Yeni ders yılıyla birlikte, problemler, şikayetler başladı. Anne-babaların telaşlı koşuşturmaları, endişeleri, kaygıları arttı. Yine tıkış tıkış doldurulmuş sınıflar, öğretmensiz okullar, dökülmüş binalar... Bu problemler her sene tekrar yaşanıyor, kalıcı bir çözüm bulunamıyor. Bulunması da bu anlayışla pek mümkün olmayacak gibi. Öğretmen sokakta, işsiz, çocuk öğretmensiz, bu işin sevdalısı olan vatandaşlar çaresiz ve devletin imkanları yetersiz. Parasına kıyıp özel okul kuranlara ağır bir vergi yükü biniyor, çocuğunu bu okullara verenlere de pahalı bir fatura. Devletin yükünü hafiflettikleri için adeta cezalandırılıyorlar... Halbuki eğitim ve sağlığın sırf devlet imkanlarıyla halledilmesi mümkün değil. Kaldı ki bu para da milletten alınmıyor mu? Milletten alınan paranın verimsiz bir şekilde harcanması doğru mu? Yapılacak olan; formaliteleri, vergileri ortadan kaldırarak, gerekli teşvikleri vererek eğitim işinde de vatandaşın elini taşın altına sokmak. Parası olanlardan bu işe gönül verenler eğitim işine girişsin. Fiyatlar cazip olursa, daha çok vatandaş çocuğunu bu müesseselere gönderecektir. Bu sayede işsiz öğretmen adayları iş bulur, çocuklarımız çağa uygun kurumlarda okur, devlet bütçesi de ağır bir yükten kurtulur... Bunun kime ne zararı var? Korkular ve endişeler neden? Neticede Milli Eğitimin müfredatı okutulmayacak mı, bütün okullar bakanlığın kontrolünde olmayacak mı? Çocukların onuru kırılıyor Tekirdağ Atatürk İlköğretim Okulu yetkililerine; Öğrencileri tembel, çalışkan, az çalışkan gibi bölümlere ayırmak ve bunu belirgin bir şekilde, bütün öğrencilerin bilgisi dahilinde yapmak son derece sakıncalı ve onur kırıcıdır. Eğitimcilerin yapması gereken, öğrencileri en iyi şekilde yetiştirmek, en iyi bilgilerle donatmak, onları geleceğe çok iyi bir şekilde hazırlamak olmalıdır. Onları tembel diye nitelendirerek arkadaşları arasında aşağılanmalarına yolaçmak, onları eğitimden uzaklaştırmak olmaz mı? Öğrenci velileri - TEKİRDAĞ Dünyanın çiçeklerine merhaba Ne mutlu sizlere; Ayşe'ler, Fatma'lar, Ali'ler, Mustafa'lar... Kısacası dünyanın çiçekleri... Ne mutlu sizlere; Milli Eğitime gönül vermiş öğretmen arkadaşlarım ve diğer görevliler, merhaba. Ne mutlu sizlere anneler, babalar, dayılar, halalar ve teyzeler. Cümlenize hayırlı ders yılları dilerken, hoşgörünüze sığınarak yeri gelmişken anne ve babalara kısa bir hatırlatmada bulunacağım. Aman haa! Sakın olmaya ki bu sene okula yeni başlayan çocuğunuza öğretmenlik yapmaya kalkmayasınız. O miniciklere yardımcı olayım derken, çocuğunuzu bocalattırır, öğretmenini de boşuna uğraştırır ve sıkıntıya sokarsınız. Sakın haa! Öğretmeni okulda cümle metodu uygularken, sen evde harflerin adlarını öğretmeye çalışırsan çocuğuna yazık eder, öğretmenini de zor duruma sokarsın. Elbette ki öğretim metotlarını bilen anne ve babalara sözüm yok... Aman haa! Çocuğunuzun yanında öğretmenini sakın eleştirmeyin ve çocuğunuzu kardeşi dahi olsa hiçbir çocukla kıyaslamayın. Beş parmağın nasıl ki beşi bir değilse, aynı yaşta olan çocuklarımız da farklı olacaklardır. Sakın unutmayın haa! O minicik 1. sınıfları öğretmenlerle baş başa bırakın, kaş yapayım derken göz çıkarmayın! > İsmail Avcı (Emekli Öğretmen) - Çiğli - İZMİR