AK Parti Hükümeti, son üç yıldır yatırımlarını giderek artırdı. Bunda hiş şüphesiz Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu'nun katkısı çok büyük. Bilindiği gibi, geçtiğimiz günlerde Sayın Başbakan'ın da katıldığı bir törenle, yatırım bedeli 16 milyar TL civarında olan 112 tesisin toplu açılışı yapıldı. Artvin'imizi ilgilendiren yönü ise, 1998 yılında temeli atılan, Türkiye'nin en büyük, Dünyanın 6. yüksek barajı olan Deriner Barajı ve Hidroelektrik Santrali'nin de hizmete açılmasıdır. Bu güne kadar, Çoruh Nehrine Borçka ve Muratlı Barajları ile iki gerdanlık takılıp, enerji üretimine başlandı. 3. gerdanlığın açılışının da gerçekleşmesi, bizleri ziyadesiyle mutlu etmektedir. Maliyeti 2.5 milyar TL olan Deriner Barajı ve HES ile yılda 2 milyar 118 milyon kilowat/saat elektrik üretecek. Çoruh Nehrinin Artvin ili sınırları içerisinde kalan bölümünde 15 baraj yapımı planlanıyor. 15 baraj ile bölgede yapımı planlanan 123 HES projesinin tamamlanmasıyla, Artvin'de yıllık 16.08 milyar kilovat saat elektrik üretilecek. Bu oran toplam Türkiye elektrik üretiminin yüzde 8'ine denk geliyor. Bu barajlar ekonomimize yılda 1 milyar lira katkı sağlayacak. Ayrıca bu dev tesisin yanı sıra, özel sektör tarafından Artvin'de yapılan Papart HES ve 3 adet Otomatik Meteoroloji Gözlem İstasyonu ile Şavşat Karagöl Sahara Milli Parkı ve Hatila Vadisi Milli Parkı Altyapı Projeleri de bu kapsamda hizmete sunuldu. Başbakanımız, Artvin'e en kısa zamanda geleceğini ve Deriner Barajı'nı yerinde inceleyeceğinin sözünü verdi. Orman Ve Su İşleri Bakanı Sayın Veysel Eroğlu'nun, Başbakanımızın izni olursa Yusufeli Barajı'nın ismini Recep Tayyip Erdoğan Barajı olarak değiştirmek istediklerini söylemesini, hizmet edenlere vafa olarak görüyoruz ve aynen katılıyoruz. Çok şükür ki Artvin, kamu yatırımları anlamında, ekonomiden en fazla payı alan ve geri dönüşümü de fazla olan yatırımlara ev sahipliği yapan ildir. Enerji demek, sanayinin çarklarının dönmesi demektir. Aydınlık demektir. Enerji politikaları çerçevesinde, kendi öz kaynaklarımızı kullanmanın, dışa bağımlılığımızı azaltacağı da hiç şüphesiz halkımız tarafından göz ardı edilecek bir husus değildir. Gözlerimiz keskin olsa da ağaçlara takılıp ormanı görmezlik, akıllara ziyandır. Tesislerin ülkemize ve ilimize hayırlı olmasını diliyorum. Yüksel Kantar >> Ülkemizde üretilen bazı gıdalar sağlığımızı tehdit ediyor Ülkemizde üretilen sağlığa zararlı gıdaları, halkımız ucuz pahalı demeden tüketiyor. Bu zararlı gıdaların birçok hastalığa sebep olduğu, medyada yazılıp çiziliyor. Görülüyor ki, bu gıdaların zararlı olduğu bildirilmesine rağmen, vatandaşlarımız tarafından tüketilemeye devam ediliyor, herhangi bir tepki gösterilmiyor. Bu duyarsızlık, hastalık çeşitlerini arttırmakta, bu hastalıklar da külfet ve masraf olarak devletimize yansımakta. Halkımızın sağlığını korumak yetkililerimize düşüyor. Gıda konusundaki duyarsızlık ve tepkisizlik akıl almayacak boyutlarda. Hatta bazı sivil toplum kuruluşlarımızın ve vatandaşlarımızın hayvan hakları konusunda gösterdiği hassasiyetin gıda konusunda gösterilmemesi acı bir gerçek. Maalesef aynı hassasiyet, canlıların hayat kaynağı olan su kaynakları konusunda da gösterilmiyor. Merdiven altı diye isimlendirilen bu fırsat düşkünü zararlı gıda üreticileri, çekinmeden üretime devam ediyor. Hem yetkililerimiz hem de halkımız bu konuda sessiz ve tepkisiz. Çarşı-pazarlarda bu gıdalar satılıyor ve halkımız tarafından tüketiliyor. Yetkililer bu gıdaların üretimine ve satılmasına dur demeli ve caydırıcı cezalar uygulamalı, Yine halkımız bu tür gıdaları satın almamalı ve boykot uygulamalı. Görsel ve yazılı medyamız bu konuda sürekli aydınlatıcı haberlerle halkımızı bilinçlendirmeli. Bütün bunlar bir kampanya olarak devletimiz tarafında organize edilmeli. Bu hem halkımızın sağlığı için, hem de devletimizin sağlık giderlerinin azaltılabilmesi için çok önemli. Ülkemizdeki bütün su kaynaklarımız korunmalı. İnsan sağlığı için sağlıklı gıda tüketiminin önemi anlaşılmalı ve bu konuda bilinçlendirme çalışmaları yapılmalı. Ülke çapında, bütün yetkililer, sivil toplum kuruluşları ve halkımız, "bana ne" denilmeden, gıda konusunda el ele vererek, hareket etmeli. Hüseyin Aksu >> Mesleğimizi elimizden almayın YÖK Başkanlığı'na; Türkiye gazetesi, biz Ahıska Türklerini dünyaya ve Türk insanına tanıttı. Belirteceğimiz bu sıkıntımızın çözümünde de katkı sağlayacağına inanıyoruz. Biz Ahıska Hekimleri olarak, yurt dışında eğitimimizi tamamlayıp Türkiye'ye göç etmek zorunda kaldık. Türkiye vatandaşı olduk ama kendi mesleğimizi icra edemiyoruz. Sebebi ise diploma denkliğimizin olmaması. Diplomalar YÖK tarafından onaylanmıyor. YÖK'ün denklik belgesi vermek için yaptığı sınavda, âdeta çözülmesi imkânsız sorular sorulmakta, bu da sınavın kazanılmasını imkânsız hale getiriyor. Birçoğumuz ailesini geçindirmek için inşaatlarda, konfeksiyon atölyelerinde ve kendi mesleğimiz dışında başka mesleklerde çalışmak zorunda kalıyoruz. Bunca yıl eğitime verdiğimiz emeklerimiz boşa gidiyor. Türkiye'de sağlık personeli yetmezliği varken, bizler neden değerlendirilmiyoruz? Bu durumdan dolayı çok mağduruz. 2008 yılında 3835 sayılı kanuna göre, yurt dışında eğitimini tamamlayıp gelen doktor, öğretmen ve diğer meslek mensubu Ahıska Türklerine diploma denkliklerin verilmesi kararı alınmıştı. 2008 ve sonrasında başvuran Ahıska Doktorları olarak bu yasadan yararlanamadık. Bu kanunun tekrar yürürlüğe girmesini veya başka bir çözüm bulunmasını istiyoruz. Neden bizlere güvenmiyorsunuz? Ahıska Doktorları > Adres: İhlas Medya Plaza 29 Ekim Cad. No:23 Yenibosna/ İSTANBUL Tel: (0212) 454 38 22 Faks: (0212) 454 31 00