğün kısıtlandığı ülke... İşte çifte standart... İşte samimiyetsizlik. Fransa bu eylemi ve mantık dışı kanunla büyük bir hata yaparak, tarihteki olumsuz sicilini bir defa daha göstermiş oldu. Tarihî olayları tarihçiler ve akademisyenlerin değerlendirmesi gerekirken, siyasi hesaplarla olaylara yaklaşan Sarkozy, yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, Fransa'daki Ermenilerin oyunu almak için siyasi bir manevra yaptı. Fransa'nın ve özellikle de Sarkozy'nin, değişen Orta Doğu ve Kuzey Afrika'daki dengeleri kendi lehine çevirme düşüncesi, kolonyal ve emperyal mantığının nasıl devam ettiğinin açık bir göstergesi değil midir? Gelişen ve giderek büyüyen Türkiye, artık dünya siyasetinde aktif rol alarak, bölgesindeki gelişmelere yön veren bölgesel bir güç olmuştur. Tarihî, kültürel ve insani sorumluluğu gereği Türkiye artık Orta Doğu, Kafkasya, Balkanlar, Afrika ve Avrupa'daki gelişmelere kayıtsız kalamayacağını göstermeye devam etmektedir. Bu da biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını mutlu etmektedir. Tarihî misyonun gereği de budur. Başbakanımızın Libya, Tunus, Mısır ve diğer Arap ülkelerine yaptığı ziyaretlerde, bölge halklarının Türkiye'ye karşı olan sempati sevgi ve teveccühüne hep beraber şahit olduk. İşte Büyük Türkiye budur demedik mi? Halklarına zulmeden diktatör rejimlerin çökmeye başladığı, milletin iradesi ile demokratik sistemlerin inşa edilmeye başlandığı süreç, herkesin arzusudur. Gönül arzu ediyor ki bu sistem değişikliği kansız ve yumuşak olsun. Cezayir'de masum insanları katleden bir ülke, bugün Ermeni soykırım tasarısını meclisinden geçirerek, güya Türkiye Cumhuriyeti'ni köşeye sıkıştırmaya çalışıyor. Biz bunu kabul etmiyoruz ve etmeyeceğiz. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'nin Fransa'ya karşı ilk aşama olarak aldığı müeyyide kararlarını da sonuna kadar destekliyoruz.. Yüksel Kantar Ana sınıfları neden boş kalıyor? Ülkemizde okul öncesi eğitimde halen istenen seviyede okullaşma oranı sağlanamamıştır. Birçok ilde okul öncesi eğitim mecburi hale getirilmiştir. Ancak 222 ve 1739 sayılı yasalarda sadece ilköğretim mecburi kılınmıştır. Uygulanmaya çalışılan mecburi okul öncesi eğitim, yasal dayanaktan mahrumdur. Uygulama yapılan illerde, okul öncesi çocukları hem mecburi eğitime alınıp hem de velilerden para talep edilmesi de bir başka çelişkidir. Şayet bu eğitim mecburi olacaksa, velilerden para talep edilmemeli, her türlü gider devlet tarafından karşılanmalıdır. İllerimizde yapılan okullaşma oranı hesaplarının birçoğu yanlıştır. Okul öncesi eğitimde sadece 6 yaş grubu çocuklarının çağ nüfusuna göre okullaşma oranı alınması gerekirken, ildeki bütün okul öncesi öğrenci sayısı dikkate alınmaktadır. Oysa bu çocuklar içinde 4 ve 5 yaş grubunda olanlar da vardır. Hatta anaokullarına 3 yaş grubu da devam etmektedir. Gerçek okullaşma oranları verilen rakamlardan çok daha düşüktür. Okul öncesinde eğitimde okullaşma oranının düşük kalmasının en önemli sebebi, ana sınıflarına devam eden çocuğun velisinden ücret alınmasıdır. Velilerden alınacak ücretin taban ve tavan sınırları illerde oluşturulan bir komisyon tarafından belirlenmektedir. Kurumlar bu sınırlar arasında kalmak şartıyla, kendi alacakları ücreti belirlemektedir. İstanbul'da birçok kurumda bu ücret aylık 70- 80 TL civarındadır. Asgari ücretle çalışan birinin aylık 80 TL vererek çocuğunu ana sınıfına göndermesi pek mümkün olmamaktadır. Bu sebeple, birçok anasınıfında kapasite boş kalmaktadır. Birçok okulda ana sınıfı hesaplarında yıl sonunda para kaldığı görülmektedir. Geçmiş yönetmelikte ana sınıfından artan paralar, yıl sonunda okul-aile birliği hesabına aktarılmakta ve okulun diğer giderleri için kullanılmaktaydı. Bu sebeple aidatlar yüksek tutularak, okulun ihtiyaçları karşılanmış olunuyordu. Daha sonra yönetmelik değişikliği yapılıp, ana sınıflarından alınan aidatın okulun başka giderleri için kullanılması yasaklandı. Bu nedenle okul yönetimlerinin geçmiş alışkanlıklarını bırakarak ana sınıflarında öğrenci başına gerçek gideri tespit edip ona göre ücret belirlemesi gerekmektedir. Bakanlık bu konuda araştırma yaparsa ne denli haklı olduğumuzu görecektir. Doğan Ceylan (Müfettişler Derneği Başkanı) Madem kadro vermeyecektiniz neden bu bölümü açtınız? Sağlık Bakanlığı'nın dikkatine; Ben, GOP Üniversitesi Hastane Organizasyonu ve Yönetimi Meslek Yüksek Okulu mezunuyum. Mezun olalı üç yıl oldu ve sonradan Açık Öğretim İşletmeyi de bitirdim. Şimdi özel bir hastanede geçimimi zor yaptığım bir ücretle hizmet veriyorum... Meslek Yüksek Okullarının diğer bölümlerine hep devlet kadrosu açıldı. Bize henüz açılmadı. Meslek dediniz, yaptık... Şimdi sıra sizde sayın yetkililer... Madem böyle bir branşa kadro açmayacaktınız, neden böyle bir bölüm açtınız? İlgili ve yetkili büyüklerimizden en kısa zamanda bu mağduriyetimizin giderilmesini sabırsızlıkla bekliyoruz... Aynı branş mezunu ve mağdur arkadaşlarımızı temsilen, A.Burak Şahin/SAMSUN Adres: İhlas Medya Plaza 29 Ekim Cad. No:23 Yenibosna/ İSTANBUL Tel: (0212) 454 38 22 Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.