Üç tarafı denizlerle çevrili bir kara parçasında yaşıyoruz. Ama denizin nimetlerinden yeterince faydalandığımız söylenemez. Bilhassa taşıma ve ulaştırmada bütün yük hâlâ karayollarında. Denizden yeterince faydalanmak için yapılması gerekenler bazen dile getirilir, ama her nedense gereken adımlar atılmaz. Denizleri yeterince değerlendirmediğimiz için içi yanan vatandaşlar, belki ilgililer yeni adımlar atar diye şu önerilerde bulunuyorlar: Türkiye'de Denizcilik Bakanlığı olmalı ve İDO Genel Müdürlüğü, Deniz Ulaştırma Genel Müdürlüğü, Balıkçılık Kooperatifi Başkanlığı bu bakanlığa bağlı olmalıdır. Panama, Malta, Kamboçya, vs. bayraklı gemilerde çalışan personele kontrat sigorta ve sözleşmeler yapılabilmesi için yasal düzenlemeye ihtiyaç vardır. Bu uygulamalar mecburi olmalı. Gemicilerimiz ağır işlerden sigortalı olmalı ve erken emekli olabilme hakkı bulunmalıdır. Liman işletme müdürleri kaptan veya gemi başmühendisleri arasından seçilmelidir. Sektörle ilgisi bulunmayan kişilerin bu makamlara getirilmesi, beraberinde çeşitli sıkıntılar getirmektedir. Hopa, Rize, Trabzon ve diğer kıyı şehirlerinden İstanbul'a yolcu gemisi olmalı, ki bunların bir kısmı daha önce vardı. Üç tarafı denizlerle çevrili olan ülkemizde bütün yük karayollarına yüklenmemelidir. Karadeniz illerinde yat limanları yapılmalı, bunun için teşvik verilmelidir. Kıyı şehirlerinde Deniz Ticaret Odaları bulunmalı. Gemi komisyonculuğu yapanlar için yeni düzenlemeler yapılmalı. Trabzon ve Samsun limanlarından, Sochi ve Nowroski limanlarına çalışan 15 adet Ro-Ro gemisi bulunmasına rağmen, Orta ve Doğu Karadeniz'de kıyı emniyetine ait arama-kurtarma römorkörü bulunmamaktadır. Gemi personelinin özlük haklarını denetleyen bir makam bulunmalı, yerli ve yabancı gemilerdeki haksızlıklar bu makam tarafından giderilmelidir. Usta gemici ve güverte lostromanlarına yat kaptanlığı yapma hakkı tanınmalı. Ro-Ro ve yolcu gemilerinde kaptanların ve çarkçıların elbiselerinde rütbe bulunmalıdır. Limanlarda denizcilerimiz ve yabancı denizciler için dinlenme ve sosyal tesisler bulunmalı. Tüm yabancı bayraklı ve Türk gemilerinde güverte ve makine stajyer personeli bulundurulması mecburi olmalıdır. >> Yabancılar neden Turgutreis'i seçiyor? Avrupa'nın en önemli turizm merkezlerinden biri olma yolunda ilerleyen gözde turistik beldelerden Turgutreis'te, son yıllarda çok sayıda yabancı yerleşti, yaklaşık 40 kadar yabancı da Türk vatandaşlığına geçti. Özellikle İngiliz, Rus, İskoç ve Almanlar doğa ve kültürel zenginlikleriyle ünlü Turgutreis'e akın ettiler. Beldede yaşayan yabancıların sayısı 1000'e ulaşırken, yabancılar Türk geleneklerini ve adetlerini öğrenmeye başladılar. Turgutreis son yıllardaki başarılı hamleleriyle, gerek teknik alt yapı gerek sosyal yapıyla ilgili pek çok gelişme ve aşama kaydetti. Burada yaşayan yabancılar 12 ay yılın her günü aradıkları her şeyi bulabiliyorlar. 24 saat açık olan marketlerimiz, giyim mağazalarımız, lüks kafelerimiz, günbatımı manzaralı restoranlarımızla medeni bir insanın bulmak istedikleri her şey Turgutreis'te mevcut. Kışın ayaklar çamura değmeden gezilebilecek, yürüyüş yapılabilecek uzun sahil boyunca parkurlarımız var. Buralarda gün boyu yürüyüş ve spor yapılabiliyor. Diğer yandan yabancılarımıza kendi örf adetlerimizi de öğretiyoruz, açtığımız Türklük kurslarında yöresel yemeklerimizi, danslarımızı ve dilimizi öğreniyorlar. Yabancıların, hayvanlarını Turgutreis sokaklarında, park bahçelerde rahatça gezdirebildiklerini görüyorum. Belediyemize ait hayvan barınağımızda her türlü veterinerlik hizmetlerini alabiliyorlar. Beldemizde sağlık hizmetlerimiz, tam donanımlı kliniklerimiz, uzman doktorlarımız var. Çok sayıda ilaçlarını alabildikleri eczane, süslenebilmeleri için kuaförler var. Dünyanın en modern marinası, tertemiz plajlarımız, bakir koylarımızla yaz kış en çok tercih edilen yerlerden birisi konumundayız. Yabancıların Turgutreis'i tercih etmelerinde en önemli nedenlerin başında Turgutreis halkının sıcaklığı geliyor. Turgutreis insanının samimiyeti güvenirliliği olmasa yabancılar buraları tercih etmez. Turgutreis halkı beldeye gelen yabancılara örnek bir misafirperverlik gösteriyor. Beldede huzur var. Bir insanın Turgutreis'te yaşayabilmesi için istediği her şey mevcut, Havaalanı beldeye sadece 45 dakika uzaklıkta, yabancılar istedikleri zaman ülkelerine gidip gelebiliyorlar. Büyükşehirlerde arayıp buldukları her şeyi burada 365 gün bulabiliyorlar. Turgutreis doğal ortam olarak da çok zengin, hem medeniyet var hem de doğal zenginliği var. Oksijen bol, rutubet yok, insan sağlığı için bunlar çok önemli. İşte tüm bunları ortaya koyduğumuzda Turgutreis'in yaşanabilir bir yer olduğunu görüyoruz. > Ali Server Yazgan (Turgutreis Belediye Başkanı) >> Sağlık personelinin tedavi yollukları ne zaman ödenecek? Ankara'da, özellikle hastanelerde çalışan sağlık personelinin tedavi yollukları 11 aydır ödenmiyor. Sağlık Bakanlığı'nı ve Maliye Bakanlığı'nı göreve çağırıyoruz. Çalışan personelin Hakkı olan yollukların bir an önce ödenmesini bekliyoruz. > Şenol Şahin (Sağlık-Sen Ankara 1 Nolu Şube Başkanı) >> Ülkemizi yaşanmaz hale getirmeye ne hakları var? Çoğu vatandaşlarımızın hâlâ ne sosyal güvencesi, ne bir geliri ne de başını sokacağı bir evi yok. Emeklisi, dulu, işsizi ve asgari ücretlisi ile; çocuklarını binbir zorlukla okula gönderen dar gelirli vatandaşlarımız da cabası. Üniversite okumuş, işsiz, ne iş olsa yaparım diyen gençlerimizin sayısı da günden güne artıyor. Bu çaresizlikler beraberinde sosyal yaraları da getirmekte. Bütün bunlara sorumsuz yayınlar, özendirici programlar da eklenince ahlaki aşınmanın boyutu giderek büyüyor. Şiddeti özendiren dizi, film ve programlar da insanlarımızı gayri meşru yollara itiyor. Sefaletten bunalmış bazıları için sorumsuzca adeta çıkış yolu olarak gösterilen bu yayınlar, toplumumuzu bir uçuruma doğru sürüklemektedir. Halkın bir kısmı bu kadar sıkıntı çekerken, bazılarının yaşadığı debdebeli hayatın abartılı şekilde, insanların gözüne sokulurcasına tekrar tekrar gösterilmesi büyük bir tahribata yol açmaktadır. Yetkililerin ve ilgililerin bütün bu sakıncaları da düşünerek hareket etmeleri gerekmektedir. Ülkemizi yaşanmaz hale getirmeye, insanlarımızı suça ve ahlaki bunalıma sürüklemeye kimsenin hakkı bulunmamalı... Ülkemizin bekası ve hepimizin huzuru için ilgilileri sorumlu davranmaya çağırıyorum... > Necip Yozgatlı - İSTANBUL >> İnek heykellerinin Budistlerle ilgisi yok Köşenizde inek heykelleri ile ilgili bir okuyucu şikayeti vardı. Bu konuda okuyucudan kaynaklanan bir bilgi eksikliği olduğunu düşünerek, ben de bir okuyucu olarak aşağıdaki bilgi notunu gönderiyorum: İstanbul'un muhtelif yerlerindeki inek heykelleri, Cow Parade (inekler geçidi, inek gösterisi anlamına geliyor) İstanbul adlı bir sergi etkinliği kapsamında, 1 Ağustos ile 31 Ekim tarihleri arasında çeşitli yerlere konuldu. Sütaş'ın ana sponsorluğunda, her sponsor bir veya birkaç yere, kendi tasarımı olan bir inek heykeli koydu. Bunlar, doğal olarak, tüketim toplumunun kaçınılmaz etkileridir. Yani olayın arkasında Budist bir etki falan yok, süt ve süt ürünleri üreticilerinin dünyanın çeşitli ülkelerinde yaptığı bir reklam etkinliğidir sözkonusu olan. > Mustafa Selçuk