Yaklaşık 150 yıllık geçmişi olan bir mesleğin mensuplarıyız. Son yıllarda yapılan düzenlemelerle birlikte, "ilköğretim müfettişliği" olan meslek ismimiz, "eğitim müfettişi" olarak değiştirilmiş olup, taşra teşkilatında yer alan her derece ve türdeki eğitim kurumları görev alanımızda yer almaktadır. Müfettişliğe atanma sürecimiz aynı olduğu halde, özlük hakları ve statü bakımından sistemdeki diğer müfettişlerle karşılaştırılmayacak kadar gerideyiz. Eğitim Müfettişleri olarak, diğer müfettişlerle eşit haklar talep ederken, sürekli yeni hak kayıpları yaşamaktayız. Öğretmenlerle ilgili düzenlemeler yapılırken bizlere: "Siz müfettişsiniz"; müfettişlerin özlük haklarında iyileştirme yapılırken de; "Siz öğretmensiniz" denilerek, bu iyileştirmelerden yıllarca yararlandırılamadık. Öyle ki, artık teftişinden sorumlu olduğumuz personelden bile düşük maaş alır duruma getirildik. Personel sistemimizde, teftişinden sorumlu personelden daha düşük maaş alan başka bir müfettiş grubu yoktur. Teftişinden sorumlu olduğumuz kurum müdürleri ve öğretmenlerden daha düşük maaş almaktayız. Ek dersler dahil edildiğinde de sonuç değişmemektedir. Böyle bir durum içinde olan bir meslek grubundan, yüksek moral gücü ile başarı beklemek ne derece doğrudur? Özlük ve statü yönüyle, bu kadar çıkmazın içinde bulunan bir müfettiş grubu, yeni çıkarılacak bir yönetmelikle de iki yönlü rotasyona tabi tutulmaktadır. Birincisi, 25 yıl mecburi bölge hizmetidir. İkincisi ise 25 yıllık mecburi hizmetini tamamlayan müfettişlere yönelik, kesintisiz bir ilde 8 yıldan fazla çalışmama mecburiyetidir. Çalışma şartları bu denli zor olan bir meslek grubuna yapılan ödemeler incelendiğinde, kabul edilebilir bir dengenin olmadığı açıktır. 5984 Sayılı Yasa ile 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun Eki (I) sayılı cetvelin "I-Genel İdare Hizmetleri Sınıfı" bölümünün (g) bendine "Türkiye İstatistik Kurumu Uzmanları ile 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu hükümlerine göre atanan İç Denetçiler" ibaresinden sonra gelmek üzere, "Eğitim Müfettişleri" ibaresi eklenmiştir. Böylece yürürlükten kaldırılan ismiyle ilköğretim müfettişliği, "eğitim müfettişliği" olarak, yeniden ihdas edilerek, sistemdeki diğer müfettişlerle aynı sınıfa alınmış ve eskiden 3000 olan ek göstergeleri, 3600 olarak yeniden düzenlenmiştir. Özellikle emeklilikte bir anlam ifade edecek olan bu düzenleme, kısmen de olsa meslektaşlarımız tarafından olumlu olarak karşılanmışsa da, çalışanlar açısından hiçbir iyileştirme getirmediğinden, yeterli görülmemektedir. Bu yasal düzenleme, çalışan meslektaşlarımızın maaşlarından emekli kesintilerinin artmasına, bunun sonucunda ise maaşlarında artışa değil, azalmaya sebep olmuştur. Diğer Müfettişlerle aynı sınıfa alınmamıza rağmen, onlara tanınan özlük ve statü haklarının verilmemesi sebebiyle, kanun anlamını yitirmiştir. Eğitim müfettişlerine tanınan statü ve özlük haklarıyla diğer müfettişlere tanınan haklar "eşit işe eşit ücret" anlayışını yerle bir edecek boyuttadır. Diğer müfettişlere verilen makam, görev ve temsil tazminatları, eğitim müfettişlerine hiç verilmemekte; özel hizmet ve denetim tazminatları ile iş güçlüğü ve temininde güçlük zammı da diğer müfettişlerden daha az verilmektedir. Yaklaşık 3200 Eğitim Müfettişinin sürekli hak kaybı yaşaması tahammül sınırlarını çoktan aşmıştır. 10 yıllık öğretmen 40 yıllık müfettişten fazla maaş almaktadır. Artık eş ve çocuklarımıza maaşlarımızı söylemekten utanır hale geldik. Eğitim Müfettişleri Barajlar taştı, halk uyandı Türkiye'de, geçmişe ait bazı bilgiler, tertipler hâlâ ortaya çıkarılmamış. ADD Başkanı bir söz söyledi, bunun üzerinde yeterince durulmadı. Referandum'da evet diyenleri hatırlatıyor, toplumun neden bu şekilde değiştiğini soruyor, eskiden böyle olmadığını dile getiriyor... 50 yıldır biz bunları uyuttuk, nasıl da uyandılar, bunu fark ettiler demek istiyor belki de. Artık millet uyandı, boş vaatlere, iftiralara eskisi gibi prim verilmiyor. Hele yargıya düşmüş bazı oluşumlar, gizli kapılar ardında çevrilen bazı oyunların deşifre olması, millete kurulmuş tuzaklar... Bunların çok az bir kısmı bile doğru olsa, ortada vahim bir durum yok mu? Bu millet artık bunları duydu, öğrendi, oynanan oyunu gördü. Bol keseden atmakla hâlâ milleti kandıracaklarını sananlar, boş hayal görüyor. Halk kimin samimi olduğunu, kimlerin hizmet için çalıştığını, kimlerin milleti kandırdığını çok açık şekilde gördü. Yıllardır işlenen suikastlar, yetkileri ellerinden alınan savcılar, temel insan hakları kısıtlanan insanlar... Bütün bunlar deşifre oldu ve artık saklanamaz. Demokrasi ve hukuk devleti olmanın gereği yapılıyor, taşlar yavaş yavaş yerine oturuyor. Halkın iradesi devlet çarklarına sirayet ediyor. Yetkileri nereden aldıkları belli olmayan bir güruhun, milletin ensesinde boza pişirme dönemi artık bitti. Karar mercii millettir ve bunun yolu da seçimdir. Yargı, hiçbir tesir altında kalmadan, mevcut davaları görmeli, bütün gizli-kapaklı işleri gün yüzüne çıkarmalı ve suçlulara hak ettikleri cezayı vermelidir. Yargının ve sandığın kararına da herkes razı olmalı... Duran Özdemir-TOKAT Adres: İhlas Medya Plaza 29 Ekim Cad. No:23 Yenibosna/İSTANBUL Tel: (0212) 454 38 22 Faks: (0212) 454 31 00