Sayın Hükümet Üyeleri; Bizler, sayıları yüzbinleri bulan tek gözü görmeyen, ya da çok az gören "MONDER Derneği" üyeleriyiz. Bizler 3 sayılı cetvelin 7. bendine göre Türkiye Cumhuriyeti Sürücü Belgesi alamıyoruz. Oysa dünyada Avrupa Birliği ülkeleri, Amerika başta olmak üzere, Uganda'dan Hindistan'a, İran'dan Libya'ya hemen hemen her ülkede tek gözü görmeyenlerin sürücü belgesi alma hakkı vardır. Bizler Türkiye'de TC sürücü belgesi ile taşıt kullanamazken, Karayolları Trafik Kanunu'nun 40. Maddesine göre tek gözü görmeyen gerek yabancı ülke vatandaşları, gerek Türk vatandaşları yurt dışından aldıkları sürücü belgesi ile Türkiye'de yasal ve özgür olarak taşıt kullanabilmektedirler. Biz MONDER olarak, Sayın Hükümet Üyelerinden; tek gözü görmeyenler nasıl bir Uganda, Almanya, Fransa, İtalya, Amerika, İran, Yunanistan, Bulgaristan, vs. ülkelerin sürücü belgesi ile Türkiye'de yasal olarak taşıt kullanma hakkına sahiplerse, TC Sürücü Belgesi ile de taşıt kullanma hakkına sahip olmalarını talep ediyoruz. > MONDER Yönetim Kurulu Öğretmenliğin onuru böyle mi korunur? Bir süre önce, "Öğretmenlik mesleğinin onurunu koruyun" başlıklı bir yazı okudum ve aklıma takıldı. Sözleşmeli olarak çalışan o insanlar ne yaptılar da, öğretmenlik mesleğinin onurunu kırdılar, bilmiyorum... Acaba o insanlar, yazıyı yazan kişiyle aynı liseden, aynı dereceyle, hatta daha iyi dereceyle mezun olmuş, tercih hatası, parasızlık, evlilik, aile problemleri, sağlık ya da diğer sosyal sebeplerle okuyamamış olamazlar mı? Acaba o insanların okudukları Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Okul Öncesi Öğretmenliği Bölümü, bir devlet üniversitesinin bünyesinde değil mi? Daha az ders görüp de öyle mi mezun olmuşlar? Acaba o insanların, Anadolu'nun en ücra köşelerinde, yıllardır kullanılmayan okulları bu kutsal görev için kullanmak amacıyla açtığını, malzeme topladığını, büyük bir özveri ile çalıştıklarını o arkadaş biliyor mu? Bu durumdaki birçok anasınıfına, her gün öğrenciler tarafından günlük yakacak odunun taşındığını, virane okulların damlarının aktığını, bazı öğretmenlerin kendi maaşlarından birçok masrafı karşıladığını biliyor mu? Şimdi sormazlar mı; öğretmenlik mesleği, devletin verdiği bir hakkı, tüm zorluklara rağmen kullanan ve büyük bir fedakarlıkla çalışan insanları küçük görerek, aşağılayarak mı korunur? Kadrolu anasınıfı öğretmeninin yarısı kadar bile maaş alamayan bu insanların takdir edilmesi gerekmez mi? > Adem Murat Mutlucan - BUCAK Elektrik hırsızları işi ilerletti Son günlerde, kaçak elektrik kullanımı ile ilgili olarak çevremde duyduklarım beni adeta şoke ediyor. Ekonomimizin IMF güdümünde bulunduğu, dışarıya el açtığımız bir dönemde, hem devletten, hem milletten bu şekilde çalmak reva mıdır? Bizim evde de her türlü elektrikli ev aleti mevcuttur. Ama bu pahalılıkta bütçemizi zorlamamak için azami tasarruf yapıyor, bu aletleri mümkün olduğu kadar tasarruflu kullanıyoruz. Gelen faturaları da bütçemizi çok zorlamadan düzenli olarak ödüyoruz... Sorumsuzca ve gereğinden fazla elektrik tüketip, bunun karşılığında da hiçbir bedel ödemeyenlerin vicdanları rahat mı? Onların çaldıkları her kuruşun biz dürüst vatandaştan çıktığını bilmiyorlar mı? Bunu yapmalarının, benim evimde paramı çalmalarından ne farkı var? Üstelik bunu yapanlar, kendilerine uyanıklık süsü vererek, bu yaptıklarını övüne övüne anlatıyorlar. Yetkililerin, evlerin içini de kontrol ederek daha dikkatli olmalarını, faturalarını düzenli ödeyen bir vatandaş olarak istiyorum... > Ayla Öztürk - İSTANBUL