1974 yılında Mersin'de gencecik bir lise talebesi iken Kıbrıslı Türklerle tanışmıştım. Rum katliamından canını kurtarıp İngiliz askerî üslerine sığınabilenler, Türkiye'ye getirilmişti. Bunların bir kısmı da bizim okulda konaklamıştı. Hepsinin yüzünde; yakınlarını, dostlarını kaybetmiş olmanın, evlerini barklarını terketmenin acısı; yarınlarının endişesi vardı. Emsalim olan birkaç kişiyle dostluklar kurmuş, acılarına bir şekilde ortak olmak istemiştim. O günden sonra da Kıbrıs meselesini hep yakından takip etmeye çalıştım. Geçtiğimiz Cumartesi günü, Bilim Araştırma Vakfı tarafından Kıbrıs'ta düzenlenen "Kıbrıs Konferansı"na katıldık. Konferansa, KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Meclis Başkanı, TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Burhan Kuzu, Kıbrıs'ta görev yapmış emekli generallar, Kıbrıs'a katkıda bulunmuş eski bakanlar, bilim adamları, yazarlar ile Irak Türkmenleri, Doğu Türkistan Türkleri ve Batı Trakya Türklerinin temsilcileri katıldı. Konferansta Kıbrıs davasının çarpıcı yönleri dile getirildi. Özellikle Sayın Rauf Denktaş'ın, konuyu bütün açıklığıyla ortaya koyması ve Kıbrıs davasına sahip çıkmaktaki kararlılığı dikkate şayandı. 40 yıldır bu mücadeleyi sürdürdüğünü, Türklüğüyle övündüğünü ve eğilmediğini belirten Denktaş, bütün meselenin, kazanılmış haklarının elden kaçırılmaması, Kıbrıslı Türklerin egemenlik haklarının ellerinden alınmaması ve Türkiye'nin garantörlük hakkından taviz verilmemesi olduğunu söyledi. Geçmişteki mücadelelerinde, Türkiye'ye olan güvenlerinin kendilerini ayakta tuttuğunu, şimdi ise bu nazik konunun sulandırılmak istendiğini anlatan Rauf Denktaş; "Rumlar, silahla yapamadıklarını AB üyeliği yoluyla yapmak istiyorlar. Annan planında eşitlik, Türkiye'nin garantisi sulandırılmış; imzayı atsaydım Rumların istediği olurdu. Beni suçlayanlar bundan bahsetmiyor" diyerek, herkesin bu meseleyi doğru algılamasını istedi. Türk askerinin çekilmesi durumunda geçmişte yaşanmış tehlikeli durumların yine yaşanabileceğine değinen Cumhurbaşkanı Denktaş, aslında iki halk arasında bir düşmanlığın bulunmadığını, geçmişte de iki halkın yüzyıllarca bir arada yaşadığını, serbest geçiş hakkını da bu yüzden verdiklerini; asıl düşmanlığın bazı politikacılardan kaynaklandığını dile getirdi. Avrupa Birliği'nin bu şartlarda Rumları birliğe kabul etmesinin hukuki bir zemininin bulunmadığına değinen Rauf Denktaş, Kıbrıs Cumhuriyeti'ne zemin teşkil eden Anayasa ve yasaların iyi bilinmesi gerektiğini anlattı. Rauf Denktaş'ı dinlerken, ondaki kararlılığı görünce, bir anda yıllar önce tanıdığım Kıbrıslıları hatırladım, onlardan dinlediğim dramları bir daha düşündüm. Yüzlerdeki endişelerin bunca yıldır giderilemediğine hayıflandım... Böyle diri bir mücadele azmi varken, Türk kesiminin bu kadar eskimiş olmasını, yorgun şehir görüntüsü vermesini anlayamadım. Yüksekten bakılınca Türk tarafı ile Rum tarafı bariz bir şekilde belli oluyor, sınırları bilmenize gerek kalmıyor. Bir kumaş parçasını düşünün; bir ucu güneşte kalmış, solmuş; geri kalan kısmın renkleri canlı, yeni... Bu durum beni üzdü ve ayıp olarak bize yeter...