Ülkemizde, son zamanlarda, idarecilerimizin birçoğunda, maalesef denetime karşı bir soğukluk bulunmakta. Evet, denetim kelimesi, yapısı ve fonksiyonu itibariyle soğuktur, bunu kabul etmek gerekir, anca denetime karşı olan tepkiyi fazla ileriye götürmemek gerek. Halbuki, denetim, bir ülkede yönetim kadar gerekli ve olmazsa olmaz bir şarttır. Gel gör ki, bu açık gerçeğe rağmen, denetimlere bir lütuf gözüyle bakılıyor. Denetim elemanları, üst yönetici konumundakilerin sanki lütufları kabilinden verdikleri görev izni doğrultusunda çalışma yapıyorlar. Bu izin verilirken de, ima yollu da olsa, problem istenmediği denetçilere çoğunlukla bildiriliyor. Denetçi, denetim yaparken, kendisini belaya atmamak ve üst yönetimle kötü olmamak için âdeta cambazlık yapıyor. Bu durum, başta denetim elemanlarındaki heyecanı gideriyor. Daha sonra da, denetlenenlere cesaret veriyor. Bu durumu anlatmamın bir sebebi de, Bursa/Mustafakemalpaşa'daki maden ocağında, 11 Aralık 2009 günü meydana gelen göçük faciasıdır. Biliyorsunuz, bu kazada 19 işçimiz hayatını kaybetti. (Kazada ölen işçilerimize Allah'tan rahmet ve yaralananlara da acil şifalar diliyorum). İnsanlarımızın hayatı bu kadar mı ucuza ve bu kadar mı basite alınır. Denetim raporları uygulandı mı? Bir maden ocağında alınması gereken tedbirlerin tamamı alındı m? Denetim raporlarının ciddi bir şekilde izlenmesi sağlandı mı? İşçiler, madendeki onca eksikliklere rağmen, göz göre göre tehlikeli bir şekilde maden ocağına gönderilmedi mi? Maalesef bu sorulara olumlu cevap alamıyoruz. Durum ortada. Önce ekonomi mantığı, son yılların genel mantığı hâline getirilmekte ve denetim raporlarındaki hususlar maalesef göz ardı edilmektedir. Yazımın bu son kısmında şunu özellikle ifade etmek istiyorum. Denetim mutlaka gereklidir. Dünyanın gelişmiş ülkelerinde, denetim raporlarına büyük önem verilmekte ve denetim elemanları da önemli görülmektedir. İnşallah, son zamanlardaki yanlıştan dönülür, denetime ve denetim elemanına gerçek değeri verilir. Ferhat Berberoğlu (Konyalı bir vatandaş) Başka ülkenin çocukları Danıştay'ın meslek liselerinde kat sayı problemini çözen YÖK kararını iptal etmesi üzerine, konu tekrar tartışmaya başlanılmıştır. Ama bu tartışmada, sonuç ne çıkarsa çıksın, kaybedenlerin meslek lisesi mezunları olacağı ortadadır. Bir ülke düşünün, sanayileşmez, tarıma önem vermez. Bunları geliştirmediği gibi, gerekli teknik adamları da yetiştirmez. Bir ülke düşünün öyle bir eğitim sistemi kurar ki, üniversiteye alacağının neredeyse 10 katını sokağa bırakmakla övünür. Onları yedek işçi deposu olarak kullanmaktan gurur duyar. Bugün içinde bulunulan durum, aslında tam anlamıyla budur ve bu durum meslek liseliler açısından çok büyük haksızlıklar oluşturmaktadır. Bu konuda, özellikle bazı odaklarca tam bir yalan kampanyası yürütülmektedir. Neymiş, meslek lisesi eğitimi çok pahalıymış... Meslek lisesine giden öğrenci kendi alanında yüksek öğrenime devam ederse yolu açıkmış... Bunlar doğru değil. Bugün herhangi bir meslek lisesini bitiren öğrencinin, kendi alanıyla ilgili bir mühendislik fakültesine girebilmesi mümkün değildir. Yaklaşık dört yıl boyunca, ilgili mesleğin gerektirdiği bilgi ve teknik donanımla yetiştirilen genç, iş mühendisliğe gelince ne yazık ki kabul edilmemekte... Bunun yerine, o alanla ilgili hiçbir teknik bilgi ve donanıma sahip olmayan, hatta örgün bir lise eğitiminden bile geçmemiş kişiler kabul edilebilmektedir. Bu garabet sadece mühendislikle de sınırlı değildir. Diğer birçok alan için de benzer durumlar söz konusudur. Yani İletişim Anadolu Meslek Lisesini bitiren bir genç de, yine iletişim fakültesine girememekte, onlar da diğer meslek lisesi mezunları gibi, sadece 2 yıllık meslek yüksek okullarına, ya da açık öğretime girebilmektedirler. Bir de olabilirse kendi alanlarındaki, o da kontenjanı çok az olan teknik öğretmen okullarına... Bunun yanında, 14 yaşındaki bir çocuğa, geleceğiyle ilgili seçim yaptırtmanın ve bunu hayatı boyunca değiştirtmemenin mantığı nedir? Bunu da anlamak mümkün görünmüyor. Siz liseyi bitireceksiniz. Paranız da var. O üniversiteye gireceksiniz, yarıda bırakabileceksiniz. Bu üniversiteye gireceksiniz yarıda bırakabileceksiniz. Hatta bu da yetmeyip, istediğiniz okula, istediğiniz gibi gidip, okuyup, gerekirse değiştireceksiniz... Sonra da, 14 yaşındaki çocuğu, seçtiği mesleğe ömür boyu mahkûm edeceksiniz. Bunun akılla, mantıkla, vicdanla bağdaşır hiçbir yönü var mı? Nusret Kebapçı Adres: İhlas Medya Plaza 29 Ekim Cad. No:23 Yenibosna/İSTANBUL Tel: (0212) 454 38 22 Faks: (0212) 454 31 00