Çocukların sınav maratonları son yıllarda çığırından çıktı. Neredeyse İlköğretim birinci sınıftan itibaren çeşitli sınavlar için yarışmaya, strese, gerilime giriliyor. Özellikle 8. sınıf öğrencilerinin girdiği LGS için yapılan hazırlıkların, gelişme çağındaki bu çocukları olumsuz yönde etkilediği, ileride telafisi imkansız bazı problemlere yolaçtığı belirtilmektedir. Değişik şartlar altında eğitim gören bütün öğrencilerin aynı sınava tabi tutulmaları da ayrı bir garabet. Umarım Milli Eğitim Bakanı ve diğer yetkililer, bu işin sancısını çeken bir öğretmenimizin aşağıdaki uyarılarını dikkate alır: "8. sınıflardaki öğrencilerin ve ailelerinin LGS için yaşadıkları yoğunluk ve stresi hissetmenizi umuyoruz. Bu yaşlardaki çocukların bedensel ve ruhsal olarak bu yoğunluğu yaşamaları sağlıklı mıdır? Bu konu bilimsel olarak, ciddi bir şekilde ele alınmış mıdır? 8. sınıf öğrencileri bir yanda eski derslerin tekrarı, dersane programları ile boğuşurken, diğer taraftan devam mecburiyeti ve başka engellerle karşılaşmaktalar. Devlet okullarında LGS ile ilgili bir çalışma mevcut değil. Test tekniği, kaynak ve etüt imkanı verilmiyor. Bu şartlar altında diğer öğrencilerle yarışmaları doğru mu? Bu eksiklikler giderilemez mi? Müfettişler işe yaramaz birçok ayrıntı ile uğraşırken, bunun gibi çok önemli bir hususu dile getirmiyorlar. Yönetmelikte de buna yönelik bir satır bulunmuyor... Bu haksız yarışta başarılı olamayan, LGS'yi kazanamayan çok zeki çocuklarımıza yazık olmuyor mu? Lütfen istikbalimizi ilgilendiren bunun gibi çok önemli alanlardaki haksızlıklara son verin..." Marka olmak! "Marka olmayı hak eden şehir" başlıklı yazınızı okudum ve bu satırları yazma ihtiyacını hissettim. Belirtilenler doğru, ama gelin görün ki, siyasi çekişmeler uğruna ihmal edilmiş, rantiyeye kurban edilmiş bir Konya ve ünvanların, markaların, sloganların en güzelini haketmiş, ancak bunlara bir türlü erişememiş bir Konya... Bırakın İstanbul'daki gibi 2-3 günlük yağmurla gelen aksamaları, eğer 3-4 saatlik yağmura teslim oluyorsa, evleri, sanayileri, geçitleri su basıyorsa buna marka diyemezsiniz. Şehir içinde asfaltsız yollar varsa, merkezi yerlerdeki çarpık yapılara yıllardır çare bulunmamışsa, 78 bin öğrenci tek üniversiteye sıkıştırılmışsa, tramvayda tıklım tıklım yolculuk yapılıyorsa marka olamazsınız... Bizler ancak ve ancak bu kentte yaşayan insanlar olarak siyasi düşüncelerimizi bir kenara bırakıp, bu kenti marka yapacak Rektör, Oda Başkanları, Belediye Başkanları, Milletvekilleri bulup çıkarttığımızda ve onların arkasında durduğumuzda marka oluruz... Kadir Kavut (S. Muhasebeci)