İstanbul Belediyesi bir süre önce yeni bir uygulama başlattı. Buna göre, uzun mesafeli hatlarda tek vasıta uygulamasına son veriliyor, 1 saat içinde geçerli olmak üzere "Akbil"le ücretsiz aktarma getiriliyor. Mesela, bazı semtlerden Yenikapı'ya giden otobüsler, bu uygulama ile Yenibosna'ya kadar gidiyor, sonra aktarma yapılıyor. Ama bu uygulamadan çok sayıda vatandaş şikayetçi. Şimdiki trafikle bir saat içinde aktarma mahalline ulaşılamadığı, dolayısıyla ücretsiz aktarma işleminin geçerliliğinin bulunmadığı iddia ediliyor. Abdullah Erkal ve başka bazı okuyucularımız da, halkın bu husustaki sıkıntılarından bihaber yöneticilerin getirdiği bu uygulamadaki aksamaların basın tarafından da yeterince dillendirilmediğini belirtmekteler: "Beyler, kaş yapalım derken göz çıkartıyorsunuz. Trafiği rahatlatayım, makam arabalarımız, özel otolarımız rahat etsinler diye, vatandaşın en önemli taşıma aracını (tek vasıtayı) kaldırıp, güya ücretsiz aktarma imkanı verdiniz. Herhangi bir otobüsün bugünkü şartlarda 1 saatte Beylikdüzü'nden Yenibosna'ya gelmesi mümkün müdür? Okullar başlayınca ve kış mevsimi gelince bu sürenin daha da uzayacağı bilinmiyor mu? Ne yapmak istiyorsunuz? Bunun adı aktarma değil, resmen aldatma! Verdiğiniz sürede vatandaşın metroya varması mümkün değil. Vatandaşı indir, bindir, koştur... ite kaka işyerine ulaştırıyorsunuz. Böyle bir elemandan işten verim alınır mı? Trafiği rahatlatmak için başka yollar bulun! Halkın otobüsüne göz dikmeyin! Tek vasıtayla vatandaş istediği yere ulaşsın, bunu sağlayın! Başka yollar bulun, tek-çift uygulamasına geçin, aktarma süresini 2 saate çıkarın... Lütfen makam aracınızdan inin, Beylikdüzü'nden bir otobüse binin, sonra Beyazıt, Eminönü gibi iş merkezlerine gelin, sonra da şapkanızı önünüze koyup "biz ne yapmışız" diye bir daha düşünün! Sıkıntı çekiyoruz, ama bu defa şans bizden yana; Unutmayın ki önümüzde seçim var..." Böyle sorumsuzluk olur mu? 01/09/2003 günü saat 10:00'da Bakırköy Devlet Hastanesi içerisinde bulunan (E-5'ten Devlet Hastanesi yoluna girince, aşağıdaki hastane kavşağındaki ışıklara varmadan sağda çamlığın yanındaki) otoparka aracımı bıraktım. Hastanede işlerimi müteakip, saat 11:00'da aracımızın yanına döndüğümüzde, aracın camının kırılarak teybinin çalındığını gördük. Park çıkışında 2 milyon ücret toplayan şahsa, 15 metre ilerisinde aracımın teybinin çalındığını söylediğimde bana, "Ben burada bekçilik yapmıyorum, sadece para topluyorum. Hırsızlık benim sorumluluğumda değil" dedi. Durumu hastane bekçisine de bildirdik. Hastana bekçisi Ataköy Karakolu'na gidip ifade vermemi söyledi. Durumu hastane yetkililerine bildirmek için otoparktan sorumlu Başhekim yardımcısı ile görüşmem söylendi. Kendisine durumu bildirdiğimde, "maalasef böyle şeyler oluyor, hatta doktor arkadaşların da araçlarının camları kırılıyor" dedi. "Devlet arazisi olan bu otoparktan para alıyorsunuz, peki niçin güvenlik görevlisi bulundurmuyorsunuz" dediğimde, ellerinde oraya tahsis edebilecekleri güvenlik görevlisi bulunmadığını bildirdi. "Para alıyorsanız, güvenliğini de almak zorundasınız, ayrıca araç güvenliklerinden sorumlu değiliz diye bir yazı da yok" dediğimde; "Teşekkür ederim hatırlattığınız için, hemen böyle bir levha yazdırayım" diyerek, bana yapacakları hiçbir şey olmadığını söyledi. Sadece para alıp, hiçbir sorumluluk almayacaksanız tabii ki niye güvenlik koyacaksınız? Ben yaptım oldu der geçersiniz... Ziya Çelikateş - İSTANBUL Tayinler neden zamanında yapılmadı? Sayın Milli Eğitim Bakanım; Samsun Milli Eğitim Müdürlüğü, önceki yıllarda olduğu gibi, bu yıl da görevini zamanında yapmadı. Haziran-Ağustos döneminde sonuçlandırılması gereken tayinler yapılmadı. Bu işi bitiren illerin olduğunu öğreniyoruz. Samsun bu ülkede değil mi? Tayin isteyenlerin tek başına bir insan olmadıkları, öğretmenin yaşadığı sıkıntıların yine başka insanları (öğrencilerini, aile fertlerini) olumsuz etkilediği gerçeği neden pek dikkate alınmaz? Tayin isteyen öğretmen 1 Eylül 2003 tarihinde yeni görev yerinde işine başlasa, evini bulsa, odunu kömürünü alsa kötü mü olurdu? Ne olurdu zamanında tayinler yapılsaydı? "Bırakın gelen gelsin; giden gitsin!" şeklindeki bir anlayışın adı zulüm değilse nedir? Öğretmenin dünyasını yıkmaya ne hakkınız var? Emekli öğretmenim. Kızım da neredeyse emekli olacak. Düzelmedi gitti şu işler... Rumuz: Yalan mı?- SAMSUN