SSK'lı hastaların devlet hastanelerinden de faydalanabilecekleri belirtilmişti. Bu, müjde olarak telakki edildi. Büyük şovlarla açıklandı. Milyonlarca insanın içi bir nebzecik de olsa rahatladı. Artık randevu alamama, kuyruklarda azap çekme, SSK hastanelerinde çile çekme dönemi bitecekti. İnsanlarımız bu hastanelerde sürünmektense, hastalığıyla yaşamayı tercihe zorlanmayacak, her çağdaş insanın asgari hakkı olan bu hizmeti görecekti... Uygulama günü geldi, çattı. Acı gerçek de o zaman farkedildi. Bürokratların, yetkililerin; Türk milletinin bir çırpıda rahatlamasına müsaade etmeyecekleri bir defa daha görüldü. Kafalarına göre sınırlama getirdiler. Yeni engeller çıkarmışlar. Bu gidişle, eskiden çekilen çile devam edecek. Halbuki insanlarımız çok şey istemiyor. İşlerin biraz kolaylaştırılmasını, formalitelerin giderilmesini, insanca bir sağlık hizmetinin sunulmasını istiyor. SSK'lılar da Emekli Sandığı mensuplarının sahip olduğu hakları istiyor. Çok şey mi bu? Emekli Sandığı mensubu, bir çırpıda üniversite hastaneleri, bazı özel hastaneler dahil birçok sağlık kuruluşuna formalitesiz olarak gidebiliyor. SSK'lılar için neden bu imkan tanınmıyor? SSK emeklilerinin maaşları da Emekli Sandığı'ndan maaş alanlarınkinin yanında komik seviyede. Bu iki kurumu da Devlet Hazinesi desteklemiyor mu, açıkları bu şekilde kapanmıyor mu? Öyleyse bu ayırım, bu fark neden? Öbürleri devlet memuru ise, bunlar bir başka ülkenin işçisi mi? Bırakın artık bu formaliteleri. Bütün hastaneleri açın. SSK mensubu bir vatandaşımız da Emekli Sandığı mensubu vatandaşımızın sahip olduğu bütün haklara kavuşsun. Bu ayırım yakışmıyor!.. Sepetli motorlardan mustaribiz Öncelikle, sesimizi duymayan yöneticilere karşı biz halkın sesini duyurmakta büyük bir görev üstlenen size ve çalışma arkdaşlarınıza teşekkür ederiz. Herkesin zaman zaman mustarip olduğu bazı konular vardır. Bizim K. Maraş halkı olarak şikayetçi olduğumuz en önemli konulardan biri şehir içinde küçük sepetli motorların trafiğe çıkışına izin verilmesidir. Birçok yerleşim yerinin trafik akışına çeşitli vesilelerle şahit oluyoruz. Belki de K. Maraş dışında hiçbir ilde bu denli motor kullanımına izin verilmiyor. Fakat bizim ilimizde bu araçların kullanımında ısrar edildiği gibi, yetkililer de buna göz yumuyor. Oysa çağdaşlaşma yolunda adım atmaya çalışırken; hem görüntü, hem ses kirliliğine yol açan bu araçların kullanımında neden ısrar ediliyor, bunu anlamış değiliz. Dileğimiz, bu yazıyı okuyan yetkililerimizin bir an evvel bu konuda gereken yaptırımları uygulamasıdır. Bu çirkin görüntüye artık bir son verilsin... > Bir grup K. Maraşlı (belki de Maraş'ın % 99'u) Tarih, Coğrafya ve Dil "Böyle planlama olur mu? " başlıklı yazınızı okudum. Görüşlerinize katılıyorum. Çünkü milli kültürlerin temelini Tarih, Coğrafya ve Dil oluşturur. Bu nedenledir ki Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Atatürk'ün direktifleriyle kurulmuştur. Saygılarımla... > Doç. Dr. Hakkı YAZICI (Atatürk Üniversitesi Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi) - ERZURUM Gururumuzla oynuyorsunuz! Bizler Niğde Üniversitesi ve Gazi Üniversitesi Beden Eğitimi Öğretmenliği'nden mezun 6 şanssız genciz. 2 yıldır bize üniversitede verilen bilgileri kullanmayı bekliyoruz. Ama bu bilgiler bekledikçe ne kadar taze kalır bilinmez. Geleceğimiz için büyük düşüncelerimiz var, ama bu düşüncelerimiz bu ülkeye sığmıyor. 5 yıldır Beden Eğitimi Öğretmenlerinin atamaları doğru-dürüst yapılmıyor. Bu devlet spora bu kadar mı önem veriyor? Yöneticilerimize sesleniyoruz; ya bizi atayın, ya da çekip gidin, sizi istemiyoruz! Yeni adaylar da boş sözleri bırakıp, bu problemlerimizi nasıl çözeceklerini söylesinler, öyle yola çıksınlar. Atamalarımızın gecikmesi için hiçbir bahane bulamazlar. Atamalarımız nereye yapılırsa yapılsın gitmeye hazırız. Kaldı ki spora bu kadar ilgisiz bir ülkenin Avrupa Birliği'ne alınması da düşünülemez. Atamalarımız için, isimlerinde neredeyse alfabedeki bütün herflerin yer aldığı çeşitli sınavlara girdik, daha ne kadar gireceğiz? Son girdiğimiz sınav da bir garipti. Bize vermediğiniz bilgileri nasıl istersiniz? Madem üniversite eğitimine güvenmiyorsunuz, o zaman bize değil, bize ders veren hocalara sınav açın. Mademki üniversiteden sonra sınavla öğretmen olunuyordu, bizleri 4 yıl üniversitede neden süründürdünüz? Liseden sonra açın sınavı, kazananı öğretmen yapın! Kaldı ki barajı aşanların da tayinini yapmıyorsunuz. Yoksa bu yolla para mı kazanılıyor. Yaş ortalamamız 25. Sizce çok genç olduğumuz için mi atamalarımız yapılmıyor?!. Yeter artık, gururumuzla oynuyorsunuz. Bu yazımızı okuyan Ankara'daki büyüklerimiz; sesimizi duyuyorsanız, birazcık da bizim isteklerimize kulak verin. Artık bekleyecek tahammülümüz kalmadı. Bir daha beklersek, diplomalarımızı yırtıp atacağız. Bu tür anlayışa üniversite diploması çok!.. > Melike Ersoy, Neslihan Altıntaş, Neslihan Yeşiloğlu, S. Hakan Sapmaz, Şule Demir, Nihal Ergün