Herkesin dert yandığı ama yapmaktan da çekinmediği sosyetik düğünlerimizden bahsetmek istiyorum. Her yerde olduğu gibi Prizren'de de yapılan düğünler halkı borç batağına sürüklerken, düğün salonu sahiplerini de zenginleştirmeye devam ediyor. Herkes bu konuda şikâyetçi ve rahatsız ama kendilerini sosyetik toplumdan ayrı göstermemek için sıkıntıya girmeye katlanıyorlar. Her yıl yeni bir moda, her yıl başka bir saltanat getirilir. Maddi gelirler azalırken bunlar artıyor. Nereye kadar böyle sürecek, buna nasıl bir çözüm bulunacak, kim dur diyecek? Tabii ki hepsi yine bizlerin niyetine, düşüncesine ve davranışlarına bağlı. Düğünler sahipleri için ayrı bir dert, gelecek misafirler için de. Düğün merasimi haftalar öncesinden başlıyor. Gelini mutlu etmek ve ihtiyaçlarını karşılayabilmek için alışveriş başlıyor. Aslında ihtiyaçtan öte gösteriş, abartma için yurt dışından alışveriş yapanların sayısı da çok. El darlığına rağmen onca para harcanarak alınan giyecekler, düğünden sonra en fazla bir yıl giyiliyor, sonra dolaplarda 5-10 yıl bekletildikten sonra atılıyor. İnsanın beden ölçüleri değişiyor, her yıl moda değişiyor. Onca masraf, gelen misafirlere, "bakın biz bunu gelinimize aldık" diyebilmek için yapılıyor. Sonra gelen misafirlere ikramlar, eğlenceler, dolu dolu sofralar. Davetiye, kamera çekimi, araba, düğün salonu, canlı müzik grubu... Hepsi saat 20.00'de başlayan 02.00'de biten, yaklaşık 6 saatlik eğlence için. En son, düğün salonundan düğün sahibi yorgun, stresli, "bu borçları nasıl öderim" düşüncesi ile ayrılırken; düğün salonu sahibi geceden kârla çıkan oluyor. Yakın akrabalar mahcup olmamak, geline altın takılar takmak için kendi altınını satıyor, borca giriyor. Kimileri örf âdet diyecek, kimileri de parası olmayan yapmasın diyecek. Çözüm bu değil, parası olmayan da bu duyguyu yaşamak, çocuğunu gelinini mutlu etmek istiyor. Davet edildiği düğünlerin bir şekilde karşılığını vermek istiyor, toplumdan ayrı kalmamak, ayıplanmamak istiyor. Örf âdet dersen bizim gelinin hangi markadan hangi iç çamaşırını giydiğini, hangi yerden altın takısı aldığını, aile bireylerinin düğün esnasında kaç çeşit elbise değiştirdiğini bilmek gibi âdetlerimiz yok. Bizim, sırf insanlar bağırsın, çağırsın diye binlerce euro harcama gibi örf âdetimiz yok. Harcanan bunca parayla aile birçok açığını kapatabilir, bir yere yatırım yapabilir. Biraz da birbirimizi anlasak, birbirimize destek olmaya özümüzü korumaya çalışsak, bilinçli bir vatandaş gibi hareket etsek, maddi olarak değil manevi olarak da o anları yaşayabilsek inanın daha mutlu olacağız. Her şeyi gösteriş için, birilerine bir şeyler ispatlamak için yapmayalım. Ayağımızı yorganımıza göre uzatalım.? Ferdi Kovaç Bu iktidar bir dönem daha kalmalı İki dönemdir iktidarda olan AK Parti çok önemli işler başardı. Ekonomide iyi noktalara gelindi, eğitim ve sağlıkta hayal dahi edemeyeceğimiz adımlar atıldı, duble yollar ve başka alanlarda mühim mesafeler alındı. Birilerinin bütün karalama kampanyalarına rağmen, ülkemizin yıldızı günden güne parlıyor, dünyada örnek olarak gösteriliyor, model olarak başka ülkelere tavsiye ediliyoruz. Vatandaşımız da bu güzellikleri görüyor, takdir ediyor, oylarıyla destekliyor. Önümüzdeki seçimde de bu teveccühün devam edeceği anlaşılıyor. Ama çok nazik bir durumdayız. Yapılan güzelliklerin pekişmesi, başlanmış işlerin bitirilmesi, atılmış adımların akamete uğramaması için bu iktidarın bir döneme daha ihtiyacı var. Türkiye'mizin arzu edilen noktaya gelmesi, burada sağlamlaşması için aynı hamlenin, dolayısıyla aynı iktidarın bir dönem daha devam etmesi lazım. Aksi bir durumda, aynen 90'lı yıllarda olduğu gibi, bütün kazanımlar geri gidebilir, ülke yeniden darboğaza sürüklenebilir. Geçmişte yaşananları unutmayalım; Rahmetli Özal döneminde ne ileri adımlar atılmış, ülkenin ufku parlamıştı. Sonra gelenler birkaç yılda ülkeyi nerede ise 70'li yıllardaki hastalıklı hale götürdüler, iflasa sürüklediler... Aman dikkat; ülkenin bu iktidara bir dönem daha ihtiyacı var, herkes buna göre kararını versin. Ülke sevgisi böyle zamanlarda belli olur... İsmail H. Haliloğlu-ARAKLI Özel kesimde çalışanlar işçi değil mi? Bizler özel sektörde çalışan bir grup işçiyiz. Çalışma Bakanı, bizim durumumuzu da dikkate alarak, bazı iyileştirmeler yapmak istiyor. Ama bizi işçi olarak kabul etmeyen, sadece KİT'lerde, devlete ait işletmelerde çalışanları işçi kabul eden bazı sendikalar ve ağaları buna karşı çıkıyor. Sırtlarını ömür boyu devlete dayamış, tabir yerinde ise bir arpalığa kapaklanmış olanların devam etmesini istedikleri sistem yüzünden, bizler işverenin elinde âdeta rehine durumundayız. Bu sistem yüzünden işimizi değiştiremiyor, bazen tazminatsız olarak işimizden oluyoruz. Sendikalar buna çare arayacaklarına, engel oluyorlar. Çalışma Bakanı'nın gayretleri de çarpıtılarak, tersyüz edilerek basına, kamuoyuna yansıtılıyor, bu hayırlı çalışmalara engel olunuyor. Birileri bu sendika ağalarına anlatsın artık; işçi sadece devlete kapağı atmış, devlet kuruluşunda ömür boyu işini garantilemiş kişilerden ibaret değil, özel kesimde çalışan bizler de varız. Bizim hakkımızı korumuyorsunuz bari lehimize atılan adımları engellemeyin... Bir grup işçi > Adres: İhlas Medya Plaza 29 Ekim Cad. No:23 Yenibosna/İSTANBUL Tel: (0212) 454 38 22 Faks: (0212) 454 31 00