Saatlerin geri alınması ile beraber, camiler daha da erken saatlerde kapatılıyor. Bu vaziyet, bilhassa büyük şehirlerin kalabalık merkezleri ile gelip geçenlerin çok fazla olduğu yerlerde, sıkıntıya yol açıyor. Bilhassa İstanbul'da bu, çok fazla hissediliyor. Yatsı ezanının saat 18.30 sularında okunduğu, 19.00 oldu mu camilerin kapılarına kilit vurulan 15 milyon nüfuslu İstanbul'da, hayat durmuyor. Okullarından çıkan üniversite öğrencileri, iş yerlerinden dağılan işçi ve memurlar, evlerine giden insanlar, ibadetlerini camilerin huzur veren ikliminde yerine getirmek istiyor. Gerekirse, emniyet ve belediyelerden de yardım alınarak, insan hareketinin fazla olduğu merkezî yer ve semtlerde, en azından her ilçenin en kalabalık muhitlerinde camilerimiz, yatsı namazından sonra 1-1.5 saat daha açık tutulsun. Hele, lojmanla bitişik camilerin yatsıdan hemen sonra, son cemaat yeri bile açık tutulmadan alelacele kilitlenip kapatılması içler acısı bir hal. 2010 yılında Avrupa Kültür Başkenti seçilen İstanbul'daki 22 adet belli başlı büyük selatin camilerinin, güvenlik ve temizlik hizmetlerinin İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından karşılandığı da düşünülürse, işe bu camilerden başlanması çok doğru olur. Bir vatandaş >> TCDD'yi geliştirirken, kafaları ihmal etmeyin! Daha düne kadar hiçbir gelişme gösteremeyen demir yolu ulaşı-mında da hummalı bir çalışma başladığını memnuniyetle müşa-hede etmekteyiz. Ancak, bütün bu gelişmeler karşısında, değişimi yakalayamamış bir zihniyetle bir yere varamazsınız. Yakın tarihte trenle Erzincan'dan Adapazarı'na ailece bir seyahatimiz olmuştu. Çocuklar da ben de trenle seyahat etmeyi özlemiştik. Şöyle keyifli bir yolculuk yapacağımızı düşünürken, nereden bilebilirdik bu yolculuğun bir işkenceye dönüşeceğini. İlk birkaç saat iyi gitmişti. Ancak, namaz vakti geldiğinde abdest almak için lavaboya gittiğimde lavabonun tıkalı olduğunu, etrafa pis sular taştığını görünce hayret ettim. Bu trende bir temizlik görevlisi yok muydu? Belki yeni tıkanmıştır, biraz sonra gelip açarlar düşüncesi ile geri döndüm. Bir saat kadar sonra tekrar gittiğimde lavaboyu aynı şekilde gördüm. Trende yemek yiyenlerin ve içki içmek isteyenlerin bu ihtiyacına yönelik bir vagon olduğuna göre, namaz kılmak isteyenlerin ihtiyacı da düşünülmüştür diyerek mescit aradım. Boşuna. Böyle bir şey yoktu. Çok üzüldüm. Trende ve istasyonda, trenin orada kaç dakika mola verdiği anons edilmiyordu. Treni kaçırma ihtimalinden dolayı inip, mescide gidemedim. O sıkışık yerde namaz kılmanın zorluğunu tahmin edersiniz herhalde. Üstelik o gün seyahat eden yolcuların çoğunluğunun namazını kılan insanlar olduğunu bizzat müşahede ettim. İnsanların bu ihtiyaçlarını gidermek suretiyle mutlu olmaları göz ardı edildiği gibi, her taraf pislik içerisindeydi. Bunu Adapazarı'na vardığımızda daha da iyi anladık. Gece yarısı inmiştik Adapazarı'na. Meğer ne iyi olmuş gece yarısı indiğimiz. Duşa girdiğimde, üzerimden akan simsiyah suları görünce, gündüz varmadığımıza şükrettim. Rezil olacaktık çünkü. Bu durumu kuruluşun web sitesi aracılığıyla ilgililere ilettiğimde, Devlet Demiryolları İşletmesi 4. Bölge Sivas Ticaret Müdürlüğü'nden aldığım cevap daha da üzücüydü. Abdest alma ve namaz kılma yerleri olarak gar ve istasyonlardaki mescitler, daha da olmazsa kompar-tımanların kullanılabileceği yönünde cevap gelmişti. Bir de 37 saatlik yolculuğum esnasında hiç şahit olamadığım bir şeyden, WC'lerin temizlikleri ve su ikmallerinin garlarda ve trendeki Tren Odacıları tarafından belli aralıklarla yapıldığından bahsediliyordu. Yemek ve içki ihtiyacını gidermek isteyenler için özel bir vagon eklenirken, namaz kılanlara neden bu imkan sunulmaz? Yılmaz Garip >> Bu zulme sessiz kalınamaz! Türkiye'nin öncülüğünde barış görüşmeleri yapılırken, İsrail'in beklenmedik şekilde Filistinlilere saldırması ve birçok kişiyi öldürmesi; ülkemize, meclisimize, milletimize yapılmış büyük bir hakarettir... Bazı ilişkiler mi askıya alınır, başka şeyler mi yapılır; ama mutlaka bir şeyler yapılmalı. Hüseyin Taha Yıldız BİZE DAİR Daha iyi bir Türkiye için; okuyucularımızın da fikirlerine ihtiyacımız var... Gazetemizde görüp eleştirdiğiniz, beğenip övdüğünüz, düşünüp bize yol göstereceğini umduğunuz her şeyi paylaşın; behcet.fakihoglu@tg.com.tr Tel: (0212) 454 38 22 / Faks: (0212) 454 31 00 Adres: Türkiye Gazetesi-Yenibosna/İST.