İlk ve orta dereceli okullarda yeni ders yılı başladı. Yüksek öğretim kurumları da açıldı açılacak. Hepimiz bir şekilde bu işle ilgiliyiz. Türkiye son yıllarda sadece ekonomik kriz yaşamadı; eğitim krizini de yaşadı. Yüksek puan aldığı halde, üniversiteye girişleri katsayı oyunlarıyla engellenen gençleri, onların ailelerini biliyor musunuz? Hiç çocuğuna yapılan haksızlıktan dolayı hüngür hüngür ağlayan anneleri gördünüz, hıçkırıklarını duydunuz mu? Hayalleri yıkılan, verilmiş hakları ellerinden alınan, küstürülmüş onbinler, yüzbinler... Gerekçe de hazırdı; "onlar bir meslek için yönlendirilmiş", peki kaçına iş verildi? İşsiz, önü tıkanmış, küskün bir gençlik... Bunlar yarınımız, istikbalimiz, Türkiye'nin geleceği. Bir ülke, geleceğiyle bu kadar oynar mı? Hükümet ekonominin üzerine kararlılıkla gidiyor, iyi neticeler de alınmaya başlandı. Demokratikleşme, Avrupa Birliği'ne hazırlık için canla-başla çalışılıyor. Ama bunlardan daha önemli olduğuna inandığım "eğitim krizi" olduğu yerde duruyor. İyileştirme yönünde atılan her adımda, koltuklarını kaybetme korkusuna kapılan bazıları çığırtkanlığa, ortalığı ayağa kaldırmaya, olayı başka mecralara çekmeye başlıyor. Hükümet de içinde bulunduğu durumun nazikliğinden olsa gerek, duraksıyor. Ama gençlik, mağdur olduğuna inanan büyük bir kitle olumlu bir adım bekliyor. Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın bu husustaki açıklamaları yüreklere su serpti. Bu yanlıştan dönülmeli, gençlerimiz tekrar kazanılmalı. Öküz altında buzağı arama huyundan da herkes vazgeçmeli. Kanunlarımıza göre suç işleyenler varsa, ilgililer elbette bunların yakasına yapışmalı, ama bir vehim uğruna Türkiye'nin istikbaliyle oynanmamalı. Önü tıkanan gençler, haksız bir şekilde öğrenim özgürlükleri engellenenler, bakımsızlıktan dökülen öğretmensiz tıklım tıklım dolu sınıflar, iş bekleyen onbinlerce öğretmen ve daha birçok problemiyle çıkmaza girmiş eğitimimize mutlaka bir an önce el atılmalı... Bu hatırlı öğrenciler kimin çocukları? İstanbul İl Milli Eğıtim Müdürü'nün dikkatine; Herkes çocuğunun iyi bir okulda okumasını ister. Oturduğum Kocasinan Mahallesi Mahmutbey Yolu Çiğdem Sokaktaki kapı komşum da bu yıl okula başlayan çocuğunu Behçelievler GSG'ye kaydettiğini söyleyince, ben de bu okula gittim. İlk gün okul müdür, "kartını bırak Kemal Bey, seni arayacağım" dedi. Aramayınca tekrar gittim, bu defa ikametgahın fotokopisini çekerek, tekrar çağıracağını söyledi. Ancak, kayıtların yapıldığı son gün de gelmişti. Üçüncü defa gittim; bu sefer de sınıfların 40 kişilik olduğunu, kontenjanın dolduğunu, hem Kocasinan'dan kayıt yapmadıklarını söyledi. "Komşumun oğlu da buraya kaydolmuş" deyince, "git beni görevden aldır" diye bas bas bağırmaya başladı. Sonradan öğrendim ki, yönetmeliğe göre 40 kişilik olması gereken sınıflara 3 sıra daha konarak mevcut 46'ya yükseltilmiş, Bu her sınıftaki 40+6 hatırlı öğrenci kimin çocukları? Yoksa okul müdürünü onlar mı tayin etti? Müdür neden beni o kadar oyaladı? Yoksa benden yüksek miktarda bağış parası istendi de anlayamadım mı? Kemal Gürel - İSTANBUL