Hükümet çok önemli değişiklikler yapıyor. İnsanımızın bireysel hakları güçlendiriliyor. Artık Bir Alman, bir İngiliz vatandaşının haklarına gıptayla baktıran sebepler ortadan kalkıyor... Ekonomideki yapısal değişiklikler de insanımızın zenginleşmesinin, buna bağlı olarak ülkemizin kalkınmasının yolunu açacaktır. Bu güzel gelişmeleri karalayanları önemsememek lazım. Zamanında rahmetli Özal'ın yaptıkları da aynı şekilde karalanmıştı. Sonucu hepimiz gördük. Necdet Akman'ın belirttiği gibi, statükocular mevcut düzenin değiştirilmesine hep karşıdırlar, çünkü çıkarları bunu gerektirir. "Vatandaş statükocuların önemli kesimini artık istemediğini, 3 Kasım 2002 tarihinde, onları sandığa gömerek gösterdi. Ama yine kırıntılarının sesi gelmekte... Statükoculuğun hakim olduğu konjonktürlerde bir arpa boyu yol almak bile mümkün olmaz. Klasik hükümet anlayışının problemlere artık çare olamayacağı belli. Bir an evvel hantal devletten cevval devlete dönmek lazım. Ülkemiz, sermayenin aradığı hukuki ve ekonomik güven altyapısını sağlayamadığı için tercih sıralamalarında sonlarda idi. Siyasetin yeni formatlara ihtiyaç duyduğunu kabul etmek gerekir. İyi şeylere kötümser bakmayı şiar edinenlerden bir türlü kurtulamıyoruz. Önümüzde siyasi, iktisadi ve idari bir dönüşümün imkanı doğmuş, ama köstekçiler boş durmayacağa benziyor. Milletin seçtiği kişiler güzel şeyler yapıyor. Hayali ve ilgisiz suçlamalara bakmayın, ekonominin sağlıklı bir trendi yakaladığı söylenebilir. Bu gibi başarı, değişim ve dönüşümler statükoya hep sevimsiz gelmekte... Bilindiği gibi merhum Özal da milletin önünü açmak için altyapılara büyük önem verdi, bilgisayar, telekomünikasyon, finans alanlarında yeni çığırlar açtı; ihracatı patlattı, insanlarımızın ufkunu açtı. Ama malum çevrenin atmadığı çamur da kalmadı... Sayın Erdoğan'ın İstanbul'da yaptıkları bile referans olarak yeterli. Son bir yılda yapılanlar ise hayallerimizin de ötesinde..." Ülkemizin istikbali için, yeni nesiller için kabuğumuzu kırmamız gerekir. Bazıları istemese, çamur atsalar bile, başlatılmış reformlar, dönüşümler tamamlanmalı. Gelecek nesiller için buna mecburuz... Kamu görevlisi ölünce, eşi sürünsün mü? Sayın Başbakan'ın dikkatine; Eşim Pütürge'nin Aslankent köyü imam-hatipi iken 1980 yılında vefat etti. Çocuklarıma maaş bağlandı fakat bana bağlanmadı. 10 yıl görev yapmadan ölmüş olması gerekçe olarak gösterildi. Bir kamu görevlisinin ölümünden sonra eşinin bu şekilde mağdur edilmesi doğru mu? 53 yaşındayım. Çocuklarımın maaşı kesildikten sonra, hakkım olan maaşı alabilmek için talepte bulundum. Tam teşekküllü bir hastaneden alacağım (çalışarak hayatımı idame ettiremeyeceğime dair) heyet raporunu sunmam halinde bunun mümkün olabileceği söylendi. Sürekli olan rahatsızlıklarım olduğu için bu raporu aldım. Bu defa da, o raporun eşimin vefat tarihinde alınmış olması gerektiği söylendi. Bunun üzerine Emekli Sandığı'na dava açtım, kazandım, maaşım bağlandı. Fakat 1.5 yıl sonra bu karar bozularak maaşım kesildi. Bunun üzerine, Danıştay 11. Dairesi'ne, kararın düzeltilmesi için müracaatta bulundum. Danıştay aleyhimde karar verdi, aldığım maaşları da iade etmemi istedi. Muhtaç ve çaresiz durumdayım. Lütfen mağduriyetimi giderici yönde bir çalışma yapın... Zeynep Eraslan Pütürge/MALATYA