Siyasete ve yönetime istikrarın gelmesiyle, ekonomik değerler hızla iyileşti. Bu iyileşmeden şirketler de pay alarak değerlendiler. Son yapılan özelleştirme ihaleleri, yetkililerin beklentilerini çok aşan fiyatları ortaya çıkardı. Yerli ve yabancı sermaye sahipleri, Türkiye'ye güven duyduklarını verdikleri fiyatlarla ortaya koydular. Sadece kamuya ait şirketlerin değil, özel sektör şirketlerinin de gittikçe değerlendikleri son günlerde iyice belirginleşti. Yabancı sermayenin gelip şirketlerimize değerlerini vermesi, yeni yatırımlar yapmaları, ülkemize zenginlik, işsize iş getirir. Yıllardır yabancı yatırımcı gelmiyor diye şikayet ediyorduk. Son zamanlarda gelen canlılık herkesi ümitlendirdi. Özelleştirmelerin hız kazanması, şirketlerimizin değerlenmesi birilerini yine telaşlandırdı. Bu gidişi engellemek için olmadık yollara tevessül etmeler tekrar başladı. Bazı sivil toplum kuruluşları, meslek örgütleri her nedense 70'lerin ideolojik saplantısından sıyrılamadılar. Milletimize aş, iş, zenginlik getirecek, sefaleti yenmemize vesile olacak teşebbüslere karşı her defasında "vatanseverlik" adına dikiliyorlar. Vatanını, milletini sevenlerin; sefaletin, fukaralığın yenilmesine destek olmaları gerekmez mi? O kurumlar halkın malı, her vatandaşın o müesseselerde hakkı vardır. Toplumun geniş kesimi borç baskısının getirdiği ağır vergilerden ve işsizlikten bizar olurken, dar bir grubun kamu şirketlerinden nemalanması doğru mu? Bu kurumlar, ekonomimizin düzelmesi yolunda değerlendirilmeli. O kurumlarda çalışanlar elbette mağdur edilmemeli, ama işsiz milyonlarca vatandaşın da o kurumlarda hakları bulunduğu unutmamalılar. Ekonomiyi canlandıracak, üretimi arttıracak, istihdamı geliştirecek bütün adımlara başta işçilerimiz olmak üzere diğer meslek odalarının da destek vermeleri gerekmez mi? O kurumları, şirketleri değerlerinin altında bir parayla kapatmayı planlayanların bu gelişmelerden telaşlanmaları normal; oyunları bozuldu. Ama çalışan kesimin, meslek odalarının buna sevinmeleri gerekir. Ülkeye gelecek sermaye arttıkça, iş bulacak vatandaşımızın sayısı artacaktır. Vatanını, milletini sevenler neden buna karşı çıksın? Gözlük reçetesi için bu zorluklar gerekli mi? Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı'na; Bir yıl öncesine göre SSK'lılar için yaptığınız çalışmalardan dolayı teşekkür ederiz. Ancak, çok basit bazı hatalı uygulamalar devam ediyor. Mesela, başımıza gelen aşağıda bahsedeceğim uygulama için, sizin de "böyle şey olur mu?" diyeceğinize inanıyorum. Memleketim olan Burdur-Bucak'ta kızıma gözlük reçetesi verildi. Reçete arkasına "müstehaktır" kaşesi isteniyor. Emekli Sandığı ve Bağ-Kur'da yok. Bakırköy SSK'dan tasdik ettirdik. İstanbul'daki eczane ve optikçilerden verilemiyeceğini, Bucak'tan almamız gerektiğini üzülerek öğrendik. Gözlük için tekrar Bucak'a mı gitmemiz gerekir? Zaten verilen bedel çok az. İstanbul'da yeniden "reçete al, tasdik ettir" kuyruklarına mı girelim? Niçin eczanelerden bilgisayara bakılarak ilaç verildiği gibi gözlük verilmiyor? Başka bir ilde yazılan reçete niçin o ilde işlem görmek zorunda?45 milyon civrındaki bir ödeme için bu kadar bürokratik uygulama gerekir mi? Şimdi elimdeki reçeteyi ne yapmalıyım? Gözlükçüler de, Emekli Sandığı ve Bağ-Kur'dan farklı olan bu uygulamadan dolayı yaşlı yaşlı birçok SSK'lının çok üzgün olduğunu söylüyor... > Osman Algül - İSTANBUL > Tel: 0 212 454 38 22 Fax: 0 212 454 31 00