Bir gözü görmeyen vatandaşlara sürücü belgesi verilmemesi ile ilgili çok şeyler yazdım. Mağduriyete uğratıldıklarını düşünen birçok okuyucumun mektubuna yer verdim. Onların haklı olduklarına inandım. Çağdaş Dünya'da insanlara tanınan bir haktan vatandaşlarımızın mahrum bırakılmasını kabullenemiyordum... Yeni hükümet bu seslere duyarsız kalmadı, yeni bir düzenleme teşebbüsünde bulundu. Ama İ. Karabudak'ın yazdıklarından anlaşıldığı kadarıyla, bu düzenleme, o insanların mutlu olmasına yetmiyor: "38 yaşında, gözünün biri görmeyen bir öğretmenim. Bundan 21 yıl önce ailemin yaşadığı Almanya'ya gittim. Vatanımı çok sevdiğim için orda yaşayamadım ve Türkiye'ye kesin dönüş yaptım. Şayet Türkiye'ye kesin dönüş yapmamış olsaydım, o yıl Almanya'da B sınıfı sürücü belgesi alacak, bu belgeyle hiçbir sınırlamaya tabi olmadan hem Almanya'da araç kullanacak, hem de Türkiye'ye izne gelecektim. Türkiye'de aylarca kalacak ve gece gündüz her yerde kendi arabamı kullanacaktım. Türkiye'ye geldiğimin ertesi yılında Türkiye'de ehliyet almak istedim, ancak 'tek gözü görmeyenlere sürücü belgesi verilmediğini' öğrendim. Her insanın olduğu gibi benim de iki hayalim vardı ve bunlardan biri olan araba sahibi olma hayalim suya düşmüştü. Bir genç olarak evleneceğim kızı arabamla gezdiremedim. Evlendim, yine kendi arabama bindiremedim, herkes işe kendi arabasıyla gidip gelirken benim öyle bir hayalim bile olamadı. Çocuklarım oldu, onları bir pikniğe, bir yere götüremedim. Kendi doğduğum yere arabamla gidemedim. Anayasamızın 'seyahat özgürlüğü'ne (Madde 23) rağmen seyahatim engellendi. Her iş için gerekli olan B sınıfı sürücü belgem olmadığı için istediğim işte çalışamadım. Anayasamızın 'Bedeni ve ruhi yetersizlikleri olanların çalışma şartları bakımından özel olarak korunacağı' (Madde 50) hükmüne rağmen iş hayatında da engellendim. Tek gözü görmeyenlere sürücü belgesi verileceğini basından öğrendim. Çok geç olmakla birlikte 21 yıl sonra ehliyet alacaktım. İçimde bir sevinç belirmişti. Maalesef şartları okuyunca sevincim kursağımda kaldı. Sanki bize taşıt sürdürmek için değil de 'laf olsun' diye ehliyet verilmek isteniyordu. Yalnızca çift şeritli yolda taşıt kullanmak, sadece gündüz kullanmak ve 5 saatten fazla kullanmamak gibi uyulması ve uygulanması imkansız şartlara bağlanıyordu ehliyet almam. 21 yıl önce Almanya'dan ülkeme dönmek gibi bir hata (!) yaptığıma inanmak istemiyorum, ama bana reva görülen bu davranışı gördükçe içimden hep şöyle geçiyor; 'Keşke Almanya'dan dönmeseydim' çünkü Almanya'nın verdiği sürücü belgesi ile hem Almanya'da hem de Türkiye'de özgürce taşıt kullanacak, hiçbir sınırlamaya tabi olmayacaktım. Sürekli engellenen ikinci sınıf bir insan değil birinci sınıf insan olarak yaşayacaktım." İnsanlarımızı mutlu etmek bu kadar mı zor? İhtiyaç varken, neden ziyan oluyoruz? Sağlık Bakanı'nın dikkatine; Gazetedeki yazınızı okudum. Gerçekten güzel bir konuya değinmişsiniz. Hastalar ilgisizlikden ve yetersizlikden şikayetçi, bizse çalışamamaktan... Ben 1996 Sağlık Meslek Lisesi mezunu bir hemşireyim ve benim gibi bir çok arkadaşım var. Devletimizin bizi istihdam etmesini bekliyoruz, ama devletimiz bizi gerektiğii gibi örgütleyip kullanamıyor. Her gün sağlıkla ilgili yetersizlikler ve ihmallerden bahsediliyor. Madem bu kadar yetersiz sağlık hizmetleri, bizim gibi yetişmiş elemanlar neden ziyan ediliyor? Hastalar şikayetçi, sağlık hizmetlerinde yetişmiş bizler şikayetçi... İnşallah Sayın Bakanımız artık bizim ve hastalarımızın sesini duyar ve gerekli çalışmaları yapar... > İsmi mahfuz bir hemşire