Sakarya'da eczane dışında satışı yasak olan ilaçları satan büfe, bakkal, market ve toptancılara yönelik yapılan denetimler olumlu sonuç verdi. Yasak olduğu hâlde ilaç satan iş yeri sahiplerinin yargılanması ve kontrollerin arttırılması caydırıcı olunca bakkal ve marketlerde ilaç satışı yapılmıyor. Bazı ilaçların tıbbi kullanım maksadından saptırılarak gençler tarafından uyuşturucu olarak kullanılması ve ilaca olan bağımlılığın gençlerde artış göstermesi üzerine, ilaçların gelişigüzel satışını önlemek için başlatılan denetimler, büyük oranda fayda sağladı. Sakarya'da geçen sene aralık ayında Sağlık Müdürlüğü, zabıta ve polisin ortaklaşa yürüttüğü denetimlerde toptancılar, büfe, bakkal ve marketler denetlenmişti. Pek çok iş yerinin ilaç satmaları yasak olmasına rağmen Aferin, Vermidon, Sudafed, Tylol Hot ve Gripin gibi ilaçların satışını yaptığı belirlenmişti. Binlerce kutu ilaca el konmuştu. Uyuşturucu olarak kullanılan ilaçların eczane dışında reçetesiz satışını engellemek için başlatılan mücadelenin başarılı olmasının en önemli sebebi, bu ilaçları satan iş yeri sahiplerinin yargılanması oldu. Uygulamanın yapıldığı Sakarya'da yasak olduğu halde ilaç satışı yapan 11 kişi hakkında Sulh Ceza Mahkemelerinde 'zehirli madde ticareti yapmak' suçundan 2 aydan 1 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. Bu uygulamalar meyvesini verdi. İlgililer, "Pek çok yer dolaştık. İlaç satan yer hemen hemen kalmadı. Dolaştığımız bakkal, market ve toptancı gibi yerlerde ilaç yok. Denetimlerimiz ve açılan davalar caydırıcı oldu" diyorlar. Yasak ilaç satışıyla ilgili mücadelelerinin diğer illere de örnek olduğu, basında yer alan haberlerden sonra Nevşehir ve Bilecik'te ilgili kurumların denetimlerini arttırdığını söyleniyor. Sakarya Eczacılar Odası Başkanı Orhan Yontar bu uygulamanın Türkiye'ye örnek olduğunu, denetimlerin çok olumlu sonuçlar verdiğini, Düzce ve Bolu'da da uygulamanın başladığını söylüyor, şu hatırlatmada bulunuyor: "İlaç akademik eğitim almış eczacılar tarafından sağlıklı bir şekilde hasta ve hasta yakınına sunulması gerekiyor. İlaçlar bitkisel ve sentetik maddelerden yapılıyor. Fazla aldığınız zaman ya da yanlış aldığınız zaman yan etkileri ortaya çıkıyor. Bakkallarda ve marketlerde satılan ürünlerin nasıl yan etkileri olduğu bilinmiyor. Satan kişi de alan kişi de bunu bilmiyor. Aferin kapsüllerini bilerek satın alan kişiler içindeki etken maddeleri sulandırarak vücutlarına enjekte ediyorlar. Bu ölümcül olabiliyor. Sonuçta sağlık açısından ciddi problemler oluşturuyor. Yasal olarak zaten ilaç sadece eczanelerde satılır, başka yerde satılmaz." Pratikte optisyenlik müesseselerinde reçete ile satılması yasa ile emredilmiş optik ürünler, gözlük çerçeve ve camları, hazır okuma gözlükleri olarak işportada yaygın olarak satılıyor. Kaçak hurda malzemelerden üretilen hazır okuma gözlükleri ciltte alerji tahriş, yapıyor, muayenesiz satıldığı için, gözün kör olmasına sebep olabilecek hastalıkların teşhisini geciktiriyor, kayıt dışı olduğu için faturasız satılıyor, vergi kaybı meydana geliyor. Her türlü kontakt lensin reçete ile sadece optisyenlik müessesesinde satılması gerektiği halde; göz doktorları, parfümeriler, marketler, internet siteleri üzerinden yetkisiz kişiler tarafından bunların satışı gerçekleştiriliyor. Güneş gözlüğünde durum içler acısı, kontrol ve denetimi Sağlık Bakanlığı'nda değil, Sanayi Bakanlığı'nda; kontroller belediyeler eliyle zabıta memurları vasıtasıyla yürütüldüğü için maalesef Türkiye'de bir halk sağlığı meselesi haline gelmiş bulunmaktadır. Güneş gözlüğü konusunda mutlaka bir yasal düzenleme yapılması çok büyük önem arz ediyor. Taylan Küçükler Doktor, raporlu hastalara ilaç yazarak sekreterlik göreviyle meşgul ediliyor Sağlık Bakanlığı'na; Bilindiği üzere sürekli rahatsızlığı sebebiyle, sürekli belirli ilaçları kullanmak zorunda olan ve bunu raporla belgeleyen, yani raporlu ilaçları olan yüz binlerce belki milyonlarca hasta vatandaşımız var. Bu hastalara hastalığın durumuna göre, 6 aylık, bir veya iki yıllık hastane kurul raporları veriliyor. Bu hastalar bu raporlarla rapor bitim tarihine kadar üçer aylık dozlar şeklinde ilaçlarını sağlık ocaklarına, aile hekimlerine, tıp merkezlerine ya da hastanelere her üç ayda bir yazdırıyorlar. Bugün aile hekimlerine bakıldığında, mesaisinin %90'ı bu hastalara ilaç (raporlu ilaçlarını) yazmakla geçiyor. Halbuki bu ilaç yazmada aile hekimini hiçbir dahli yok, hastanın raporundaki günü gelmiş ilaçlarını reçeteye yazıyor sadece. Yani doktor tamamen sadece sekreterlik görevi yapıyor. Bu durum hem doktorun zamanını alıyor, gerçek muayeneye gelen hastaları mağdur ediyor, hem de sürekli ilaç kullanan raporlu hastalar için her iki üç ayda bir ilaç yazdırma çilesine sebep oluyor. Çilesi diyorum zira bu günlerde sahil kesimlerinde ilaç yazdırmak için iki-üç gün sağlık ocağına gidip gelmeniz gerekiyor. Günümüzde her şey elektronik ortamda kayıtlı, nitekim sağlık raporuna dayalı hastaların kullanacakları ilaçlar da, dozları da, sağlık raporunun süresi de sistemde mevcut. Bu sebeple mesela bir yıllık ilaç raporu olan bir hasta, kullanım süresi biten ilacını bu bir yıl süresince eczaneden direkt alamaz mı? Sistemden bunun takibi yapılamaz mı? Böylece doktorlar gerçek işlerini (teşhis ve tedavi) yaparlar, aile hekimleri ve sağlık ocakları da tenhalaşır. Zira hastaların çoğunu raporlu ilaç yazdıranlar oluşturuyor. Yiğitalp Şen > Adres: İhlas Medya Plaza 29 Ekim Cad. No:23 Yenibosna/ İSTANBUL Tel: (0212) 454 38 22 Faks: (0212) 454 31 00