Çoğumuzun sadece ismini duyduğu, bir kısmımızın da çok az bilgi sahibi olduğu; gezip görmediğimiz, güzelliklerini bilmediğimiz nadide bir ilimizden bahsetmek istiyorum; Mardin ilimizden... Ben de birkaç sefer içinden geçip gitmiştim; gezme fırsatım olmamıştı. Güzelliklerinden habersizdim. Bu defa bir panel dolayısıyla bu güzellikleri doyasıya gezdim, inceledim. Bugüne kadar neler kaçırdığımı da anladım. Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü, zaman zaman yurdumuzun değişik köşelerinde "Yerel Medya Eğitim Seminerleri"ni düzenler. Basın Yayın ve Enformasyın Genel Müdürü Aydın Sezgin, Besın Yayın Dairesi Başkanı Hasbi Akal ve başarılı çalışma arkadaşlarının gayretleriyle düzenlenen bu seminerlerde; yaygın medya temsilcileri, akademisyenler ve yerel basında çalışan gazeteciler bir araya gelerek görüş alış-verişinde bulunur, dertleşir, kaynaşır. Bu seferki seminer de Mardin'de düzenlendi. GAP Bölgesi'nde bulunan Gaziantep, Kilis, Şanlıurfa, Adıyaman, Diyarbakır, Siirt, Batman, Şirnak ve Mardin'deki meslektaşlarımızla hasbihal ettik, karşılıklı bilgilendik. Okuyucularımızla biraraya geldik, yurdumuzun nadide güzelliklerini gördük... Binlerce yıldır, çeşitli medeniyetlere beşiklik yapan Mardin, 640 yılında Müslümanların egemenliğine girmiş. Her medeniyetten etkilenmiş, ortaya şimdiki renkli kültür, emsali bulunmayan nadide eserler çıkmış. Taş oymacılığının eşsiz güzellikleri şehirdeki birçok binayı süslüyor. Halkla iyi diyalog kurmuş, güleryüzlü Vali M. Temel Koçaklar, Belediye Başkanı Abdulkadir Tutaşı ve diğer Mardinlilerin sıcak misafirperverlikleri, bu güzelliklere güzellik kattı. Gece bir denizi andıran Mezopotamya Ovası'nı seyrettik; buradaki yerleşim alanlarının ve Suriye sınırları içindeki kasabaların ışıkları, denizdeki tekneleri andırıyordu. Dünyada üçüncü SİT Şehir Mardin'den uzaktan bakıp, kalenin ihtişamına sığınmış tarihi şehrin görüntüsü, geceki parlaması da ayrıca görülmeye değerdi... Civardaki illere nazaran az göç alması, Mardin'deki tarihi dokunun nisbeten korunmasına yaramış. Terör belasının sisleri, dumanı dağılınca güzellikler de keşfediliyor. Çoğumuz bunlardan haberdar değil iken, dünya farkına varmış ve dünyadaki üçüncü "SİT Şehir" unvanını vermek üzere (diğerleri Venedik ile Kudüs). Çeşitli medeniyetlere ait eserler, bundan sonra da dünya mirası olarak daha titiz bir şekilde korunacak ve tanıtılacak... Mezopotamya Ovası'na nazır olan bir kalenin civarında kurulu bulunan Mardin, tarih boyunca zenginliklere, güzelliklere ev sahipliği yapmış. GAP çerçevesinde, Fırat'ın berrak sularının geniş Mezopotamya Ovasına ulaşması, buralara tekrar bereket ve zenginlik getirmesi yakındır. Terörün bitmesiyle, yeniden keşfedilen bu nadide inci gibi şehir; hakettiği zenginliğe ve refaha da kavuşacak. Güven ortamının sağlanması bütün yüzlerin gülmesine yolaçmış. İnsanları ekmeğe muhtaç eden ekonomik kriz bile bu sevinci gölgeleyememiş. Umarım, yıllardır kan ve gözyaşı ile anılan, bu bölgemizdeki diğer yörelerin de güzellikleri biran önce keşfedilir... Buralarda, sınır ticaretinin iyice azalması, durgunluğun daha da artmasına yolaçmış. Bürokratlarımız ne hikmetse, sınırları iyice zaptu rapt altına almaktan büyük zevk alırlar. Halbuki, bu bölgedeki medeniyet ve zenginliğin kaynağının, ticaret, hareketlilik olduğunu bilmiyorlar; anlaşılan okullarda anlatılmıyor. Türkiye-Irak-Suriye sınırları biraz daha gevşetilse, ticaret canlansa, bütün Türkiye kazansa fena mı olur?.. Birileri anlatsa... Bir de biz işçileri dinleyin Kamuda çalışan işçilerin maaşlarının yüksek olduğu, buna karşılık memurların az maaşla çalıştığı sürekli yazılıyor. Ben kamuda 15 yıldır çalışan bir işçi olarak 400 milyon maaş alıyorum. Kira 120 milyon, elektrik 30 milyon, su 15 milyon, yakıt 25 milyon, mutfak 70, giyim 40 milyon, iki oğlum var okuyorlar, eğitimleri 45 milyon, ulaşım 15 milyon, görünmez gider 40 milyon, pazar 60 milyon; hepsinin toplamı da 460 milyon eder. Memur arkadaşlar ve halkımız, kamuda çalışan işçilerin çok aldığını zannediyorlar. İşte gerçek bu, boşuna abartılmasın. Nedense aldıklarımızın çok olduğu hep yazılıyor, ama çalışma şartlarımızdan bahsedilmiyor. Memurlar Cumartesi-Pazar günleri tatil yapıyor, bürolarında masa başında, güneş, yağmur, sıcak-soğuk görmeden, rahat ortamlarda çalışıyorlar. Biz ise, senede 20 günlük tatil dışında gece-gündüz, yağmurda, çamurda, sıcakta, soğukta koşturuyoruz. Çoğu zaman delik ayakkabımızla çamurda çalışır, hastalıktan pek kurtulmayız. Güneşin altında kavruluyoruz, derimiz değişiyor. Biraz da bu şartlar gözönüne alınarak yazılsa daha iyi olur... ¥ İsmi mahfuz - ÇAN Adalet ve istikrar bekliyoruz Milli Eğitim Bakanı'na; Bizler çeşitli kademelerde çalışan Milli Eğitim Şube Müdürleri, Milli Eğitim Müdürleri ve İl Milli Eğitim Müdür Yardımcılarıyız. 30 Nisan 1999'da çıkarılan yönetmelikle, çalıştığımız yerlerde 8 yılımızı doldurduğumuz için görev yerlerimiz değiştirildi. Bu yönetmeliği sonuna kadar destekliyoruz, görev yerlerimizden ayrılıp yeni görev yerlerimize gittik. Ancak, bizler aynı yönetmelik çerçevesinde, Bakanlığımızın duyurusu ile görevde yükselme eğitimine müracaat ettik. İş takvimine göre 2 Temmuz'da hizmetiçi eğitime alınmamız gerekiyordu. Fakat neredeyse 5 ay geçmesine rağmen Bakanlık'tan ses yok. Bunun en önemli sebebi, bazı siyasi yandaşların görevde biraz daha kalmak için oluşturdukları siyasi baskıdır. Madem bizler bir üst görev için hizmet içi eğitime alınmayacaktık, neden görev yerlerimiz değiştirildi? Ayrıca, bu sene 8. yılını dolduranların müracaatları alındığı halde, neden tayinleri çıkarılmadı. Yoksa yerlerinden edilenler bu ülkenin garibanları mıdır? Milli Eğitim Bakanımız her defasında haktan, hukuktan, adaletten bahsediyor. Bizler bu sözleri hatırlatıyor ve gereğinin yapılmasını istiyoruz. En kısa zamanda görevde yükselme için, hizmet içi eğitime alınıp atamalarımızın yapılmasını ve bu yıl tayinleri çıkması gerekenlerin tayinlerinin yapılması, tüm vekalet ve tedvir görevlerinin sona erdirilmesini bekliyoruz. Bu yönetmeliğin herkese adil olarak uygulanmasını bekliyoruz. Eğer bu yönetmelik uygulanmayacaksa, (ki bizler uygulanmasından yanayız) bu zamana kadar görev yerleri değiştirilmiş olanlar da eski görevlerine iade edilmelidir. Eğer yıl sonuna kadar yönetmelik gerekleri yerine getirilmezse, yargıya başvurup, haklarımızı talep edeceğiz. Fakat bizler, saygın Bakanlığımızın sağduyusuna inanıyor ve bu yönetmeliğin gereklerinin herkes için eşit olarak yerine getirileceğine inanmak istiyoruz. Bakanlığımızda yıllardan beri devam eden serzeniş ve kayırmaların artık bitmesini istiyoruz. ¥ İsmi mahfuz