19 Eylül 2008, Cuma namazında İmam minberde hutbe okurken, namazın öneminden bahsetti; namazın, rükua ve secdelere dikkat edilerek, acele etmeden, huşu içinde kılınması gerektiğini anlatttı. Oturarak namaz kılanların çokluğundan şikeyet ederek; "500 tane sandalye konsa hepsi de hemen dolacak. Biraz daha gayretli olup kendimizi zorlayarak da olsa alnımızı secdeye değdirmeye çalışalım, namazı emredildiği gibi kılmaya çalışalım..." dedi. Bunun üzerine, aklıma ilk defa bir Mısır seyahatim sırasında Kahire'deki İmam-ı Şafii Camiinin ön tarafına konmuş uzun sıraları gördüğümde şaşırdığım ve az bir dini bilgim olduğu halde neredeyse kiliselerdeki sıralar gibi olmuş diye üzüldüğüm geldi. Sonra hatırladım ki çocukluğumuzda bu sıralar hiç yoktu, sandalyeler de yoktu. Zamanla camilere sandalyeler kondu sonra onlar sabitlendi. Şimdilerde sandalyelerin yerini sıralar almaya başladı. Ve bugünkü hutbede imam efendinin sitem ettiği gibi 500 tane konsa hemen dolacak duruma geldi. Düşünüyorum da, eskiden camiye yalnız gençler mi gidiyordu da hiç sandalye yoktu. Belki de ecdadımız hıristiyanlara benzememek için biraz daha sıkıntıya katlanarak namazı namaz gibi kılmaya gayret ediyorlardı, veya cami adabını bozmamak için namazı evinde kılıyordu. Bugün imam efendinin endişelerine ben de fazlasıyla katılıyorum. Yakında sandalyelerin yerini almaya başlayan sıralar da yaygınlaştıkça camiler cami olmaktan çıkabilir. Sıralar camileri daha fazla işgal etmeden, bu konunun önemini idrak eden din adamlarının, vatandaşı zaruret halinde nasıl namaz kılınacağı konusunda eğitmelerinin çok faydalı olacağı kanaatini taşıyorum... > Hüseyin Y. Papila >> Çifte standardı kaldırın lütfen Sayın Başbakanımızın dikkatine; Milli Eğitim Bakanlığı'nda çalışan 650-700 bin öğretmene 475'er YTL 'Eğitime Hazırlık Ödeneği' ödeniyor, Diyanet'e bağlı Kur'an-ı Kerim Kurslarında çalışan 3 bin öğretmene ise, herhalde (bütçe dengelerini sarsmasın!) diye, bu ödeme yapılmıyor. Bu çifte standardı, haksızlığı anlamak mümkün değil. Acaba yetkililere göre, Diyanetteki öğretmenler eğitim işi yapmıyorlar mı? Ya da Diyanetin kursları gereksiz mi? O zaman kapatın gitsin. Aynı binada çalışan halk eğitim kursu ve Diyanet Kur'an-ı Kerim kursu öğretmenleri arasında zaten maaş ve ek derslerde uçurumlar var. Hiç olmazsa bu eğitime hazırlık ödeneğini düzenleyin. Yıllardır yapılan çifte sıtandartı ortadan kaldırın. > Kurs öğretmenleri >> Açık Öğretim Fakültesi'ne de kredili sistem getirilemez mi? Yüksek Öğretim Kurumu Başkanlığı'na; Oğlum, Fırat Üniversitesi 2 yıllık Meslek Yüksek Okulu'ndan mezun olduktan sonra, dikey geçiş imtihanını kazanamadığı için, Açık Öğretim Fakültesi (AÖF) 3. sınıfına kaydını yaptırdı. Açık Öğretim Fakültesi'nde bir üst sınıfa geçebilmek için, en fazla 2 dersten kalmak gerekiyor. 3 veya daha fazla dersten kalındığı taktirde, sınıfta kalınıyor. Oyse üniversitelerin çoğunda kredi sisteminin geçerli olduğu söyleniyor. Yani bu durumda alttan ders kalsa bile, bunun üst sınıfa geçmek için engel olmadığı, bu yüzden sene kaybı olmadığı biliniyor. Kalınan dersler de bu süre içinde veriliyor... Açık Öğretim Fakültesi'ne de bu sistem getirilse, öğrencilerin sene kaybetmemeleri için faydalı olmaz mı? Kalınan derslerden müteakkip seneler içinde imtihana girilir, arada kopukluk olmadan öğrenci çalışmaya yönlendirilir. Yine belli sürede bitirme şartı getirilebilir ama biraz daha fazla imtihan hakkı tanınarak bu gençlerin başarılı olmaları sağlanabilir... Okulla ilişiği kesilen gençlere yıllar sonra tekrar af getirileceğine, arada kopukluk olmadan gençlerin başarmaları sağlanabilir. Açık Öğretim mevzuatında bazı değişiklikler yapılırsa bu sıkıntılar giderilebilir. Birçak genç, 3 dersten kaldığı için sene kaybına uğramakta, hatta eğitimlerine ara vermekteler. YÖK'ten buna bir çözüm bulmasını bekliyoruz...> Necdet Akman >> Metrobüs gerekçesiyle otobüs hatlarımızın kaldırılması doğru mu? İETT Genel Müdürlüğü'ne; Ben İstanbul Beylikdüzü İlçesi'ne bağlı, İhlas Marmara Evleri Sitesi'nde oturan bir vatandaşım. Bundan yaklaşık 2 ay kadar önce, İETT'nin E-55 kodlu, çift biletli, ekspres sefer olarak hizmet veren İhlas Marmara evleri-Mecidiyeköy hattında çalışan otobüsünde sadece 45 dakikada rahat ve huzurlu bir şekilde işine gidip gelen yolcular idik. Haziran 2008 itibariyle otobüslerimiz bazı gerekçelerle elimizden alınmış idi. Çabalar sonunda, iki ay gibi bir süre zarfında tekrar otobüsümüze kavuştuk. Fakat 08.09.2008 sabahı Avcılar-Zincirlikuyu Metrobüs hattının hizmet vermesiyle E-55 ekspres otobüsümüz kalkmış ve bizler bunu sabah işe gitmek için duraklara geldiğimizde öğreniyoruz. Bunun yanı sıra 145 İhlas Marmara Evleri-Aksaray hattı da seferden kaldırılıyor. Zaten bölgemiz şehire uzak ve ulaşım alanında ciddi problemler yaşayan, içeride kalmış bir bölgedir. Burada otobüs sefer sayılarının arttırılması gerekir iken, tüm damar hatlar kaldırılıyor. Ben 13 senedir İhlas Marmara Evleri'nde ikamet etmekteyim. Ve bugün aklıma ilk taşındığımda yaşadığım sıkıntılar geldi. Birtakım şeylerin geriye gitmesi çok vahim bir durum. Artık Beylikdüzü, Yakuplu, Kavaklı, Haramidere gibi yerleşim yerleri dev adımlarla büyüdü. Şehirleşmenin bu kadar büyümekte olduğu bu yerlerin candamarı olan otobüs hatları nasıl kaldırılıyor? Avcılar-Zincirlikuyu Metrobüs hattı gerçekten çok güzel bir hizmet. Fakat, belirttiğim yerleşim alanları için, otobüs hatlarının iptaline bu gerekçeyi göstermek adaletli olmaz. Verilen hizmetin geri alınıp yerine daha eziyetli bir ulaşımın zorunlu hale getirilmesi doğru değildir. Hergün bu ulaşım araçlarıyla, uzaktaki işimize gitmek zorunda kalan çoğumuza hayatı zehir eden bu yanlışlıktan, lütfen biran önce dönün. Metrobüs E5 kenarında ya da civarında oturan insanların işine yaramış olabilir, ama bizim bölgemiz halkı için tam bir kaostur. Bizi Metrobüse yönlendirmeyin! Çünkü Marmara Evleri'nden Avcılar'a gidiş süresi 20 dk. ise, bu süre 145A yüzünden 50 dakikaya çıkmıştır. Metrobüsün 38 dakikada Mecidiyeköy'ye gitmesi bizim bu eziyetimizi azaltır mı? > Ayça Şen (İhlas Marmara Evleri 1. Kısım, 2. Kısım, Beylikdüzü, Yakuplu, Kavaklı sakinleri adına)