Bir ülkede yetki kargaşası varsa, ne hak ve özgürlüklerden ne de demokrasiden bahsetmek mümkün olur. Burada mevzuatla birlikte uygulamalar da önemlidir. Siyasi partiler nasıl ki halka hesap veriyor, onun teveccühüyle ayakta durabiliyor ise; her kurumun da işlevlerini yerine getirirken, hesap vereceği, denetleneceği tarafsız bir üst kurul olmalıdır. Bir çok sıkıntımızın kaynağı, bu "hesap vermem" mantığıdır. Ülkemizin gelişmesini şahsi çıkar ve kurumlar adına feda eden bazı liderleri, kesimleri iyilikle yad etmek mümkün değildir. Siyaset dünyasında, bürokraside veya Sivil Toplum Kuruluşlarında (STK) böylelerine rastlanmaktadır. Bugüne kadar, birlik beraberlik içinde, ülke yararına mesailer yoğunlaşmış olsaydı, Osmanlı geleneğinden gelen ülkemiz, dünyanın en saygın devletleri arasında yerini alacak ve ekonomimiz zirve yapacaktı. Malesef siyasi sebeplerle bazı değerler idam edildi. Bari bundan sonra birlik ve beraberlik içinde kenetlenerek yolumuza devam edelim. Bazı önerilerimi de burada dile getirmek istiyorum: 1. Rejimin, cumhuriyetin, laikliğin tehlike altında olduğunu sık sık tekrarlayanların; bu tehlikenin kim veya kimlerden kaynaklandığını belgeli bir şekilde ispat etmeleri gerekir. İddia edenlerin bunu ispat etmeleri gerekir. Bu yapılamıyorsa, temelsiz evhamlarla, korkularla ülkenin havası bulandırılmamalı, enerjimiz +1tüketilmemelidir. Laiklik kavramına hâlâ uluslararası standartlarda bir tanım getiremedik. Bu tür temelsiz iddiaları dinlemekten millete artık gına geldi. 2. Siyasi iktidarlara müdahale etmeyi alışkanlık haline getirmiş bazı kurumların başındakiler, kurumlarına "haksız yere çok saldırı yapıldığı" şikayetinde bulunabiliyorlar. Siyasi iktidara müdahale etmeyi alışkanlık haline getirenleri, takdir ve taltif mi etmek lazım? 3. Demokrasilerde her kurumun yetki ve sorumlulukları uluslararası standartlarda bellidir. Bunlar kanunlarla belirtilmiş, aksi hareketler cezai müeyedeye tabiidir ve bunlar eksiksiz uygulanmalıdır. 4. Hergün çok dramatik olaylarla karşılaşıyoruz. Cezalar caydırıcı hale getirilmelidir. 5. İstisnasız, bütün kurumların hesapları, ilgili kurumlar tarafından, şeffaf bir şekilde denetlenmelidir. 6. Kurumlar, sendikalar ve STK'lar kendi uzmanlık alanları dışında olur olmaz ahkamlarda bulunmamalıdır. 7. Askerlik, istihdam gibi konularda karar verme mercii Parlamento ve Hükümettir. İlgili kurumların görüşü ancak tavsiye niteliğinde olmalıdır. 8. Kamu bütçesinin açık vermemesi ve mecburi yatırımlar için tasarruf tedbirleri yine meclis kontrolünde olmalıdır. Dünya hızla özelleştirmeye giderken, ülkemizde yanlış ve maksatlı haberlerle yönlendirmeler yapılıyor. Kamu işletmelerindeki zararın bütçeye getirdiği yük anlatılmalı. 9. Eğitim kalitesi mutlaka artmalı, artık okuma-yazma bilmeyen kalmamalıdır. Tarihimizin doğru şekilde öğretilmesi de büyük önem taşımaktadır. 10.. Memur ve işçi ayırımı ortadar kaldırılıp, "tek tip" istihdam ile, her çalışana (bazı kısıtlamalar dışında) "toplu sözleşme ve grev" hakkı getirilmelidir. 11. Tasarruf tedbirleri ve vergi kayıplarının azaltılmasıyla sağlanacak kaynaklar, emekli ve memur maaşlarına yansıtılmalıdır. 12. Performans sistemi bütün çalışanlar için uygulanmalıdır. 13. Vergi kayıplarının azaltılması için mevzuat basitleştirilmeli, denetimler arttırılmalıdır. 14. Adaletle hüküm veren bir hukuk ve yargı sistemine geçilmelidir. İstinat mahkemeleri kurulmalıdır. 15. Cemiyeti ayakta tutan manevi değerlerle artık kimse uğraşmamalıdır. 16. Hukuk literatürümüzdeki "zaman aşımı" ve "müktesap hak" kavramlarına yeni bir şekil verilmelidir. 17. Trafiği rahatlatıcı bazı tedbirler biran önce alınmalıdır. 18. Siyasi konularda üsluba dikkat edilmelidir. 20. Yardım fonu güçlendirilerek, fakir-fukaraya el uzatılmalı, dilencilik bitirilmelidir. Necdet Akman Mevcut cezalar da hakkıyla uygulansa, sonuç böyle mi olur? İstanbul'da son günlerde olan çok ölümlü minibüs kazası, bazı şeyleri yeniden değerlendirmemizi gerekli kılıyor. Çoğumuz, cezaların indirilmesini, dolayısıyla caydırıcılığın azaltılmasını gerekçe gösterdi. Belki bunun da etkisi var ama 50 TL'ık ceza bile ciddi bir denetim yapılarak uygulansa, yine bunlar olmaz. Kulağımıza gelen bir sürü rüşvet ve suistimal dedikoduları bulunmakta. Minibüs dernek ve yöneticilerinin bir yerlere her ay muntazaman maaş ödedikleri söyleniyor. Asıl kaza nedenleri bu olmasın. Zaten yolda giderken minibüs şoförlerinin, züccaciye dükkanına girmiş fil gibi araç kullandıklarını her gün müşahede etmekteyiz. Ceza 50 değil, isterse 25 TL olsun, ama yeter ki uygulansın. O zaman görürüz, netice alınıyor mu alınmıyor mu? Küçümsediğimiz 50 TL, o minibüs şoförünün günlük yevmiyesidir. Emin Batur Adres: İhlas Medya Plaza 29 Ekim Cad. No:23 Yenibosna/İSTANBUL Tel: (0212) 454 38 22 Faks: (0212) 454 31 00