Sayın Halil Şıvgın'ın Sağlık Bakanlığı döneminde, Mali Müşavirlik büroma Resmî Gazete alırdım. Her köşesini okurdum. Domuz pankreansından ekmek mayası yapıldığı ile ilgili kısmı dikkatle okudum. Midem bulandı. Merhum Başbakan Turgut Özal'a yazı yazıp yakındım. Yazım ağırdı, tahkikat beklerdim... Sağlık Bakanı Sayın Halil Şıvgın Bey'den yazı geldi: "Sayın Tahsin Koloğlu, hassasiyetine teşekkürler. Bilgin doğru ve hassasiyetinde haklısın. Domuz pankreasından ekmek mayası yapılması, Avrupa Standartlarına uygun olarak, önceki bakanca yapıldı. Şimdi, senin yazın üzerine, Resmî Gazete ile o mayayı iptal ettim. İlgili resmî gazeteleri ekli olarak yazımla size gönderiyorum. Sağ olun..." Ve mavi renkli maya iptal oldu, sarı renkli maya oldu. Sonradan eski ad ve renkle devam etti. Domuzun bir şeyi yenmez, kullanılmaz dinimize göre. Haramlarda insana ve İslam'a zararlar vardır, "trişin" gibi... AB standartlarının bir kısmı İslam'a ve Türk'e uymaz. Atalarımız İslam'dan önce de domuz yemedi, Avrupa Birliği bunu başarmamalı. Türkiye'de 3-5 bin ton domuz etinin gıdada kullanıldığı söyleniyor, eğer doğru ise, esef verici... Domuz Gribi'nin kaynağında da bu tür gıdalar olmasın. Yetililer bu konuda bir araştırma yaptılar mı? Belediyelerin birinci görevi, milletimize ucuz, temiz, helal gıdalar yedirmektir. Denetleyecek, gerekirse fırınlar yapıp işletecektir. Samsun'da resmî ekmek fiyatı, 200gr, 70 kuruş; rekabetle 30 kuruşa satılıyor. 30 kuruşa satılabiliyorsa, 70 kuruş neyin nesi? Ekmek, gıda, temizlik gibi alanlarda devlet ağırlığını koymalı, bu hususlardaki kamusal sorumluluğunu unutmamalıdır. Tahsin Koloğlu-SAMSUN Ülke hizmetinde görülen boşluklar 81 ili bulunan ülkemizde demokrasi var. Hükümetler, belediye başkanları, muhtarlar seçimle göreve geliyor. Seçilen Milletvekilleri, Başbakanı, Başbakan da Bakanlar Kurulu üyelerini belirler. Komisyonlarda görev alan az sayıdaki Milletvekilini de sayarsak, geriye kalan vekillerimizin sadece sayısı bilinir, vatandaş onları tanımaz. Şehircilikle ilgili bütün işler belediyelerden bekleniyor. Belediyelerimizin de bu hizmetleri hakkıyla yapmada zorlandıkları görülüyor. Bir kısmı borç batağında, gelirlerine haciz konmuş belediyelerimiz var. Yaşanan sel felaketlerinde, aksayan hizmetlerde hedef tahtasına sadece belediye yetkilileri konur. Şehirdeki bütün hizmetler belediyelere bırakılmış gibi. Bu yüzden bütün kurumlar arasında en büyük sıkıntıyı belediyeler çekiyor. Mesela, İstanbul'da sel olunca suçlanan tek kurum belediye iken, diğer kurumlar ve bilhassa vekiller görmezden geliniyor. Seçim zamanında halkla iç içe olan, vatandaşın her derdiyle ilgilenen vekiller, seçilip Ankara'ya gittikten sonra bir daha görülmüyor, felaketlerde vatandaşın semtine uğramıyor. Kalkınmada, halkın gelir seviyesini artırmada, refah seviyesini yükseltmede maalesef geç kalmışız. Bir an evvel kalkınmamız izin, kaybolan yıllarımızın telafisi için bir araya gelmeliyiz, herkes elini taşın altına koymalı. Bütün kurumlarımız ve vekillerimiz de işe koyulmalı, yönetim ve hizmette bir boşluk bırakılmamalıdır. Bütün yükü belediyelere yüklemekle olmaz... Hüseyin Aksu Şifalı Bitkiler Enstitüsü kurulsun Sağlık Bakanlığı'na; Sağlıklı olmanın yolu, tabiatla iç içe yaşamaktan, tabiatın sunduğu nimetlerden en iyi şekilde faydalanmaktan geçer. Ülkemiz buna çok müsait, âdeta şifalı bitkiler ülkesi. Şifalı bitkiler, eskiden beri insanla dost olmuş, birçok derdin devası bunlarda bulunmuş. Meşhur tabiplerin bulduğu birçok ilaç bu bitkilerden oluşmuş. Halk arasında hâlâ kullanılan ve başarılı sonuçları görülen ilaçların kaynağı da hep bu şifalı bitkiler. Zaten alternatif tıp olarak anlatılan kısım da bu değil mi? Neden ülkemizin bu potansiyelini daha bilimsel olarak değerlendirmiyoruz? Mesela neden Şifalı Bitkiler Enstitüsü'nü kurmuyoruz? Kurulacak böyle bir enstitüde çok iyi yetişmiş bilim adamlarımız çalışsa, kim bilir ne hastalıklara çare bulunur, patenti ülkemize ait olan ne ilaçlar bulunur... Cenab-ı Hakkın bu nimetleri bol bol sunduğu bir coğrafyada yaşıyoruz. Halkın bu konudaki birikimi, eski eserlerimizde bulunan bilgiler ve tıbbın son gelişmeleri ışığında, böyle bir enstitüde ne devalar bulunur? Böyle bir enstitü bir an önce kurulmalı, ülkemizin bu kaynakları değerlendirilmeli, insanlığa bu şekilde hizmet edilmelidir... Reşat Çavuş