Çin zindanlarına mı göndereceksiniz beni?

A -
A +

İçişleri Bakanı Sayın Rüştü Kazım Yücelen'in dikkatine; Çin soykırımı uygulanmakta olan Doğu Türkistan uyruklu Uygur Türklerindenim. 1994 senesinde Çin zulmünden kaçarak Tayland'a gittim. Ancak Tayland Hükümeti'nce tutuklanarak, "sahte pasaportla ülkeye girdiğim" gerekçesiyle hapse atıldım ve 20 aya yakın bir süre içerde kaldım. Bu müddet zarfında, Tayland'da bulunan BM Siyasi Mülteci Temsilciliği ve Türkiye Büyükelçiliği'ne sığınma talebinde bulundum. Türkiye'de faaliyette bulunan Doğu Türkistan Vakfı Başkanımız Sayın E. General M. Rıza Bekin Paşamızın da devletimiz nezdindeki girişimleri sonucu, Türkiye resmen bana sahip çıkarak (aynı konumda olan bir arkadaşım ile birlikte) 27.03.1996 Tarihinde Türkiye'ye getirdi. Bu vesileyle devletimize bir kez daha şükranlarımı sunuyorum. Ancak, bugünlerde moralim çok bozuk, çünkü bürokratik engelleri aşamıyorum, hiçbir muhatap bulamıyorum. Devletimiz bizzat kendisi getirmesine rağmen, 5.5 yıl sonra vatandaşlık isteğim reddedildi. 1997 yılında Türk vatandaşlığı için başvurmuştum, işlemlerimin yapılmakta olduğunu birkaç kez haber alarak beklemekteydim. Sayın Bakanım; lütfen sesime kulak verin! Ne yapayım? Zamanında devletimiz getirmiş, okuma ve çalışma hakkım olmadan nasıl geçinebileceğim hiç düşünülmemiş. Maddi imkansızlıklar içinde Matbaacılık Yüksek Okulunu bitirdim ve aç kalmamak için, alın terimi dökerek muhtelif işlerde çalıştım. Bugün Çin'e dönersem, intihar anlamına gelen hapisle karşı karşıyayım. Başka ülkeye gitmeye kalkışırsam, pasaportum yok; Türkiye'de ise çalışma hakkı olmayan siyasi mülteci konumundayım. Onlarca defa Ankara'ya giderek işimi takip etmeye çalıştım, ama derdimi anlatamadım. Ben de duyguya sahip bir insan değil miyim? Bunca sene beklemişim, gelinen sonuç ortada. Türkiyemizi, "Dünya Türklüğü'nün hamisi olduğu" bilinciyle yetişmiştik. Zaten onun için Tayland'da iken ilk olarak Türkiye'ye gelme talebinde bulunmuştum. Devletimiz de sahip çıkıp getirmişti. Şimdiye kadar devletimizden vatandaşlık dışında bir talebim olmadı. Tek isteğim, Türk kimliğine kavuşup (dolayısıyla Türk Pasaportuna), serbest dolaşım hakkına erişmek ve okuma, çalışma hakkı olan özgür bir insan hüviyetine kavuşmak... Benim bütün şartlarım da buna uygundur... Şayet sesimi duyarsanız, bir an önce derdimin çaresini araştırıp, vatandaşlık işlemimi olumlu sonuçlandırmanızı istiyorum, saygılar sunarım... ¥ Muhammed Emin (Dosya No: 236114097) Bu adalet mi? Bütçe, emekli aylığını ödeyemez hale gelmişken, millet açlık sınırında yaşarken, yüzlerce esnafımız kepenk kapatırken, toplumun huzur ve güvenliğini sağlamakla görevli polisimizin bile benzini tasarruf önlemleri gerekçesiyle kısıtlanırken... Milleti temsil etmekle görevli vekillerimiz, bütün bu olumsuzluklara çareler arayacaklarına, yaşanmaz hale getirilen güzel Türkiyemiz için faydalı birşeyler yapacaklarına; kendi çıkarları sözkonusu olduğunda cansiperane(!) çalışarak, bir oldu-bitti ile kendi maaşlarına 800 milyon gibi bir zam yapmayı ihmal etmediler. Bu kriz ortamında, akıl almaz bu kararı anlamak mümkün mü? "Herkese aş, iş" diyerek oy isteyen, seçildikten sonra da, açlık savaşı veren milletimizin halinden anlamayarak "pasta ye" dercesine, yaptıkları bu sözde icraatlarını kınıyorum. Kriz yerden bitmedi, bunu siz ürettiniz. Elbette sizin de süreniz biter (millet daha önce bitmezse)... ¥ Ayla Öztürk - İSTANBUL Müsebbipler sevinsin; battım! Daha önce, Bağ-Kur borcumu ödemek için kredi kartıyla para çakip yatırdığımı, bundan sonra ödemede zorlandığımı, hacizlerin geldiğini, devretmek istediğim dükkanıma müşteri çıkmadığını; kısacası yangın yerine çevrilen ülkede payıma düşeni aldığımı yazmıştım ve bu köşede yayınlanmıştı... Müsebbiplerin gözleri aydın, birçok esnaf gibi ben de iflas ettim. Herşeyim var iken hiçbir şeyim kalmadı. Düzenimiz bozuldu, sıhhat gitti, uyku yok, battık... Kredi kartları batırdı, çekleri ödeyemez hale gelince iflas ettim. Yaş 40, ne olacak? Borçlarımı kapatmak için herşeyimi sattım, yetmedi. Faiz yükseldikçe ben batıyorum. Kayın biraderimin evine sığındım. Düğünü olacaktı, faturalı eşyası vardı, benim yüzümden onun eşyasına da haciz geldi, aldılar... Bizi bu hale düşürenler utanmalı. 20 yıllık esnaf olarak iflas ettim... ¥ İbrahim Yılmaz - İSTANBUL Neden yok sayılıyoruz? Milli Eğitim Bakanı'nın dikkatine; Sayın Bostancıoğlu, bu mektubumuzla umarız cevapsız kalan sesimizi duyurabiliriz. Bizler Gazi Üniversitesi Mesleki Eğitim Fakültesi, Geleneksel Türk El Sanatları Öğretmenliği mezunlarıyız. Bölümümüz yeni açılmış olup, 2000-2001 öğretim yılında üçüncü mezunlarını verdi. Bölümümüz öğretmenlik olarak Türkiye'de tek olup 20 kişilik kontenjanı vardır. Derslerimizi İş Eğitimi Öğretmenliği'ne yönelik alıp, son sınıfta öğretmenlik uygulamasında Ankara'daki çeşitli okullarda İş Eğitimi derslerine girdik. Tüm bunlara rağmen, atamamız yapılmadığı gibi, bölümümüz de gözükmüyor. Üstelik bizler ciltçilikle ilgili bir ders almadığımız halde, adımız ciltçilikle birlikte telaffuz ediliyor. İş Eğitimi Öğretmenliğinde bu kadar açık var iken, neden bizler atanmıyoruz. Bu haksızlığın giderileceğine inanıyoruz... ¥ Bir grup mağdur Bir şans daha verin! Milli Eğitim Bakanı'nın dikkatine; Ben ve benim gibi birçok arkadaşım, üniversitelerden öğretmen olmak hayaliyle mezun olduk. 1999 yılı atamalarına kadar mezun olan tüm Beden Eğitimi Öğretmenlerini atayan Bakanlık, son iki atama döneminde sadece 500 ve 200 Beden Eğitimi Öğretmeni atadı. Bu öğretim yılından itibaren, ilköğretimlerde 1 saat olan Beden Eğitimi Dersi 2 saate çıkarılmıştır. Çıkan bazı haberlere göre, Trafik ve İlk Yardım Dersi, Beden Eğitimi Öğretmenliği branşına ek branş olarak verilmiştir. Bu ihtiyaca binaen, beklemekte olan bizlere bir şans daha tanımanızı istiyoruz. ¥ Beden Eğitimi Öğretmenleri Böyle vekillik olur mu? Millet ekmek sırasında saatlerce beklesin. Okullarda sular kesik, nasılsa asgari ücretli bağışta bulunur da su paraları ödenir... Memur maaşını arttırmak için aylarca düşünün. Ama kendi maaşınızı bir anda arttırın! Böyle vekillik olur mu, bu adalete sığar mı? ¥ Murat E.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.