Depremden sonra neler yapıldı, binaların güvenli olması sağlandı mı, bunun için gerekli düzenlemeler yapıldı mı? Yoksa bunda da, menfaat odakları devreye mi girdi? En iyisi, bu durumu bir Yüksek Mimardan dinleyelim: "17 Ağustos 1999'da deprem oldu, ardından bir sürü kanunlar, kararnameler falan; ilk olarak Yapı Denetim Kanunu sonucu, Mimarların hemen hemen bütün yetkilerini aldılar. Serbest Mimarların çoğu ofisini kapatmak zorunda kaldı. Yapı Denetim Şirketleri çıktı. İlk başta bu şirketleri kuranlar, bulundukları bölgede para sahibi, ticaretle uğraşan kişilerdi. Bunlar o bölgede bulunan Mimarlara, İnşaat Mühendislerine teklifte bulundular, "gel şirket kuruyorum arada bir imza atarsın". Ticaret sahibinin kârı, yapı maliyetinin % 8'i kadardı. Sonra diğer bir kanunla, Yapı Denetim Şirketlerini ancak meslek mensuplarının kurabileceklerini belirttiler. Ama yapı denetim şirketinin kârını, yapı maliyetinin %3'üne çektiler. Bu ofisler şimdi tırım tırım mimar, mühendis, vs. arıyorlar. Meslek etiğini taşımayan bazıları bir imza karşılığı anlaşıyor, sonra bir daha gelmiyorlar, maaşları her ay banka hesaplarına yatıyor... İnanmıyorsunuz değil mi, maalesef böyle! Ayrıca bina yaptırmak isteyen müşteri, yapı denetim şirketini buluyor. "Hallederiz, yaparız sizi mahcup etmeyiz" vaatlerinde bulunarak, hiçbir şeyden haberi olmayan müşteriye "yapı projeni de biz çizeriz" diyorlar. (Halbuki buna yetkileri yok). Sonra belediye ile anlaşmalı olarak bir mimara proje çizdirip, imza attırıyorlar. Böylece piyasadaki serbest mimarlık ofisleri kapanıyor. Gerçek üretim yapan piyasadan siliniyor, hiçbir üretimin olmadığı böyle saadet zincirleri kuruluyor. Para sahiplerini kaçırmayalım, başka Yapı Denetim Şirketine gitmesin diye istedikleri her şeyi yapıyorlar..." Anlaşıldığı kadarıyla, gereken dersler alınmamış, eski huylarımız devam ediyor... ------ >>> Mesleki ve Teknik Eğitimin hayal kırıklığı Babam hep o okulların üstünlüklerini, kalitelerini anlatırdı. O okulları bitirenlerin piyasada kapışıldığını söylerdi. Çok mutlu olurdum.. Lisede iken her geçen gün daha çok şeyler öğrenip, geliştiğimi hissederdim, motorla ilgili ne varsa okurdum.. Lise 2. sınıfta babam, üniversite imtihanlarına hazırlanmam için dershaneye kaydettirdi. Keşke götürmeseydi de bir süre daha hayata güzel baksaydım. İlk sene üniversite imtihanlarında başarısız oldum, ki o dönemde Meslek Lisesi mezunu istediği bölüme gidebiliyordu, ben Motor Bölümü mezunuyum, ama istersem Doktor, Mühendis olabiliyordum... İkinci defa girdim imtihanlara, ama artık katsayı engeli vardı. Teknik Eğitim Fakültesi Otomotiv Öğretmenliğini kazanmıştım. Branşımda yüksek ihtisas yapacak daha geniş bilgiye sahip olacaktım... Şu anda mezunum, diplomamda kocaman "Otomotiv Öğretmeni" yazıyor. Diplomamı elime aldığımda yine birileri bir şeyler söylüyor. Meslek Liselerinin öğrenci sayıları üniversite imtihanlarındaki alan seçimi kısıtlamaları yüzünden azalmış, yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştır. Evet ben Otomotiv Öğretmeni Oldum, fakat Devletim bana Meslek Lisesinde görev vermeyecek, artık bana ihtiyacı yok! Yine hiçbir şey sormadım, boynumu büktüm utandım kendimden... Özel sektörün de ihtiyacı yokmuş bana beyaz yakalıymışım... Beni işçi olarak da çalıştırmazlarmış, neden biliyor musunuz? Çünkü ben üniversite mezunuyum. Kocaman fakülteden çıktım. Bilgilerim yok olurmuş, bir de bana yazık olurmuş; "o kadar okudun, yazık etme kendine" dediler ve kapıyı gösterdiler... Maddi olarak imkanımız yok ki kendi alanımda iş yeri açıp sanayide çalışayım. Ancak pazarda kendi yetiştirdiğim sebzeleri satarak hayat mücadelesi verebilirim... > Teknik Eğitim Mağduru ------ Tel: 0 212 454 38 22 Fax: 0 212 454 31 00