Devletten geçinenleri anladık, ya "eli taşın altında" olanlara ne demeli?

A -
A +

Bir kesimin, Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığını engellemek için yoğun çabalar içinde olduğu sır değil. Yazılanlara bakılırsa, belli bir elit kesime yönelik olan bu çalışmanın amacı, gerekirse antidemokratik yolları da devreye sokarak Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecini etkilemek. İçlerinde bürokratlar, emekliler, politikacılar, gazeteciler, işadamları gibi geniş bir yelpazeden kişilerin bulunduğu grubun, uzun süreden beri faaliyette olduğu da biliniyor. Son zamanlarda, medyada sık sık boy gösteren bu yapılanmanın öncüleri, işi daha da hızlandırdıkları imajını veriyorlar. Ülkede istikrarsızlığı pompalamak, çeşitli şayiaları çıkarmak, bir kaşık suda fırtına koparmak, karalama kampanyaları açmak, asılsız bazı söylentileri büyüterek bazı kesimleri harekete geçirmek gibi faaliyetlerin de bu yapılanmaya dayandığı zaten biliniyordu. Bunun zedelediği güven sonucu, başka ülkeleri yüzde 5 seviyesinde etkileyen global krizin bize maliyeti şimdiden yüzde 20-30'ları buldu, nerelere kadar çıkacağı da bilinmiyor... İstikrarsızlıklardan, krizlerden bu ülke çok çekti. İstikrar ve güven ortamı kolay da sağlanamıyor. Güven ortamından neler kazanılacağı da son birkaç yılda görüldü... Son 10 yılda acı tecrübeler yaşadık. Hepimiz krizleri, istikrarsız ortamları ve istikrarı yaşadık, aralarındaki farkı iliklerimize kadar hissettik. Hayatı boyunca hep devletten aldığı maaşla geçinmiş, maaşı birgün bile gecikmemiş, ideolojik fanatizme esir olmuş bürokrat ve emekliler bu farkı anlayamayabilir. Devamlı krizlere sebeb olmuş, memleket hayrına adım atmamış, ahir ömürlerinde de hırsları akıllarını örtmüş olan bazı politika eskilerini de anlamak mümkün. Peki ya "elimiz taşın altında" diye arada bir hatırlatmada bulunanlar? Onlar neden bu ortamın bozulmasına katkıda bulunuyorlar? Önceki kriz esnasında, servetlerinin üçte ikisini kaybettiklerini söyleyen büyük işadamlarının sözleri hâlâ kulaklarımda. İstikrar ortamında servetlerini ikiye, üçe katladıkları da biliniyor. Karlarında patlama olduğu da bilançolarından anlaşılıyor. Bütün bunlara rağmen, öbür muhterislerle hareket etmenin ne haklı gerekçesi olabilir ki? Şimdiden şirketlerinin piyasa değeri düştü, servetleri günden güne eriyor. Eminim onlar da şimdi dizlerine vuruyorlardır. Bunca badireden ders almamışlar için, ne denebilir ki? Ülkeye bu kadar kötülük yapmaya değer mi? İşsiz kalacak yüzbinler, kapanacak kepenkler, iflas edecek işletmeler bunların vicdanlarını hiç mi sızlatmıyor? > Bu öğrencilerin durumu ne olacak? Milli Eğitim Bakanlığı'na; Anayasamıza göre, ilköğretim mecburi ve devlet okullarında parasızdır; kimse eğitim öğretim hakkından mahrum bırakılamaz. Daha önce, belediye sınırları içerisinde olsalar dahi, toplu taşıma araçları gitmeyen yerler taşıma kapsamında idi. Yapılan değişiklikle, uzak ve can güvenliği bulunmayan bu tür yerler kapsam dışında bırakıldı. Bu yanlış karar sonucunda, taşımalı eğitim için hazırlanmış okulların altyapıları heba olacak, devamsızlıklar artacak, eğitim büyük sekteye uğrayacaktır. Toplu taşıma hizmeti götürülünceye kadar, İlçe ve belde belediyeleri sırınları içerisinde bulunan bu tür yerlerdeki öğrencilerin okuma hizmetinden mahrum bırakılmamasını istiyoruz. > Bir grup vatandaş > Tel: 0 212 454 38 22 Fax: 0 212 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.