Türkiye'de "hak arama" adı altında yapılan gösterilerden, çoğu zaman tedirginlik duyarız. Bazen sağa-sola saldırılır, bazen camlar kırılır, bazen de güvenlik güçleriyle çatışmaya girilir. Hatta geçmişte can kaybına yolaçan gösteriler bile yaşanmıştı. Zaten alışkın olduğumuz sendika liderleri hep hınçla konuşur, hak arama girişimlerine tehditler savurarak başlarlardı. Bunlar güven telkin eden, olumlu intibalar bırakan, vatandaşa sıcak gelen bir görüntü de sergilemezlerdi. Gösteriler de hak aramaktan çok ideolojikti. Toplumun büyük kesimi, selameti bu tür gösterilerden olabildiğince uzaklaşmakta arıyordu... Ama son zamanlarda değişen birşeyler oldu. Sendika liderlerinden, eylemlere kadar yep yeni görüntüler, anlayışlar görülmeye başladı. Bunun en bariz örneklerinden biri, BEM-BİR-SEN Genel Başkanı Nadir Adbay. Güleç, olumlu düşünen, güven telkin eden, kimseyi dışlamayan, her görüşten insanı kucaklayan, bilge bir başkan... Anlatacaklarına hınçla değil, tebessümle başlayan, eylemlerde şiddeti değil, espriyi esas alan bir anlayışın sahibi... Nadir Adbay, gazeteci Cemal Bilge ile işbirliği yaparak, eylemleri etkinlik şekline çevirmeyi başarmış. Üstelik, diğer anlayış sahipleri medyada yer bulmazken, bu tür eylemler sık sık basında yer aldı. Memurlar bu yeni anlayış doğrultusunda, Ankara'da zam duasına çıktılar; Kayseri'de çakıl taşından yahni yapıp suyunu içtiler; Tokat'ta, seslerini duymayan hükümete, ayaklarına mektuplar bağlanmış güvercinler uçurdular; İzmit'te hindi olup, IMF ve hükümet tarafından güdüldüler; Adapazarı'nda ciğerlerini kazığa geçirdiler... Bunlarla yetinmedi memurlar; bazen tabuta, bazen de mezara girdiler; zaman zaman dilendiler; zincire vuruldular; pazarda limon sattılar; delik ayakkabılarını Meclis'e gönderdiler... Her seferinde bu etkinlikleri tebessümle seyrederken, memurların mağduriyetlerini de daha çok anladık, haklılıklarını daha güzel kavradık. Bizleri tedirgin etmeden, hatta güldürerek haklı davalarını anlatmayı başardılar. Umarım Nadir Adbay ile Cemal Bilge'nin bu başarıları, diğer sendikacılara örnek olur... Küçücük mescitten kim rahatsız oldu? İstanbul Valiliği'ne ve Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na; 28.04. 2001 günü, hem birazcık hava almak, hem de lâle bahçelerini görmek için Emirgan Parkı'na gittim. Her şey çok güzeldi. Ama gördüğüm bir şey karşısında şoke oldum. Daha önce açık olan ve mütedeyyin vatandaşların rahatlıkla namaz kıldıkları küçük ve çevreye oldukça uyumlu mescidin kapatıldığını, insanların gelişigüzel yerlerde namaz kıldıklarını hayretle gördüm. Mescidin neden kapatıldığını parktaki görevlilere sorduğumda, "Valilik emriyle kapatıldığı" cevabını aldım. Doğrusu inanmak istemedim. Oradaki küçücük bir mescitten kim, neden rahatsız oldu ve insanların ibadet etme hakkına neden engel çıkarılıyor, bunları öğrenmek istiyorum. * M. Kamacı - İSTANBUL Lütfen bizi mağdur etmeyin! Sayın Başbakanımız'ın dikkatine; Yaklaşık 1.5 yıl önce açtığınız Memurluk Sınavı, benim gibi yüzbinlerce genci büyük ümitlere ve hayallere sevk etmişti. Ben de herşeyi bırakıp bu DMS atamalarına kafayı taktım. Bütün planlarımı da buna göre yaptım. Bu kadar zamandır sabrediyoruz, neler yapıldığını bilmiyoruz. Gizliden gizliye nelerin çevrildiğinden haberdar değiliz. Hele bu krizden sonra duyduklarım beni şok etti. Psikolojim bozuldu. Zaten bu iki aydır çalıştığım fabrikanın da kapanmasıyla işsiz kaldım, çok mağdur oldum. Anne-babamla birlikte kalıyorum, hiçbir katkım da yok. Ne yapabileceğimi bilemiyorum. Üzüntüden, yaklaşık 15 gün yatakta kaldım. Tedavi bile olamadım. Çok kötü durumdayım. Yardım istemenin de bir faydasının olmayacağını biliyorum. Sayın Ecevit, sizden tek bir isteğim var; bu sınavı siz açtınız, torpilin olmayacağını söylediniz. Hadi inanalım. Ama şimdi de bundan sonra memur alınmayacağını söylüyorsunuz. Ama Ekim'de yeni bir sınav düzenliyorsunuz. Ben buna bir anlam veremiyorum. Lütfen bu sınavı kazananları mağdur etmeyiniz. Sınavı kazandık, bu hakkımızı kaybetmeyelim... * Abdülkadir Büyüksayar - DİYARBAKIR Öğretmenler mağdur... İstanbul Bahçelievler'den yazan bir öğretmen okuyucum, öğretmenlerin ek ders ücretlerini her ayın 1'inde almaları gerekirken, ayın 13'üne kadar alamadıkları zamanlar olduğunu belirtiyor. Okuyucum, devletin parayı Mal Müdürlüğü'ne göndermesine ve gerekli belgelerin de kuruma iletilmesine rağmen, ödemenin neden günlerce geciktirildiğini bir türlü anlayamadığını söylüyor. "Öğretmenlerin aldıkları maaş zaten ortada" diyen eğitimci, "Bir de hak ettiğimiz ek ders ücretlerinin zamanında ödenmemesi bizi üzüyor ve eğitim öğretim ortamını da menfi etkiliyor" dedi. Mal Müdürlüğü'nün yolluk paralarını da geç ödediğini belirten öğretmen okuyucum, "İzmir'de ayın birinci günü ek ders ücretleri alınıyor. Bahçelievler'de neden bu kadar gecikiyor, anlayamıyoruz ve hiç aklımıza getirmek istemediğimiz ihtimalleri de düşünüyoruz, yetkililerden çözüm bekliyoruz" diyor. Mal Müdürlüğü'nün bu sese kulak vereceğine inanıyorum... İGDAŞ'tan "merkezî ısıtma" ile ilgili açıklama 26 Nisan 2001 tarihli gazetemizin bu köşesinde yayınlanan 'İGDAŞ yetkililerine sesleniyorum" başlıklı okuyucu mektubunda, merkezî ısınmanın sıkıntıları belirtilmiş, bundan vazgeçmenin kolaylaştırılması istenmişti. İGDAŞ Halkla İlişkiler Müdürlüğü'nün konuyla ilgili açıklaması şöyle: Kat Mülkiyeti Kanunu'nun 42. maddesi, "Merkezi sistemle ısınmanın doğalgaz kullanmak amacıyla ferdi ısınmaya dönüştürülmesi, kat maliklerinin sayı ve arsa payı çoğunluğuyla verecekleri karar üzerine yapılabilecektir." şeklindedir. Fakat Yargıtay 18. Hukuk Dairesi'nin 1995/E, 1995/K Sayılı, 10.02.1995 tarihli kararına göre, doğalgaz kullanmak maksadıyla ister ferdi sistem olsun, isterse merkezi sistem olsun, bir kez doğalgaza sayı ve arsa payı çoğunluğu ile geçiş için karar alındıktan sonra, mevcut bu kararın değiştirilmesi için artık oybirliği (%100) ile karar alınması gerekmektedir. Yasal düzenlemeler, Yargıtay Kararı ve şirketimiz uygulamalarına göre doğalgaza geçişe ilişkin ilk Kat Malikleri Kurulu Kararı'nın oy ve pay çoğunluğu ile alınmış olması yeterlidir. İlk karar uygulamaya konulup, abonelik tesis edilerek, birtakım masraflar yapıldıktan sonra bu karardan dönülmesi, oybirliği ile karar alınmasını gerektirmektedir. En ufak bir gayretleri yok Son iki ayda yaşanan kötü durumlar, ülkemize ve bize çok ağır bir fatura çıkardı. Bunun müsebbibleri, rahat bir şekilde günlerini gün ederken, biz zavallı halk, iki kuruşla ay sonunu nasıl getiririz diye kara kara düşünüyoruz... Düşünmekten delirmek üzereyim, anlayamıyorum. İnsanoğlu bu kadar doyumsuz, aç gözlü olabilir mi? Yiyici, adaletsiz, bütün yaptıkları ceplerini doldurmak ve eş dosta kendi çevrelerinde iş vermek olan kişiler nasıl musallat oldu bu millete? Hâlâ bütün yaptıkları, kendi banka hesaplarını yükseltmek, başkaca hiçbir gayeleri, hiçbir dertleri yok. Bu milletin çektiği sıkıntıları ortadan kaldırmak için en ufak bir fedakarlık, en ufak bir gayret gösterdikleri yok... Biz millet olarak bu çapsız insanları haketmedik... * Sedef Tüysüz - İZMİT