Camiler kışın çok erken kapanıyor

A -
A +

Diyanet İşleri Başkanlığı'na; Türkiye'nin en büyük şehri, nerede ise 24 saat uyumayan kenti İstanbul'da, kış mevsiminde camiler çok erken, 19.00 sularında kapanıyor. Hele hele şu içerisinde bulunduğumuz günlerde, daha 19.00 olmadan kapılarına kilit vuruluyor. Millet, ibadet edecek yer bulmakta zorluk çekiyor. Başka büyük şehirlerde de durum aynıdır. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bu meseleye de bir el atmasını, vatandaşın ibadet hak ve hürriyetini kullanabilmesi için bir çözüm bulmasını bekliyoruz. Bizim vatandaş olarak aklımıza gelen şudur: Merkezî yerlerde, üniversitelere yakın bölgelerde, vapura, metroya, metrobüse, trene komşu semtlerde, yolları-çarşıları-piyasası işlek olan yerlerde, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından bazı camiler nöbetçi mâbed olarak seçilebilir, buralarda, 2-3 saatliğine de olsun gece saat 21.00-22.00'ye kadar halkın namazını eda etmesine fırsat verilebilir.. "Efendim tinerciler, mekânsızlar gelir, camilere girer, yatar uyurlar, çıkmak istemezler" tarzından olumsuzlukları ileri sürenler olabilir. Bunlar için de, nöbetçi camilerin idare heyetlerinden, koruma ve yaşatma derneklerinden, esasen bölgelerde zaten bolca mevcut bulunan polis ve belediye zabıtalarından Diyanet İşleri ve Müftülükler tarafından resmen güvenlik desteği istenebilir. Akşam saat 18.30'dan sonra, polis ve zabıta memurları 2-3 saatliğine de ilçelerindeki 1-2 camide nöbet tutuverirler. Ne olur yani? İstanbullu vatandaşlar --------- > Karabük, havaalanı istiyor Şehirlerin gelişiminde ulaşım son derece önemlidir. Karabük'ümüz sahil kenti olmadığından, ancak kara yolu, demir yolu ve hava yolu ile ulaşım sağlanabilir. Karayolları ve demiryolları ile ulaşım halen mevcut olup standartların iyileştirilmesi ile problemsiz ve çağdaş bir hale gelebilecektir. Ancak ilimizde, hava ulaşımı hususunda herhangi bir imkân bulunmamaktadır. Çağımızda zamanın objektif kullanımı çok önemlidir. İş adamları, sanatçılar, bilim adamları ve fikir adamları âdeta zamanla yarışmaktadırlar. Şehrimizde Kardemir gibi dev bir sanayi şirketi ve çok sayıda özel sanayi şirketleri bulunmaktadır. Yine Safranbolu ilçemizde turizm çok önemli bir sektördür. Üniversitemiz ise hızla büyümektedir. Kentimizin çevre illerinde havaalanları bulunmaktadır. Ancak en yakın olan Zonguldak Gökçebey'deki havaalanından şehrimize ulaşım neredeyse bir buçuk iki saat zaman almaktadır. İstanbul-Trabzon arasının hava yolu ile yaklaşık bir buçuk saat olduğu düşünülürse, bu sürenin ne kadar uzun olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca yakın gelecekte hava taksileri, hava dolmuşları gündeme gelecektir. Halen bazı iş adamları ve bazı sanatçılar birçok yere birkaç kişilik özel uçaklarıyla gidip gelmektedirler. Hal böyleyken, Karabük'ümüzün gelişebilmesi, gelecekte başta sanayi, turizm ve üniversite sektörleri olmak üzere, diğer sektörlerde kendisine yakışır bir konumda olabilmesi ve rekabette avantajlı duruma gelebilmesi için mutlak surette bu ihtiyaçlara cevap verebilecek orta ölçekte bir havaalanına ihtiyaç bulunmaktadır. Hüseyin Erer (Karabük İktisadi Kalkınma ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı Yön. Kur. Bşk.) -------- > Çocukların bir kısmının yemek yemesi, diğerlerinin onları seyretmesi doğru mu? Milli Eğitim Bakanlığı'na; Bilindiği gibi, taşımalı eğitim dediğimiz uygulama ülkemizin birçok köşesinde yapılmaktadır. 8 yıllık mecburi eğitimle birlikte, öğrenci sayısı az olan bazı okullar, merkezî yerlerde birleştirildi. Küçük yerleşim yerlerinde bulunan öğrenciler bu merkezî okullara taşınarak, eğitime devam edildi, bunun bedeli de devletçe karşılandı... Birçok bakımdan faydalı olan bu uygulama, bazı haksızlıklara da sebep oluyor. Okullarda taşımalı ve taşımasız olmak üzere iki grup öğrenci bulunmakta. Taşımalı öğrencilere ilave olarak bir de yemek veriliyor. Taşımasız öğrenciler de bunları seyretmekle yetiniyor. Aslında taşımasız öğrencilerin bir kısmı da öğle yemeğine gidemeyecek kadar uzakta oturuyor, bir kısmı çok yoksul. Bu çocuklar da yemek yiyen taşımalı öğrencileri bir kenarda seyretmekle yetiniyor... Bu uygulamanın çocuğun psikolojisine, gelişmesine, ruhi durumuna ne kadar tahribat yapacağı düşünülmüyor mu? Yoksul ve evinden uzak olan, bütün gün aç bırakılan çocukların durumunu bir yetkili düşünmeyecek mi? Bürokrasi ve mevzuat bu kadar katı mı? Bu uygulama haksızlık değil mi? Yemek verilecekse, bütün çocuklara verilmeli, o yaştaki çocuklar arasında ayırım yapılmamalıdır. Bu çocukların psikolojilerini bozmaya, bütün gün aç bırakarak başarısız olmalarına sebep olmaya kimin hakkı var, bu vebalin altından nasıl kalkılır? Çocuk psikolojisinden iyi anlaması gereken eğitimciler bu durumu görmüyorlar mı? "Biri yer, biri bakar, kıyamet ondan kopar" atasözümüzü de mi duymamışlar? Bu tür yerlerde bütün çocuklara yemek vermeye devletimizin gücü yetmiyor mu? Lütfen çocuklarımıza, geleceğin büyüklerine bu kötülüğü yapmayın. Onlara ve ülkemize, geleceğimize bu kötülüğü yapmayın. Buna kimsenin hakkı yok. Ya hepsine yemek verin ya da hiçbirine vermeyin. O yaştaki çocuklar arasında ayırım yapmayın... Bir vatandaş-ERZURUM --------- Adres: İhlas Medya Plaza 29 Ekim Cad. No:23 Yenibosna/ İSTANBUL Tel: (0212) 454 38 22 Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.