Doktorun çilesini "babası"ndan dinleyelim -2-

A -
A +

Devletimiz 50 bin uzman, 20 bin asistan ve 50 bin de pratisyenden meydana gelen bu topluluğu, "dürüst olmayan", "aldığı çuvalla paraya doymayan" iflah olmaz bir zümre olarak tanıtıp, halkın önüne atıvermekten çekinmez. Aldıkları ücretlerden misal verirken, halkı yanıltır, 120 bin kişilik doktor kitlesinin, çok azının alabileceği seviyeyi seçer. Artık hastaların, kendisinden şifa beklediği doktoruna saygısı, sevgisi kalmamıştır. Ona diklenmeyi, gerekirse bağırıp çağırmayı kendinde hak olarak görür vatandaş. "Parasıyla değil mi, bakacak tabii bana!" düşüncesi hâkim olur. Yıpratıcı uzun tahsilinin ve yorucu mesaisinin karşılığını göremeyen, geleceğinden endişe duyan doktorun da ruh sağlığı bozulmuştur. Zaten her gün ama her gün dertli, acılı, sıkıntılı insanlarla uğraşmak zorunda olan bu insanın, içi kan ağlarken gülümsemesi, kendi derdine yanarken karşısındakine gerekli şefkati göstermesi imkânsız hale gelir. Kanaatimizce bugün hasta-tabip ilişkisi en sağlıksız evresini yaşamakta, bizzat ilgililer tarafından, bu iki kesim arasına husumet sokularak, sosyal bir yara açılmış durumdadır. Doktorlar mutsuz ve huzursuz Ama devlet çıkarılan kanunlarla, yönetmeliklerle, genelgelerle doktorları hizaya getireceğini düşünmeye devam eder. Sağlık reformu yapılmış, sağlık tesislerinin kapısı bütün millete açılmış. Ama içindeki doktorların kafası bozuk, kendilerine haksızlık yapıldığını düşünüyorlar ve için için isyan ediyorlar. Doktorluk mesleğinin, özveri demek olduğunu, kendinden vermek demek olduğunu en iyi bilmesi gereken meslektaşları Sağlık Bakanının, bu çileli mesainin karşılığını almaları, haksız uygulamalara tabi tutulmamaları konusunda kendilerini savunmadığını düşünüyorlar. Bu çİleler bİtmek bİlmez Şimdi oğlumuz 6 ayda bir yapılan TUS'a bir daha girecek. Kazanırsa asistan olacak. 3 ila 5 yıl sonra uzman doktor olacak. Devlet baba onu yine mecburi hizmete gönderecek. En verimli yılları, "Bitsin de yerime döneyim" diyeceği bir yerde beklemekle geçecek. Ondan sonra bir yan dalda üst uzmanlık için sınava girecek, kazanırsa asistanlığa devam edecek. Onu bitirdikten sonra gene mecburi hizmete gidecek. Peki, bitti mi çile? Ne gezer. Daha askerlik var. Doktor kısa dönem askerlik yapamaz. O asteğmen olarak diğer meslek gruplarından mutlaka 7 ay daha fazla askerlik yapmak zorundadır. Komando birliğinde ise birliği ile beraber operasyona gitmek zorundadır. Orada "döner" falan da kalmaz, sadece maaşa talim eder. Bu askerlik işinden sadece bayan doktorlar yakayı sıyırır. Erkek meslektaşlarını kariyer kulvarında haksız yere 1 sene sollayıverir. Uzman olma şansı %50'yİ geçmez Misal bir nefroloji uzmanı 4+3=7 yıl asistanlığın üzerine, en az 5.5 yıl da mecburi hizmet ve askerlik yapacaktır. Yaş ise artık 40'ı aşmıştır. Uzmanlık kadrolarının düşük tutulması sebebiyle bir doktor için şu ana kadar anlatılan çileli ama kendisi için şans olan bu sürecin içinde olmak ihtimali %50 civarındadır. En başarılı öğrencilerden olup üniversite sınavında en yüksek puanları almış olmalarına rağmen, bir doktor %50 ihtimalle pratisyen kalacaktır. İş hayatında bir mühendis de yüksek mühendis gibi aynı kadrolarda çalışabilir. Kimse sen neden yüksek mühendis değilsin demez. Ama tıp doktorluğunda pratisyen ile uzman doktor arasında iş hayatı değerleri bakımından uçurum vardır. Şunu da hatırlatalım: Ben çocuğumu özel üniversitede okuttum. Tıp fakültesine 6 senede 120 ila 150 bin lira ödedim. Devletten beş kuruş yardım almadım demek tıp doktorunu bu mecburi hizmetten kurtarmaz. Özel okuldan mezun tıp doktoru ile devlet üniversitesinde okumuş olan arasında bu açıdan bir fark yoktur. Doktora sahİp çıkın Meclisteki 542 milletvekilinden 336'sı iktidar partisine mensup. Bunlardan 17'si, Sağlık Bakanı ve TBMM Sağlık Komisyonu Başkanı dâhil tıp doktoru. 10 tıp doktoru milletvekili de diğer partilerden var. Çoğu da profesör. Ey Sağlık Bakanımız, ey Sağlık Komisyonu Başkanımız, ey tıp doktoru diğer 25 milletvekilimiz! Meslektaşlarınıza haksızlık yapmayın. Toplumun her ferdine, doğumundan başlayarak hizmet veren bu sosyal kitleyi, her toplulukta olabilecek birkaç tıynetsiz sebebiyle toplumun önünde itibarsızlaştırmayın. Doktordan, "Doktor Bey, benim şöyle bir rahatsızlığım var" diye edeple söze başlanarak hizmet alınır. İnsanı hastane, ameliyathane, eczane iyileştirmez. Bu imkânlara kendi birikimini ve deneyimini katarak insanımıza şifa sunacak tabiplerimizi daha fazla rencide etmeyin! Bir Doktor Babası Herkes görevini yapmış oldu(!) Cumhurbaşkanı'na, Başbakan'a ve Orman Bakanı ile Tarım Bakanı'na yazdığım, kurmakta olduğum ormanın su problemi ile ilgili dilekçeleri; onlar Kaymakam'a, Kaymakam Vilayet'e göndermiş. Vilayet de neticeyi bana bildirdi. Ben de zatıalinize haber veriyorum. Herkes görevini yapmış oldu. Ben de boyumun ölçüsünü almış oldum. Bundan sonra da, gelecek temmuz ayına kadar suya ihtiyacım olmaz. Gün ola harman ola, kim öle kim kala... > Rahim Demirbaş > Adres: İhlas Medya Plaza 29 Ekim Cad. No:23 Yenibosna/İSTANBUL Tel: (0212) 454 38 22 Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.