Demokrasi, liderlik ve kritik günler

A -
A +

Demokrasilerde lider sembol olmalı, kararlar ekip tarafından alınmalıdır. Kişinin yanılması daha kolay olur, ekip kararı daha isabetli olur. Demokrasinin ideal şekliyle herhangi bir ülkede tam olarak uygulandığını söylemek mümkün değildir. Bazı ülkelerde ise sadece lafzına yer verilir, ruhundan eser bulunmaz. Küreselleşen dünyamızda, aynı köyün değişik birimlerinde, birbirimize yakın biçimde yaşamaya zorlanan ülkeler gibiyiz. Tüm ülkelerde yapılan her türlü icraat, temayül ve niyyetler ayan-beyan gözükmekte. Gerilimler, sürtüşmeler, silahlanmalar bütün ülkeleri anında tedirgin etmekte; bizim gibi belalı bir coğrafyada yaşayanlar da bu sancıları daha çok hissetmektedirler. Liderlik hastalığına müptela olmuş, fakat demokrasi ve insana saygıdan nasibini alamamış ülke liderleri bulunmakta. Kendi ülkelerinin ve kendilerinin sonlarını hazırlayan bu tip kişiler, dünyamızın da karışmasına yol açmaktadırlar. Mesela, Saddam Hüseyin, biraz daha aklıselim sahibi olsaydı, Irak ve Orta Doğu bu hale gelir miydi? Liderlere verilen yetkilerde biraz daha dikkatli olunmalıdır. Yanlarında mutlaka sorumluluk da bulunmalıdır. Hele bunların aldıkları kararları sorgulayan başka heyetlerin bulunması ise kaçınılmazdır. Bir çılgın liderin aldığı kararın, bir ülkeyi, bir halkı da nasıl felakete götürdüğü ortadadır. Hatta bütün insanlık için hayatı ne denli zorlaştırdığı da gözler önündedir. Jeostratejik, jeopolitik konumu ve bulunduğu bölgedeki sıcak gelişmelerin gittikçe artması yüzünden kritik günler yaşayan ülkemizde, iktidar ile muhalefetin iş birliğine ve sorumluluğuna her zamankinden daha çok ihtiyaç bulunmakta. Aksi takdirde, hepimiz için zor günlerin başlayabileceğinden endişe duymaktayım. Bilhassa Cumhurbaşkanlığı Seçimi ve Genel Seçim süreçlerinin de başlayacak olması, sorumluluk duygularını daha çok gerektirecektir. Komşularımızla çok iyi ilişkiler içindeyiz, çok güzel bir istikrar ve bunun getirdiği ekonomik trend de yakalanmış bulunmakta. Bu kritik dönemde, daha sorumlu davranılarak, ülke menfaati kişisel hırslara feda edilmemelidir. Bunun vebalini kimse kaldıramaz... > Necdet Akman ------- Siyasi partiler kanunu bir an evvel değişmelidir Bu yıl Hazine'den toplam 265 milyon dolar para, partilerin kasasına, siyasi parti yasası gereğince aktarılacak. Böyle bir şey olur mu? Ne imiş, devlet vermez ise, partiler parası olanların emrine girermiş. Gerekçe bu. Paraları alıyorlar ve lüks bir hayat içine giriyorlar. Genel merkezlerine bir bakın. Göğe yükseliyorlar. Altlarındaki göz kamaştıran arabalarına bakın. Harcamalara bir bakın. Kimin parası ve nasıl harcıyorlar? Kendi paraları olsa, zor elde etseler böyle kolay harcarlar mı? Bir an evvel siyasi partiler kanunun değişmelidir. Fakir fukara halktan toplanan vergiler ile birileri saltanat sürmemelidir. Bu paralar ile ne yapılmaz? Bir yandan tasarruf diyeceksin kısacaksın. Diğer yandan hazine darda deyip ha bire vergi üstüne vergi çıkartacaksın halka yükleneceksin. Bir taraftan da böyle lüzumsuz yardımlarda bulunacaksın... Bu adaletsiz uygulamaya dur diyoruz. Her biri birer tüketici olan vatandaşlarımız adına bu uygulamaya son verilmesini ve siyasi partiler kanununun değiştirilmesini, hazine yardımının kaldırılmasını, parti tüzüklerinin ise daha demokratik hale gelmesini istiyoruz. Bunun için imza kampanyası açıyoruz. > Mustafa Göktaş (Çevre ve Tüketici Haklarını Koruma Derneği Genel Başkanı) ------- Tel: 0 212 454 38 22 Fax: 0 212 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.